Benzer Sözler

Babasına geldiğimiz zaman, onu kırk defa yazdım, kırk defa da söyledim, babası ona bir ödül aldı, o da babasına bu ödülü veriyor. Milliyet'ten aldığı ödül, Gündüz Bey'in(Pamuk) zoruyla oldu. Bunu kırk defa yazdık. Selim İleri, içerideki jüriyi yazdı. Jürideki hiç kimse Orhan'a(Pamuk) ödül vermedi. Orhan Hançerlioğlu ısrar etti. Abdi İpekçi, jüriye Orhan Hançerlioğlu'nu koymuş, komiserdir, Türk aydınını kırk yıl takip etmiş bir adamdır. Edebiyatla hiçbir ilgisi yok, edebiyatı görse karakola götürür. 'Babalar ve Oğullar'dır. Babası ona bir ödül aldı Milliyet'ten, o da bunu babasına armağan ediyor. Babası olmasa zeten bunu da alamazdı.

O günden beri birçok general ile görüştüm. Bunların hepsi, daha çok yakınlarda Polonya Seferi'nde ehliyetlerini ispatladıklarını ve Almanya için hayatlarını tehlikeye koyduklarını ve bu seferi, üç haftayı pek az aşan kısa bir süre içinde sonuçlandırdıklarını, buna rağmen hükümetin ileri gelen önemli kişilerinin arasında kendileri hakkında böylesine apaçık güvensizliğinin bulunmasından duydukları hayret ve tepkiyi dile getirdiler. Önümüzde bulunan, Batılı devletlerle ciddi bir savaş tehlikesi çerçevesinde en yüksek kademedeki önderler arasındaki böylesine önemli bir anlaşmazlığın ortadan kaldırılmasının zorunlu bulunduğuna inandıklarını belirttiler. Genç generaller arasında bulunan benim bu meseleyi sizin önünüze getiren kişi kişi oluşuma belki hayret etmiş olabilirsiniz. Üstlerimden birçoğundan bu görevi üzerlerine almalarını istirham ettim, ancak hiçbiri buna istekli görünmedi. Bu nedenle ileride, sizin Kara Ordusu generallerine 'Kendilerine güvenimin olmadığını söyledim ve onlar da bunu kabul ettiler, hiçbiri itiraz etmedi,' demenizi arzu etmiyoruz. Bugün, bu nedenle ve hem haksız hem de hakaret dolu saydığım sözleri protesto ettiğimizi arz etmek üzere huzurunuzda bulunuyorum. Şayet güvenmediğinizi sandığınız bazı münferit generaller varsa bu takdirde onları görevden uzaklaştırmanız gerekir. Önümüzdeki savaş uzun bir savaş olacaktır. Askerî önderliğimiz içinde böyle bir gedik bulunmasını hoş göremeyiz. Bu nedenle 1916'da I. Dünya Savaşı'nda Hindenburg ve Ludendorf'un yüksek komuta makamına getirilmelerinden önceki bunalıma kıyaslanabilecek kritik bir durumdan evvel, karşılıklı güvenin sağlanması gereklidir. O zaman çözüm bulunmasında çok geç kalınmıştı. En yukarı kademedeki önderlerimiz bir kez daha zorunlu tedbirlerin alınmasında çok geç kalınması durumuna düşmemelidirler.

Sinema, işte bu insanlarla dolu. Üretmeyen, üretemeyen, yalnızca üten, tek yeteneği bu olan… Yalnızca sinema mı, tüm ülke, kıllarının arasında bit, pire ve kene barındıran köpek sırtı gibi. Bu ülke yalnızca parazitler için mümbit, üretenler içinse yer demir gök bakır.

Ödül aileme yaramaz ki... Sevinmiyorlar, onların yoksulluğuna ilaç olacak hiçbir şey yok ortada. Onlar için değişen bir şey olmadı. Haklılar da... Bizim buralılar pratik düşünür: kaşıkla yenir, bıçakla kesilir, kalemle yazılır. Peki sinemayla ne yapılır? Verecek cevabım yok. "Kaç para kazandın?" diye sordular. ("Aileniz bu büyük ödüle ne diyor?" sorusu üzerine verdiği cevap)

Adam gibi bir ülkede yaşamış olsaydım, şimdiye kadar her biri uluslararası sayısız ödül sahibi beş filmim olacaktı. Tam beş film. En az beş film. Oysa hırsızlığın servet, namussuzluğun ödül, başarının ceza olduğu bir garip ülke burası. İki eliyle önündekini doğrultamayanların yönettiği bir ülke. Ağzımı bozmadan kalkıp senaryomu bitirmeliyim.

Liste
Yükleniyor…