Tarih gelişiyor ve sorunlar değişiyor. XIX. yüzyılın başında, ütopya, tembelliğe kaynaklık etti. Cenneti düşünmek 'cennet yolcuları' için oldukları yere çakılıp kalmak demekti. Marx ve Engels, bu yüzden sosyal mücadelede böylesi 'cennet yolcuları' için bir savaşı başlattı. Bugün bilimin bayrağını yüksek tutmak, fakat aynı zamanda bilimsel kaçınılmazlıkları bilim-dışı tembelliklerin kaynağı yapmak isteyenlere karşı savaş açmak gerektiğine inanıyorum.
- Henüz kategori yok.
-
Fatih Terim, Çekya Milli Takımı İle İlk Görüşmeleri Ge…08.11.2025
-
Adana Semt Pazarında Dehşet: Silahlı Çatışmada İki Mas…08.11.2025
-
Boluspor Teknik Direktörü Arslan'dan Bandırmaspor Maçı…08.11.2025
-
Everton, Gol Sıkıntısını Franculino Dju ile Çözmek İçi…08.11.2025
-
Galatasaray'da Yunus Akgün Fıtık Ameliyatı Oldu: Saha …08.11.2025
-
Bengü'den Çağatay Ulusoy ile Romantik Film Hayali08.11.2025
-
Pınar Deniz'in 32. Yaş Gününe Eşi Kaan Yıldırım'dan Ro…08.11.2025
-
Halef 8. Bölüm Disney+'a Özel Yayınla İzleyici Karşısı…08.11.2025
-
Ocak 2026 Emekli ve Memur Maaş Zamları Netleşiyor: Son…08.11.2025
-
Rojin Kabaiş Davasında Kritik İlerlemeler: DNA Bulgula…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Marx, büyük bir kütüphane ve yaşadığı zamanda, dünya biliminin en yaratıcı sentezidir. Ancak Marx, yazdığı zamanları, dünya biliminden kesin bir sıçramayı temsil etmiyor; bilimin içindedir ve o zamanki bilimin, güçlü yanları kadar bazı zayıflıklarını da içinde barındırıyor. Dünya gericiliği, Marx'ın çıkışıyla birlikte bilimin ne büyük bir silah olduğunu görüyor ve Marx'ın omuzlarının üzerinden, dünya bilimine savaş acıyor. Marx, ne eksik ve ne fazla, yazdığı zamanın dünya bilimidir.
Foucault’un yaptığı zamanına göre ayrık görünmüyor: Foucault’un bilimi, yasa zorunluluğu çevresinde dizilmemiş bulgulara, arkeolojiye, indirgeme çabaları, Marx’ı, yararlandığı Ricardo’ya ve Hegel’e geri çevirme çabalarıyla aynı zamana denk düşüyor. Foucault’un yaptığı bir antikacılık’tır.
Kendinize güveniniz. Yolunuza güveniniz. Çünkü şimdi tarihimizin yolumuzun en güvenli dönemindeyiz. Bu otuz yıllık savaşta ateşin çemberinden saflaşarak geliyoruz. Saflaştık; kamyonları, fadimeleri çatlatan bir saflıktır. Bu çatlaktan fışkıran ise sadece doğruluğumuz ve savaşımızın haklılığıdır. Yoldaşlarımız, bütün çatlaklardan fışkıran gerçekler, sadece ve sadece, bizlerin, doğruluğunu kanıtlamaktadırlar.
Parlamento'ya on beş milletvekili sokmuş ve 'legal marksist' tondaki Türkiye İşçi Partisi'ni fiilen tahrip edenlerin hemen hemen tamamı şimdi, 'islamist' tandansta, ak-ist cephede ve pro-İsrael çizgidedir. Tabii medya'dadırlar. Tarih doğrulayıcıdır ve bilim ise, doğruları önceden haber verme kabiliyeti'dir.
Oysa ki son iki yüzyıllık tarihi kazıların ve bilimsel araştırmaların ortaya vurduğu gerçek şudur ki, İbrahim hikâyesi eski Babilonya'da Abarama adıyla bilinen bir çiftçinin ya da Hint efsanesinde Brahma adıyla anılan Yaratıcı'nın yaşamlarından alınmış masaldan başka bir şey değildir. Tevrat'a göre İbrahim, Nuh'un torunu olan Terah'ın oğullarından biridir. İbrahim'in iki oğlu olup bunlardan biri İsmail'dir ki Hacer adındaki cariyesinden doğmuştur. Diğeri ise İshak olup Sara adındaki eşinden olmuştur. Yahudiler kendilerini İbrahim'in ve onun oğlu İshak'ın ve onun oğlu Yakup'un soyundan bilirler.
Derinliğine inilerek bakıldığındaysa, tutarlı bir bakıştır tarih. Bir incelemedir [nazarun ve tahkikun ç.n.]. Olup bitenleri nedenleriyle birlikte incelemedir, nedenlerine bağlamadır. Ne var ki bunun ilkeleri çok incedir. Olguların nasıllarını ve nedenlerini derinlemesine bilmedir. Bundan dolayı tarih, temel bilimdir.
Dıştan bakılınca tarih, eski günlerden ve devletlerden, eski çağlarda geçen olaylardan haber veren bilim olmaktan öteye geçmez. Ağızdan ağıza geçen sözler, öyküler anlatılır. Anlatılardan özdeyişler çıkarılıp sergilenir. Toplantı yerlerinde kalabalık belirdiği zaman bunlarla eğlendilirilir dinleyenler.
Emek Veren Bir Takım Olarak, Paraya Karşı Yetenek Ve Emeğin Savaşını Verdik. Tarih Bunları da Yazar.
Yıldızların düşmediğini söylediği için Prinelli'yi dövdürten, kanın vücutta dolaştığını ispatladığı için Harvey'e işkence eden onlardır. Galilei'yi, Kristof Kolomb'u zindana attıran, Pascal'ı, Monteigne'i, Moliere'i din ve ahlak adına aforoz eden onlardır. Fransa'nın 300 yıldır yaydığı büyük ışık onları rahatsız ediyor. O ışık akıldan müteşekkildir. Gerçek mümin benim ey rahipler, sizler dinsizsiniz.
Tarih, yalnızca bir zamandizimi ve anlatı deposu olarak görülmediği takdirde, şu anda bize egemen olan bilim imgesinde esaslı bir dönüşüme yol açabilir.
Hep yıkım üstüne yıkım, acı üstüne acı! Ne vakit geçse anlı şanlı bir ordu, çöküverir ağır gölgesi bir bulutun...
Bugünlerde savaşın bilimi, barışın efsanesi var, umarım yarın barışın bilimiyle savaşın efsanesini kurabiliriz.
Dünya bizi kurtarma ve iyilik yapma aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı. Tarihteki bütün savaşları içi iyilikle dolup taşan, kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen kurtarıcılar çıkardı.
Evet, tarihi şöyle yorumluyorum: hakikat savaşı ve hakikate karşı savaşlar, baş kaldırmalar. Hayatı da şöyle yorumluyorum: hakikat savaşı ve karşı savaşlar, baş kaldırmalar.
Boğdan, Eflak ve Niğbolu dağlarını aşarak geldik, eğer geri dönersek düşman arasında namımız kalmaz; her ne olursa olsun ya bu taburu sökündürürüz ya da cümlemiz kırılıp kıyamete kadar gideriz.