Tuna deyince insanın aklına neler gelmiyor… Plevne geliyor, Silistre geliyor, Dobruca geliyor, Karaorman geliyor, Deliorman geliyor ve gerçekten bir tarih yaşıyor Balkanlar’da. İmparatorluğu yaşıyor. Belki Türkiye'de başka türlü yaşıyor ama Balkanlar’a gittiğimiz zaman insanın tüyleri ürperiyor ve o eski günleri, o mehter takımını, o atın geçişini, o kemer köprüleri gördükçe, gerçekten imparatorluk ayakta duruyor, diyesi geliyor insanın.
- Henüz kategori yok.
-
Fransa Ligue 1'de Marsilya - Brest Maçı: Kritik Randev…08.11.2025
-
Mevsimlik Lezzetlerle Sonbahar Sofralarına Özel Risott…08.11.2025
-
Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi Hedefi ve Mali Zaferle…08.11.2025
-
Sevilla'dan Tarihi Zafer: 14 Yıllık Hasret Guadalquivi…08.11.2025
-
Suudi Arabistan Pro Lig: Al Fayha - Al Akhdoud Karşıla…08.11.2025
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Orta-Doğu ve Balkanları Avrupa ve Amerika’nın tasallutundan kurtarma yükü Osmanlı Devleti’nin omuzlarındaydı. Önceleri bölgede bir Pax-Ottomana ihdas etmiş bulunan Osmanlıların omuzları zamanla bu yükü kaldıracak güçten mahrum kaldı. Daha doğrusu Avrupa ve Amerika’nın güçlü oldukları alanla Osmanlıların güçlü olduğu alan birbirinden farklıydı. Güçler arasında mahiyet farkı vardı. Kapitalizmin dünyaya sunduğu ölçüler bakımından Osmanlı Devleti dünyanın en güçsüz devletiydi. Bu güçsüzlüğün kaçınılmaz sonucudur ki Osmanlılar tarihten silindi, gitti. Fakat Osmanlı devletinin hayat kaynağı sarih bir biçimde anti-kapitalist olan tarih yükü Türkiye’ye kaldı. Türkiye’nin etrafındaki ülkeler bu yükten muaf oldukları için her aşamada Avrupa ve Amerika oralara musallat oluyor. Karışıklıkların sebebi bu. Türkiye başından tarih yükünü atmaya kalkışamıyor. Sakin kalışının sebebi bu.
Dünyada, tarih bilinci böylesine köreltilmiş başka bir toplum olmasa gerek. Osmanlı'yı, ortaya koyduğu köklü ve çok yönlü mirasıyla ve misyonuyla değerlendirmek ve anlamlandırmak yerine, sadece ya hamasi nutuklar atarak, ya da şaşırtıcı bir şekilde karalamaya çalışarak Osmanlı'yı anlayabilmemiz mümkün değildir. Oysa Osmanlı'nın mirasını ve misyonunu en çok bugün anlamamız gerektiğini düşünüyorum.
Balkanların korkunç bir sosyal bellek problemi var. Çünkü onların İtalya ve Fransa'dan daha fazla devrimi var.
Şu Afrika'nın güney doğusundaki sıcak mağaralar olmasaydı biz olmayabilirdik, şu Avrupa'nın batısında, Amerika'nın ortasında benzer başka mağaralar olmadığı için hiç olmayanlar, olmadığı bile akılda kalmayanlar olduğu gibi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazarken Osmanlı kaynaklarına başvurmamızdan ötürü özür dileyecek değiliz.
Anadili bilincinden yoksun olan Osmanlı okumuşu kendi diline değil, Arapçaya, Farsçaya hayrandı. O, altı yüzyıl boyunca Türkçe köklerden, Türkçe eklere hiçbir sözcük türetmemiş, bunun yerine Arapça ve Farsçadan toptan alıntılamış ve dilini üç dilin karması melez bir duruma getirmiştir.
Anadolu’nun tarihini biraz bilenler, burada derin, sürekli bir dindarlığın barınamayacağını kestirebilirler. Anadolu halkı ırkçı olmadığı gibi koyu müslüman da değildir. Bu softalıklara ne tarihi elverişlidir, ne coğrafyası.
Bu isimler ki mezbur cezayir'de ve kenarlarında kim vardır, kolonbo komuştur ki anınla malûm oluna.... bu kenarlar ve cezirelerde kim vardır, kolonbonun hartisinden yazılmıştır.
Bugün de Osmanlı'nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti'nin diz çökmesi için her türlü saldırıyı, tertibi ortaya koyuyorlar. Sultan Abdülhamid Han'ın karşısına bir şekilde çıkıp yolunu kesmeye çalışanlar, bugün de Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın yolunu kesmeye çalışıyorlar. Oyun aynı oyun. Dün bazı terör örgütleriyle yaptıkları oyunları, bugün de DEAŞ'ın, PYD'nin, PKK'nın eliyle yapmaya devam ediyorlar. Bu oyunu bozacağız. Bu oyunu oynayanlar, oyun oynadıkları terör örgütlerinin yakında diz çökmüş olduklarını görecekler, mahcup olacaklar ve Türkiye'ye karşı oyun oynanmayacağını çok açık bir şekilde görecekler.
Bizi bölen ne olursa olsun, Avrupa bizim ortak evimizdir; Ortak bir kader bizi yüzyıllar boyunca birbirimize bağladı ve bugün de bağlamaya devam ediyor.
Osmanlılar zamanında Halep, Şam, Bağdat, Basra, Beyrut, Kudüs, Cidde, Mekke, Medine, Sana, Hudeyde, Trablus şehirlerine pasaportsuz gidiliyordu. Meşrutiyet zamanında da Osmanlı Parlamentosunda bu bölgelerin milletvekilleri vardı.
Bizans, ziraat toplumu içinde doğdu ve öldü. Doğduğu zamanla, öldüğü zaman çok önemli teknolojik, köklü değişmeler olmadı. Onun için Bizans'ın bin yıllık hayatını, Osmanlıların yaşanan değişmelerin yoğunluğu bakımından 100-200 yıla indirmemiz mümkün.
Osmanlı devleti tarihin çok önemli bir devrinde ortaya çıkmıştır. 1300 ve 1900 yılları insanlığın tarihinde bildiğimiz kadarıyla 10 bin yıldan beri en büyük köklü değişmelerin olduğu bir dönemdir.
Türk'ün en kötüsü Türk olmayanın en iyisinden iyidir. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun bahtsızlığı, ekseriya, mukadderatını Türklerden başkasının idare etmiş olmasıdır.
Türk iktidarında bulunan Selim, babası Bayezid ve dedesinin çok üstünde işler yapacak gibi görünüyor.
Türk milliyetçiliği üzerinde durdum. Zira biz Osmanlı İmparatorluğu zamanında milliyetimizi muhafaza edemedik. Türk kelimesini kullanmadık. Ve o Osmanlı İmparatorluğu içinde en çok ezilen, en çok sıkıntı çeken, en çok horlanan millet de Türk milletiydi, o yüzden geri kaldık. Bizim içimizdeki o ülkeler biliyorsunuz bizi geçti, birçok sahada biz kendi vatandaşımıza gerekli ilgiyi gösteremediğimiz için onlardan geri kaldık.
Farklı kıtalardaki halkların uzun dönemli tarihleri arasındaki farklar, söz konusu halkların insanları arasında doğuştan gelen farklardan kaynaklanmaz, yaşadıkları çevrelerin koşulları arasındaki farklardan kaynaklanır.