Süleyman Demirel'in 1965 ve 1969 seçimlerinde, Turgut Özal'ın 1983 ve 1987 seçimlerinde tek başına iktidara gelmeleri dışında 1960 darbesinden beri koalisyonla yönetiliyoruz. En son 1991'den 2002'ye kadar uzun bir koalisyon dönemi yaşadık. Ki sanırım 1991- 95 arasındaki DYP-SHP koalisyonunu saymazsak, ömrü iki seneyi bulan bir koalisyon yönetimi olmadı.

Benzer Sözler

Tampon fonksiyonu ömrünü tamamlayınca, kemalizm'den çoktan kopmuş bir kurumu, kemalist dogmatikler sayıp bombardımana tabi tuttular. 1993 tarihini bir başlangıç sayabiliriz. Uğur Mumcu, Jandarma Umum Komutanı Eşref Bitlis, 'son ekspansiyonist' Turgut Özal, bu tarihte yok oldular. Aydınlar, Madımak'ta ve bu tarihte , toplu halde yakıldılar. Tansu Çiller, bu tarihte başbakan yapıldı ve İsrael ile yeni bir 'gizli ittifak' için hazırlık başladı; 'Brit', 1996 tarihinde ve Erbakan-Çiller Hükümeti zamanındadır. Fonksiyonları ve hikmet-i hükümet işte buradadır.

12 Mart Süleyman Demirel’i başbakanlıktan indirdi. Ancak, esas olarak Süleyman Demirel’in politikasını uyguladı. Demirel’in bütün rakiplerini, politika sahnesinden sildi. Türkiye İşçi Partisi’ni kapattı, İnönü’yü tarihin derinliklerine gönderdi. Necmettin Erbakan’ın partisini, kendisini İsviçre’ye ikamete raptetti. Şimdi daha kapsamlı bir askeri müdahalenin bunun tersini yapması mümkün. Tersi şu: Erbakan’ın temsil ettiği İslamcı-dinsel politikayı daha yoğun bir biçimde uygulamak.(1979)

Ben Genelkurmay Başkanı olarak hep Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le çalıştım. Demirel’in çok güzel bir sözü vardır. Şöyle derdi: “Türkiye’de en önemli kurum, TSK’dır. Allah korusun, TSK bir zaafa uğrar, bölünürse, Türkiye bölünür.” Bu çok doğru bir sözdür. Şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar. TSK’yı bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar. TSK aleyhine bir hava yaratmaya çalışıyorlar, onu hedef alıyorlar. Demirel’in bu sözünün ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor.

Ve Süleyman Demirel, evlerinde çoluklarıyla çocuklarıyla boğazlanan Kahramanmaraş halkının kanlı cesetlerine bakarak konuşuyor: — Bana, "Sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor." dedirtemezsiniz. Demirel'in insanlığını anlamak için bu sözler yeter. Böylesi bir politikacıya bugüne dek ne dünya tarihinde rastlanmıştır ne de Türkiye'de! Demek iktidar hırsı insanların gözlerini ve vicdanlarını böyle karartabiliyor.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 11 Şubat 2001 günkü MGK toplantısında Ecevit’le tartışmış, elindeki anayasayı Ecevit’e fırlatmıştı. Fevkalade rencide olan Ecevit “Bu bir devlet krizidir” diye açıklama yapınca zaten dolmuş olan bardak bu damla ile taşmış, kriz patlamıştı. Borsa yüzde 14.6 düşmüş, repo faizleri yüzde 7 bin 500’e fırlamış, dolar bir misline yakın artmıştı. Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizidir.

Turgut Özal, ne "devlet" denen kavramı bilirdi, ne de 4 yıl başında olduğu laik cumhuriyeti severdi. Muhtemeldir ki hiçbir zaman, göğsünü doldura doldura "Ne mutlu Türk’üm diyene!" dememişti. Onun gözünde "laiklik" bu topluma "zerk edilmiş" (şırıngalanmış) bir yabancı madde gibiydi. O yüzden laik cumhuriyete katlanırdı. Onun misyonu, Cumhuriyet’in yanlış kurulduğunu, kötü olduğunu, işlemediğini ispat etmekti.

Ben geldiğimde Türkiye sporda başarıya aç, 20 yıldır olimpiyatta altın madalya bekleyen bir ülkeydi. Üzerime ağır bir yük binmişti. Türk sporunun o dönemde öncüsü ve lokomotifi olduğuma inanıyorum. Bunda şüphesiz merhum Özal'ın da büyük katkısı oldu. İlk kez ödül yönetmeliğini çıkarttı, başarılı sporcuları korumaya aldı.

Liste
Yükleniyor…