Şu anda Türkiye, turizm tanıtımında hem en üst teknolojiyi kullanır hale geldi hem de dünyada en yoğun tanıtım yapan ülke oldu. Bu yıl itibarıyla Türkiye dünyada en yoğun tanıtım yapan ülke. Bunu artırarak devam edeceğiz. Sektörle birlikte devlet kaynaklarını da kullanarak Türkiye'nin pastada hak ettiği ancak geç kaldığı payını alması için hazırlıklarımızı yaptık.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Savunma sanayisinde son 15-20 yılda yaşanan gelişmeler ile Türkiye savunma sanayisinde önemli bir çağ atladı. Türkiye’de, özellikle 2005 yılında alınan savunma icra grubundaki kararlar ve Cumhurbaşkanımızın bu konudaki kararlı duruşuyla savunma sanayisinin önünü açtı. Savunma sanayi alanında ASELSAN, ROKETSAN, TUSAŞ, TEİ, TUSAŞ Motor Sanayii, HAVELSAN gibi firmalarımız hakikaten çok çok önemli adımlar attı. Türk şirketleri olarak, Türkiye’deki milli savunmaya olan katkımız yüzde 75 ila 80’leri buldu. İstikrarlı bir şekilde devam edebilirsek, projelerimizi ve planlanan ürünlerimizi önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde işler hale getirmiş olacağız.
1991 yılında Sovyetler Birliği çözüldü. 1992 yılında Yugoslavya parçalandı. 1993 yılında sırada Türkiye var.
İslamizasyon, eninde-sonunda, Türkiye'de insanı bozmak operasyonu'dur. Bozuculukta şimdi magazin ve dizilerle yarışmaktadır.Sınıfidir, bozarak fabrikada sulh peşindedir. İslamizasyon kolay yönetim ve diktatoryal rejim için taban hazırlama işidir. Cahil ve tabi insan ya da yaratık imalatı demek mümkündür ve oradayız.
Türkiye'nin büyük zenginleri bugünkü Türkiye'yi fazla aydınlık buluyor. Daha karanlık bir Türkiye istiyorlar.(2007)
Peki ne görüyoruz; sonsuz tamahkar bir plütokrasi ile karşı karşıyayız. Şunu ileri sürebiliyorum, her sömürgeci Türkiye büyük zenginlerinden daha az sömürgecidir. Artık bunlar için 'halkım' demek çok yersiz, her sömürgeci sömürdüğü halka bunlardan daha yakın ve insaflıdır. Her sömürgeci bunlardan çok daha 'kalıcı' ruh halindedir ve bunları, kesinlikle 'kaçıcı' tarif etmek zorundayız.
Biraz tarih biliyorum, bana göre Deli İbrahim'den sonra Türkiye'de hükümet etmeye gelmiş en bilgisiz kimsedir. Sabri Ülker'in bisküvi kutularını saymayı bilebiliyor
Hangi ahmak benim sabetayizme olumsuz baktığımı söylüyor, bu tür ahmaklarımızın azaldığını sevinerek söylebiliyorum. Sabetayistler olmasaydı, biz bu cumhuriyeti kuramazdık, diyen ben oldum. Bugün Sabetayistler, Türkiye'ye sadık olsalar, bu kadar sarsılmazdık, bu da benim ifademdir, büyük çoğunluğu ülkenin çıkarlarını gözetmiyorlar ve geriye kalanlar ise bu ülkeye, Türkiye'ye, eskisinden daha fazla bağlıdırlar.
Herhalde en soysuz sözcüklerden birisi, 'turizm' olmalıdır; komün-izm veya sosyal-izm, bunları anlayabiliriz. Ama, tur'un izm'i, insanın bozulmasına denk düşmektedir ve zamanla soysuzların hareket hali olarak ortaya anlamaya başlıyorum.
Solun bir rüzgâr olduğu yıllarda ve 1967 yılında İsrail'in Araplar'ı yendiği ve viability'sini sergilediği bir tarihte, islamizm, yeniden, devlet politikası oluyordu ve bunda sabetayizm dirijan haldedir. Artık, politik planda ve sufizm disiplinle, islamizm ile sabetayizmi birbirinden ayırmanın zor olduğu bir çağdayız.
Bugünün Türkiyesi'ne bakarak, Orta Çağı çok daha iyi anlayabiliyorum; çünkü şu anda, büyük bir put imalathanesinde yaşadığımı düşünüyorum, ülkemizde sesi olmayandan şarkıcı, yüzü olmayandan oyuncu, pelteklerden spiker yapılmasını, en cahillerin en büyük profesör sayılmasını görüyor ve şaşıyorum.
Artık Türkiye'nin ekonomik ve sınıfsal gelişimi içinde, laisizm de emekçi sınıfların güvence alanına katılmıştır ve bunu anlamak durumundayız. Ne sermaye ne de bürokrasinin belli kesimleri, artık laisizme sahip çıkmıyorlar.(1976)