Benzer Sözler

Bir okumuşum tam 15 sene sürece... Ve okulumu kırmışım, kırılmışım dünümde. Şimdilerde ezbere büyüdüğümü anladım, tekdüze. Bilgilerimi çöpe attığım defterlerimde bıraktım ve soru kâğıtları artık yok önümde, tıpkı sorulan sorulara cevap olamadığı gibi. Verilen cevaplara kayıtsız kalanım. Ben talanım, ortadayım, çevremde bu koca şehir; elimde dumandan ibâret bir zehir, kibirle yıkanan insancıklar ortasında binlerce çocukluğum, çantalarına koymak için bekliyor geleceğini. Ben işte oydum, şimdi buyum! Önümüze bakıp da yönümüzü bulamadık, gözümüzü açıp da yolumuza varamadık, sözümüzü tutup da ileriye adım atamadık, adımızı karaladık ama temize çıkaramadık. Atamıza rüsvâyız, şimdi ben soruyorum sayın hocam; pişman mısın? Gelecek sizin eserinizdir, ezbere nesiller yoldalar; kırmızıda geçtiler. Yeşili beklemeden meydanı boş bulan her hergele mengene oldu, ülkemi yedi âfiyetle beni de. Siz diplomasına imzalarınızı attınız. Şimdi yine soruyorum sayın hocam, pişman mısın? İmzâlarınız ateşe verdi kibritin torpilini ve yandı okul önlükleri. Üniformalarda saklanan büyük teröristleri yarattınız, kararttınız; 25 senedir beklediğim aydınlık geleceğimi, biraz abarttınız!...

Her şey dinin yanında: vahiy, kehanetler, hükümetin koruması, en yüksek değer ve tanınmışlık... ve hepsinden öte, doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görülmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalık.

Çocukların Hıristiyanlığın korkunçluğuna tabi olmamaları gerektiği konusunda şimdi ikna oldum. Kendi oğlunu ölüme götüren öyküyü yazabilen bir baba kavramı, çocuklara, güzel ve toplumun takdirini kazanan bir şey olarak sunuluyorsa, ne tür bir insan davranışı o çocuklara kınanması gereken davranış olarak sunulabilir ki?

Bizim yetişme tarzımızda, eğitim sistemimizde yasakçı bir anlayışı var. Tartışma, sorgulama, araştırma ve eleştiri yok. Ezilmiş, bozulmuş, yasaklanmış, kalıplara sokulmuş, siyah beyaz dediğimiz mutlak doğrularla yatıp kalkan bir kültür, eğitim sistemimiz var. Biz halk olarak mutlak doğrulara teslim olmuşuz. Halbuki ne sosyal alanda, ne teknik alanda mutlak doğru yoktur.

Üniversitelerde çok iyi çocuklar var. Geçtiğimiz günlerde biri geldi bana. İTÜ'de ilk 500'de girmiş. Yani Türkiye üniversite sınavında ilk 500'ün içerisindeki çocuklardan biri. Okulu başarıyla bitirmiş, biz de bunu devlet olarak ABD'ye yüksek lisansa göndermişiz mühendislik alanında. Northeastern Üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış. Ondan sonra bitirmiş, demişiz ki, "sen kal, Massachusetts Üniversitesi'nde doktora yap", doktora da yapmış. Sonra devletin kuralı, 1 yıla 2 yıl hizmet istemişiz. Yani biz ona ABD'de 6 yıl burs vermişiz. Bize 12 yıl hizmet edecek. Gelmiş şimdi yardımcı doçent olmuş. Dedim ki "kaç para alıyorsun bana bir söyle". Baktı, biraz da utanarak 2 bin 500 lira aldığını söyledi. Böyle bir beyni biz bu paraya çalıştırıyoruz. Olmaz. Ondan icat bekliyoruz. Çocuk geçinemiyor.

Bende üniversiteye gitmiştim, bütün profesörlerin aklı, adaleti, hakikati, iyiliği, güzelliği, vb vazettiklerini biliyorum. Hepsi! Bir tanesi bile kötülüğü ve alçaklığı öğretmez. Peki neden bütün öğrencileriniz böylesine sahtekar ve dolandırıcı? Onlara öğretmiyor musunuz, yoksa defterlerine mi geçirmiyorlar söylediklerinizi?

"Türk ordusu Atatürkçü ilkelerle yetişiyor." diyorlar. Yani Harbiye'de veya Silahlı Kuvvetlerde Atatürkçülüğü öğretmeyelim de Marksizm'i, Leninizm'i mi öğretelim veya şeriat düzenini mi öğretelim? Elbette Atatürkçü çizgide çocukları yetiştireceğiz. Sizleri de öyle yetiştiriyoruz. Sanki bu bir kusurmuş gibi takdim edildi. "Subay, ağzından Atatürkçülüğü düşürmez." Ne söylesin peki? "Atatürkçüyüm." demesin mi?

Liste
Yükleniyor…