Talih mi, talihsizlik mi; solda ve sosyalizm mücadelesinde, hep benim karşımda olanlar, solda hep iç mücadele vardı, şimdi cumhuriyet'in karşısında ve sara'nın yanındadırlar. Tabi hep mücadele etmek talihtir ve yine de bunlarla, çökmüşler, mücadele etmek talihsizliktir. Bunları söyleyebiliyoruz ve fakat henüz analiz edemiyoruz; sara olmadan kişilik değiştirdiklerini görebiliruz, 'desintellectualisation', aydın'dan çıkma, diyebiliyoruz, ama 'neden', bu soru üzerinde çalışmak durumundayız.

Benzer Sözler

Harekete geçen kitle elde bulunan malzemeye sarılarak ilerler. "Andımız" da böyledir. İlkokulda "küççüklerimi koorumak, büyyüklerimi saaymak," diye okuduğum andın, yarım asır sonra milyonlar tarafından meydanlarda bir mücadele sloganı olarak haykırılması şahsen beni çok etkiledi. Bu işler böyle oluyor. Daha doğrusu böyle başlıyor. Hangi yöne gideceği, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, kadınları ve gençleriyle sokağa çıkan Cumhuriyetçi kitleye sosyalistlerin önderlik etme yeteneğine ve kararlılığına bağlıdır.

Sadece iki gazeteyi ve yalnızca bir temel niteliğiyle ele almak yeterlidir. Hürriyet ve Cumhuriyet'in kısa ve temel işlevleri, bozmaktır; Hürriyet, halkı ve Cumhuriyet de aydını bozmakla görevlidirler. Buradaki 'görev' sözcüğü, her iki gazetenin de bunu bir tür varlık nedeni ve 'devlet görevi' saymaları nedeniyle uygun düşmektedir. Cumhuriyet, 1968-1976 dönemini ayrı tutarsak, içinde bir de 12 mart kesintisi var, hep aydını bozuyordu. Hürriyet için ayrık bir zaman göremiyoruz.

'Biz' solda insan ve 'aydın' yetiştiriyoruz; sol, bir anlamda, en etkin aydın okuludur. Bir: Genel kültür veriyoruz. İki: İnsanları ikna etmeyi öğretiyoruz. Üç: Yazı yazmayı ve etkin söz söylemeyi öğretiyoruz. Bunlar bir reklamcıda ya da media-man'de bulunması gerekli en az koşullardır. 'Bizim' böylece donattığımız sol aydın, düzenle hesaplaşmayı bırakarak düzenin adamı olunca, reklam sektörü, yetişmiş insan bulmakta güçlük çekmiyor.

Dünyada, cumhuriyetçi erdemin hiçbir şekilde uzlaşmaya varamayacağı üç tür alçaklık vardır: 1) Bunlardan birincisi krallardır. 2) İkincisi krallara uşaklık etmektir. 3) Üçüncüsü de herhangi bir yerde bir efendi ve bir uşak varken, silahları elden bırakmaktır.

..."İşte bu hakları kazanmak için mücadele etmeliyiz, örgütlenmeliyiz. Yaşadığımız salgın net olarak gösterdi, sermaye düzeni sağlığımızı, yaşam hakkımızı hiçe sayıyor. Bize toplumcu, halkçı bir düzen lazım. Temel hizmetlerin ve hakların alınıp satılmadığı, sömürünün olmadığı bir düzen gerek. Yıllardır katıldığım toplantılarda konuşmamı ‘yaşasın sosyalizm’ diye bitiririm. Şimdi korona gösteriyor ki: "Yaşamak için sosyalizm!"

Kalpak bizim geleneklerimizde Cumhuriyetin ilk meclisinde, resmi yerlerde kullanılmıştır. Kalpak şapka değildir. Mahkemeden izin istedim. Mahkeme başkanı da kibar olarak 'kalpaksız oturun' dedi. Biz cumhuriyeti savunuyoruz. Cumhuriyet kalpakla savunulur. Cumhuriyeti savunmanın sembolüdür bu. Türban değil, kalpak...

Liste
Yükleniyor…