Sayıştay’a ve onurlu denetçilerine seslenmek istiyorum. Meclisin bütçesini denetleyen Sayıştay’dır çünkü. İktidara geldiğimizde o raporlarınızda 418 milyar doları görmezsem, görevinizi yerine getirmemişsiniz demektir!
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Milletimin önünde açıkça ifade ediyorum, raporda görmezsem yakarım sizleri! 3,5 ay sonra iktidara geldiğimizde kendi raporlarımızı sizin raporlarınızla karşılaştıracağım. Kim görevini yapmış kim yapmamış göreceğiz.
Adı çetemetre olacak! Halktan çalınan ve geri alınan her doları görecekler bu panoda. 418 milyar doları burada görünceye kadar asla durmayacağım!
Devletin hazinesinden çalınan paranın toplamının 418 milyar dolar olduğunu saptayınca karalama kampanyaları ve suikast tehditleri gelmeye başladı. Ben korktum mu! Vız gelir, tırıs gider, Bay Kemal asla ve asla geri adım atmaz!
Sayıştay’a son bir şans vermek için onlardan randevu talep edeceğim ve baş başa ayrıntılı konuşacağım. Son bir Bay Kemal uyarısı yapmak istiyorum; beytülmale dokunan yanacaktır.
Onların Türkiye’deki mal varlıkları, yurt dışına kaçırdıkları, ailelerine transfer ettirdikleri her kuruşun peşine düşeceğim.
Halkıma bir taahhütte bulunmak istiyorum: Çeteleri temizleme, devlet hazinesinden sülükleri temizleme operasyonum başlamadan önce Ankara’ya dev bir dijital pano kurduracağım.
Seçimin ertesi günü onların telefonu acı acı çalacak. Açtıkları telefonun ucunda bir ses duyacaklar: 'Ben Kemal, geliyorum!
Yolsuzluk ve rüşvetler Yüce Divan’a gidecek şekilde Meclis’te karar altına alınacak. Ne kadar deterjan varsa büyük bir havuzun içine dökeceğiz; suyu da vereceğiz. AKP’nin 12 yılı orada aklanacak paklanacak. Ondan sonra kucağımızı açacağız; gelin MHP’ye diyeceğiz.
17 ve 25 Aralık’ın hesabını sorun! Ayakkabı kutularındaki paraları sorun! Başbakan ikide bir inlerine gireceğiz, diye bağırıyor. İnin en sonuna kadar giderseniz, orada Recep Tayyip Erdoğan’ı görürsünüz. Başörtüsünü istismar etti, yetmedi. 11 yıldır birlikte olduğu, yaşını başını almış bir insana (Fethullah Gülen'e) bu kadar hakaret yapılır mı?
Din denince neden akıllarına hep "kadın ve içki" geliyor?! Bu ülkenin sorunu yolsuzluk, terör, tecavüz ve adaletsizlik değil mi?!
Tayyip Erdoğan , sebep değil bir sürecin sonucudur. Ve sorun, onun gitmesiyle bitmeyecektir. Sorun; onu iktidara getiren, üst üste dokuz seçim kazandıran, bir sürü yolsuzluk ve yönetim skandallarına rağmen körü körüne peşinden giden halktır. Daha doğrusu halkın bir bölümüdür. Bu halk yığınının, bu kitlenin; Anadolu Müslümanlığıyla , gelenekle, ahlakla, haram-helal kavramıyla, merhametle, şefkatle hiçbir ilgisi yoktur. Köyden kente göçle başlayan; ne köylü ne kentli olabilen, bütün değer ölçülerinden kopmuş, “vahşi birer yaratık“ haline gelmiş, talandan ve yalandan pay kapmaya çalışan; literatürde “lümpen proletarya“ olarak tanımlanmış olan kitledir bu. AKP ’ye oy vermiş olanların tümünü böyle yaftalamak doğru değil elbette. İçlerinde düzgün ve samimiyetle oy veren seçmenler de olabilir. Ama, o kitlenin genel karakteristiği budur.
...Özellikle AKP iktidarı döneminde belediyelerde yapılanları, transfer edilen toprak-imar rantını görünce artık isyan ediyorum. Bu kadar kör göze parmak, bu kadar adam kayırma, bu kadar açık ve herkesi aptal yerine koyan sermaye transferi olmaz...
Ancak hukuk hâlâ, bazı kaçınılmaz durumlarda, kabarık cüzdanların peşinen uşağı olmakta.
Yargı her türlü hukuk dışı eylemden, eli kolu ayağı bağlanmadığı sürece hesap soracaktır.
Okumayan, yazmayan, düşünmeyen toplumlar içten içe çürürler. Türkiye böyle bir sürece sokulmuştur. İş bitirmeye, köşe dönmeye koşullandırılmış bir toplum eninde sonunda bu hovardalığın faturasını öder. Gidiş, o gidiştir.
Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum... Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye'den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım! Dün sabaha değin araştırararak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.
Döviz transferi nedir, vergi iadesi nasıl alınır, devlet nasıl dolandırılır, bunları Mıgırdıç'tan daha iyi bilecek bir Allah'ın kulu yoktur, olamaz da... Yahya Demirel, bu konuda Mıgırdıç'ın yanında henüz çırak bile sayılmaz.
Demokratik bir toplum için en büyük tehlike; yolsuzluklara, karanlık olaylara ve haksızlıklara karşı kamuoyunun duyarlılığını yitirmesidir.
— Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz... Sana, «Yahya Demirel devleti dolandırmıştır» da dedirtmek mümkün değildir, biliriz! Tabii, şu kanlı katilleri, şu alçak sürüsünü, şu namussuz alayını suçlamak için ağzından bir tek söz çıkmayacak.
Yönetim bu konularda gerçekten duyarlı davranıyor. Geçmiş dönemlerde Bakanlarla ilgili yolsuzluk dosyalarını hemen komisyonlara gönderdiği gibi, kendi yönetimindeki bir eski Bakan hakkında kovuşturmaya geçmekte hiç duraksamıyor. Bu anlayışın gelecek yönetimler tarafından da benimsenmesi en içten dileğimizdir. Demek oluyor ki, haklarında yolsuzluk, rüşvet ya da Kocatopçu gibi «görevi kötüye kullanma» iddiaları bulunanlar, Devlet Başkanı Kenan Evren'in Bursa konuşmasında değindiği gibi «kim olurlarsa olsunlar» kovuşturulacaklardır.