Türkiye'de tuhaf bir komünizan eşitlik anlayışı var. Adam zekaları, bilgileri, görgüleri eşitlemeye çalışıyor. Allah hiçbir zaman insanları eşit yaratmıyor. Bunun biri güzel, biri çirkin. Bir tanesi zeki, öteki değil. İnsanları bu şekilde eşitlemeye çalışmak Stalinist bir anlayıştır. Bizimkiler parası olmayanlarla parası olanları eşitleyeceğine zekaları eşitlemeye çalışıyor. Zeki olmayan bir çocuğa vereceğin eğitimle zeki olanı nasıl ziyan edersin?
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Hem komedi ve hem ütopya, insan aklının egemenliği altında toplumsal yapıda bozuklukların olmayacağı ve ikincisi, eğer olacak olursa, bunun kesinlikle düzeltilebileceğidir. Düzeltmek için ise, anlatmak, göstermek ve ikna etmek yeterlidir. Bu yapılınca var olan yapıdaki bozukluklar ister gülünç bir konuma indirilecek ve isterse, insan onuruna yakışmaz nitelikte bulunarak mahkum edildikten sonra, komediler, mutlaka mutlu son ile biter; ütopyacılar, binlerce yıl sürecek mutluluğun reçetelerini verirler.
Din eğitimi veren okulları, islamı ve diğer dinleri öğretmek için değil, halkı, bilgisizleştirmek için açtılar. Bilgisizleştirmede kütle üretimi için en iyi fabrrikaları bulduklarına inandılar. Bunun kemalizmin sonu olduğunu biliyorlardı ve tereddüt etmediler.
Bünyesine girmek istediğimiz dünya (Avrupa Birliği) eğitimde geridir, gerilemekte değil, geridir.
Liyakata dayanan terfi sistemi tıpkı eski cemiyetteki gibi devam etmektedir ve dolayısıyla da bu toplumda tıpkı eski Osmanlı sistemi gibi sınıflaşma meydana gelmemektedir. Yani o anlamda bir sınıflaşma, sâdece belirli sınıfların hâkim olduğu ordular ortaya çıkmamaktadır. Belirli zümreden insanların hâkim olduğu bürokrasiler ortaya çıkmamaktadır. Bu, osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi için ortak ve mümtaz bir özelliktir.
Geniş ailede büyümüşler kabilede büyümüş gibidirler, itaat o yüzden onların ilk yaptığı ve beklediği şeydir.
Stalin’in sosyalist kapitalizminde pek çok şey sona erdi. Doğrudan demokrasi bunların hepsi başarısızlığa uğradı. Şu anda kapitalizmin sınırlarını görüyoruz ancak bunun neyle değiştireceğimiz hakkında bir fikrimiz yok.
Ben "dindar bir nesil yetiştirmek hedefimiz" dedim. Bu sözlerimin arkasındayım.
Ülkemizde Laz da var, Boşnak da var, Arnavut da var, Çerkes de var. 30'a yakın etnik kimlik var. Bununla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını birbirine karıştırmayalım.
Gönül arzu eder ki bütün gençler liseyi okusun hatta bütün gençler üniversiteyi okusun. Bu, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir. Liseyi bitiren herkes üniversiteyi okuyamaz.
Bu cinayetlerin yaşanmasını istemiyorsanız, çocuklarımızın, gençlerimizin, tarikatların, cemaatlerin insafına terk edilmesine gönlünüz razı değilse, tüm tarikat, cemaat okul ve yurtları derhal kamulaştırılmalıdır.
Halkımız dindar, geleneklere bağlı, Batı değerleriyle yaşıyor. Türkiye rejim ihraç etme sevdasında değil.
Bugünün işgücünü yetiştirmek yeterli değil. Ayrıca her çocuğun birinci sınıf bir eğitime erişimini garanti ederek yarının işgücünü hazırlamalıyız.
Böyle bir toplum, ister eski yazıyı, ister yeni yazıyı, ister Çin, ister maçin yazısını kullansın; ister saltanatla ister cumhuriyetle, ister demokrasiyle, isterse şeriatla yönetilsin, durum çok da fazla değişmez. Etrafınızdaki ülkelere bakın ve değişmediğini görün.
Bir bebek gerçekten ırkının tohum plazmasına ekilmiş ve orada kendiliğinden ve içgüdüsel olarak uygun beden hareketlerini yapmaya bir ön yatkınlık yaratacak bir sinir sistemi doğal düzenine sahip olarak değil, bir toplumsal geleneği sürdürmek üzere doğar. Bebeğin ana babası ve büyükleri, biriktirilmiş tecrübelere uygun olarak ona araç gereçlerin nasıl yapılıp kullanılacağını öğretecektir.
Bu erdem, bir grup insan tarafından değerli görülüp uygulandıkça, eğitim ve örnek olma yoluyla gençlere de geçecek ve sonuçta toplumun paylaşılan düşüncelerinin arasında yerini alacaktır.