Şu anki (Bulgar) nüfusunun tabanı nedir?: Bir milyon Roman, 700.000 Türk ve 2½ milyon emekli. Bu GERB'in karşı karşıya olduğu durumdur. Ha bir de (AB'ye) kaçan bir 1½ milyonunuz? Oy vermeye ve kadroda yer almaya kalan "insan materyali" gerçekten de o kadar fazla değil. "Biz sana güveniyoruz" demek çok kolay.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Göçmenler Almanlardan daha düşük zekalı. Almanya giderek aptallaşıyor ve küçülüyor. 100 yıl içinde sadece 25 milyon Alman, 300 yıl sonra sadece 8 milyon Alman kalacak.
Bulgaristan’da Bulgar, Türkiye’de Türk, Sırbistan’da Sırp vatandaşları yaşamaktadır. Bu yüzden sınırlar, ayrı devletler vardır. Kendini Türk hisseden, Türkiye’ye gitsin.
Daha önce defalarca açıkladık, sabırla bir kez daha açıklayalım. Bugün itibariyle geçici koruma altında bulunan Suriyeli 3 milyon 577 bin 714, uluslararası koruma kapsamında 318 bin 717 olmak üzere, ülkemize sığınan toplam 3 milyon 896 bin 431 kişi bulunmaktadır. İkametli olarak da 1 milyon 342 bin 995 kişi ülkemizde yaşamaktadır. Böylece ülkemizde bulunan toplam yabancı sayısı 5 milyon 239 bin 426'dır. Bunların da 1 milyon 22 bin 703'ü ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitede okuyan öğrencilerden oluşuyor.
Türkçe yumuşak ve ahenkli akışı dolayısıyla edebiyat ve özellikle şiir için çok verimli bir dil. Türk edebiyatının Bulgar okuyucularla tanışabiliyor olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum.
Birinci sınıf büyük devlet olabilmenin şartlarından birincisi iyi bir coğrafi konumda bulunmak, ikinci yeterli büyüklükte, nitelikte nüfustur.
Nüfus problemini çözmek, ırkçılık, cinsiyetçilik, dini hoşgörüsüzlük, savaş, brüt ekonomik eşitsizlik sorunlarını çözmeyecektir.
1985 yılına kadar, dünya nüfusunu 1,5 milyar insan gibi kabul edilebilir bir düzeye indirmek için yeterli milyon insan ölecek.
İlgilendiğiniz sorun ne olursa olsun, nüfus sorununu da çözemediğiniz sürece çözemezsiniz. Sebepiniz ne olursa olsun.
Kürtler'in, modern Türkiye gibi, nispeten istikrarlı bir ülkede yaşama avantajı yerine, başka yerde olsalardı ne durumda olurlardı sorusunu düşünmeleri gerekir. Çünkü dil ve müzik gibi alanlardaki gereksiz sınırlamalara rağmen Kürtler, Türkiye içinde serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahipler.
Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Çalışan kadın ya evlenmeyi erteleyerek erkeklerin evlilik sürecini baltalıyor ya da evli olduğu halde çalıştığı için yorgunluğu ve vakit darlığı nedeniyle erkeği ile ilişkisinde kadınlığı arızalıdır. Kadınlığı arızalı olduğu için erkeğin gözü açtır. O evinde erkeğini eksik bırakıyor erkeği de iş yerinde bir başka kadına tasallut oluyor. Böyle fuhuş değil ama fuhuşa hazırlık yapan sürece destek oluyor. Ayrıca çalışan kadın doğurmayan ya da az doğuran kadın demektir. Yani benim ümmetim zarar gördü.
Olası bir savaşta düşmanla işbirliği yapacağına inanılan Müslüman olmayanlar hiçbir zaman “gerçek vatandaş” olarak kabul edilmemiş, Ermenileri yok eden İttihatçı kadronun bıraktığı yerden devam eden yeni Devlet tarafından her zaman tehdit olarak algılanmıştır. Daha Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllardan itibaren önce Rumlar mübadeleye tâbi tutularak yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sökülüp atılmış, ardından İkinci Dünya Savaşı öncesi yükselen faşist akımlara uyum sağlanarak her türlü baskı ve sindirme politikasına maruz bırakılmışlardır. 1920’lerde başlayan “azınlıkları tasnif ederek ülkeyi tamamen Türkleştirme” politikası 1964’e kadar devam etmiş, ülkedeki gayrimüslim sayısı, yüzbinlerden binlere düştüğünde ancak Devlet Yahudi, Ermeni ve Rum azınlıklarını tehdit olarak görmez hale gelebilmiştir. Bu süreçte yaşanan Vatandaş Türkçe Konuş kampanyaları, Varlık Vergisi, gayrimüslimlerin çalışma kamplarında toplanması, 6-7 Eylül 1955 öncesi ve sonrasında ekonomide de Türkleştirmeye gidilerek mallarının mülklerinin ve en önemlisi sermayelerinin de ellerinden alınarak Devletleştirilmesi, 6-7 Eylül olaylarında işyerlerinin, ibadethanelerinin ve evlerinin yağmalanarak kadınlara tecavüz edilmesi vs’nin detaylarına girmiyorum bile.