Benzer Sözler

Türkçedeki en uzun tekerleme belki bu. Bu tarlaya bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya da bir şinik kekere mekere ekmişler. Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye boz alaboz başlı pis porsuk dadanmış. Bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye de boz alaboz başlı pis porsuk dadanmış. O tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuk diger tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuğa demiş ki: Sen ne zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuksun? O da ona cevaben: Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsuksan, ben de o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz başlı pis porsukum, demiş!

En sevdiğim kelime "yesari" oldu, içinde birbirini tekrarlamayan, "o", "u", "ö" gibi fonetiği bozuk olanların dışında kalan, ince-kalın-ince olarak ardışık biçimde dizilen sesliler ve onların arasına usulca sokulmuş dili tatlı biçimde tırmalayan "r", ıslık sesi veren "s", söylenişi hançere titreten "y" den oluşan ve başka bir tanesine daha ihtiyaç duyurmayan sessizler bulunmasından ötürü, fonetik bir zenginliği literal bir fazlalığa ihtiyaç duymadan gerçekleştirdiğini hissetmeme ve "solaklık" gibi basit ve somut bir insani özelliği anlam olarak üstüne alıp yüksek bir müzikaliteyle ifade etmekteki sadelik ve yüceliği görmeme bağlı olsa gerek...

Anadili bilincinden yoksun olan Osmanlı okumuşu kendi diline değil, Arapçaya, Farsçaya hayrandı. O, altı yüzyıl boyunca Türkçe köklerden, Türkçe eklere hiçbir sözcük türetmemiş, bunun yerine Arapça ve Farsçadan toptan alıntılamış ve dilini üç dilin karması melez bir duruma getirmiştir.

“Bakın ben aklıma, gönlüme uygun bir tek sözcük yaptım, o da varsıl’dır. Bir arkadaşım vardı; kızı annesinden çay isteyeceği zaman “Çaysadım!” derdi. Susadım demiyor muyuz; onun gibi. Tırpan’ı yazarken, "yoksul" karşıtına ille “zengin” mi diyeceğim, “varsıl” geldi kalemime; hemen öyle yazdım. Sonra baktım, başka arkadaşlar da kullanıyor.”

“Benim dilim sadece kitaplardan öğrenilmiş değildir. Evimizde, köyümüzde, Türkçenin olduğu her yerde çocuklardan, kadınlardan, okumuş okumamış halkımızdan emdiğim Türkçedir benim dilim. Halkımın göğüsleri bereketle dolu olduğu için, ben de onu eme eme büyüdüğüm için, gürbüz bir yazar olabilmişimdir.”

Kelime: Senin yıldızların kelimeler, söyle raksetsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin. Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade. Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Yıldızlar Tanrı’ya yetmiş mi? Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.

Liste
Yükleniyor…