Politika; orduya, camiye ve okula girmemeli. Şimdiki politikacılara sorarsanız: "Efendim okulda politika olmalıdır." Ben okul bitinceye kadar ilim irfan sahibi olmalarını, bunları öğrenmelerini beklerim.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Türkiye, toprak bütünlüğünü ve masuniyetini, şu veya bu devletler grubu arasındaki siyasi ve askeri kombinasyonların şekline göre mütalaa edemez ve tecavüzden masun olma hususundaki mukaddes hakkı üzerinde, herhangi bir yabancı devletin kazanacağı zafer açısından hüküm yürütülmesine müsaade edemez. Türkiye, bu sebepten, milli egemenlik alanı içine vaki olacak her müdahaleye karşı koymaya azimlidir. Biz inanıyorduk ve bugün de hala inanıyoruz ki, ortada Türk ordularıyla Alman ordularını karşı karşıya getirecek bir sebep yoktur. Ve Almanya, Türkiye'nin emniyetinin ve istiklalinin gereklerine karşı anlayışlı davrandığı müddetçe böyle bir felaket meydana gelmez.Ben de size açıklarım ki, mazide olduğu gibi istikbalde de uyanık bir bekçilik görevi ifa edecek olan Türk ordusu, Reich hükümeti, Cumhuriyet hükümetini tutumunu değiştirmeye mecbur edecek tedbirlere tevessül etmediği müddetçe, Alman birliklerine karşı aynı şekilde davranacaktır.
Bir: Ordunun birliğini muhafaza ediniz... İki: Milli Birlik Komitesi olarak siz, kendi içinizde birliğinizi muhafaza ediniz... Üç: Derhal seçime gidiniz. Bir an evvel seçime gidiniz. Bir an evvel seçime gitmekte sayılamayacak kadar çok milli menfaat vardır!
Belki çoğumuz farkında değiliz ancak, Nimet Baş'ın açıklamasıyla bu ülkede yepyeni bir dönem başladı. Bir devrim yapıldı. İlk defa asker sorgulandı ve daha da önemlisi bundan sonra darbeye kalkışacaklara mesaj yollandı: Arkadaşlar, yaparsanız hesap verirsiniz.
"Taksim'de kilise var, cami yok. Kiliseye karşılık biz de cami yapmak istiyoruz." dediler. Bu teklifi de kabul etmemiştim. İstanbul'da sanki cami sıkıntısı varmış gibi cami yapma teklifi getiriyorlar. "Okul yaptıralım." demezler de "Cami yaptıralım." derler.
Öteden beri askerlerin terfi ve emekliliklerinde teamüller var. Kurumları kurum yapan da bu teamüllerdir. Bu teamüllere siyasetin burnunu sokmaması lazım.
Ordu sadece ulusal gücün göstergesi değil, belki Ordu düzen, uygarlık, kurumsal ve ekonomik sağlamlığın, siyaset üstü olmanın, İslami ve millî olmanın da göstergesi ve sembolüdür.
Samimiyetle, duyguyla, bilgiyle, mizahla, tarafsızlıkla yapılan muhalefet, çifte su verilmiş çelik gibi oluyor. Ona kimsenin itirazı kalmıyor. Ama hakaret, iftira, takıntı, lakap takma, haksızlık gibi şeyleri muhaliflik gibi sunmaya kalktığınız zaman iş değişiyor. Onları okudukça şunu düşünüyorum: Bu tavır özünde iktidara muhalif değil, tam aksine müttefik bir tavırdır. Ki o da takıyyenin bir başka türüdür.
Türk ilk ve orta öğretimi tepetaklak oldu. Bunun ilk nedeni, öğretmenlik mesleğinin özenilecek bir meslek olmaktan çıkarılmasıydı. Burada en büyük sorumluluk ve dolayısıyla suç öğretmenleri ihmal eden politikacılarındır. Fabrika yapmak isteyen politikacı, en önemli fabrika olan insan fabrikalarını, yani okulları unuttu. En önemli öğretmen türü olan ilkokul öğretmenleri ve onlardan sonraki en önemli öğretmenler olan orta öğretim öğretmenleri tamamen ihmal edildi ve öğretmen iş dilenen bir zavallı haline düşürüldü. Bu suç, yalnız Türkiye çapında değil insanlık çapında affı mümkün olmayan bir suçtur ve Hasan Ali Yücel'den sonraki tüm eğitim yöneticilerimiz bu suçun ortaklarıdır. Gelecek, kendilerine topluca lanet edecektir.
Şimdi diyecekler ki: "Efendim bu kötü ortamı zaten bu askerler hazırladıydı." Külliyen yalan! Öyle bir şey yok. Bu adamlar rahatsızdılar durumdan. O ortamı hazırlayanlar politikacıların aptallıklarıydı. Demirel ve Ecevit'ti. Ondan sonra diyecekler ki: "Efendim Amerika bunları fişekledi." O da doğru değil. Ben iki tane şahit göstereyim. Bir tanesi Çevik Bir General. O zaman Kenan Paşa'nın özel kalem müdürüydü. Efendim işte, "Bizim çocuklar başardı." lafı var ya, meşhur. Böyle bir laf edilmemiştir. Çevik Bir General diyor: "Nereden çıkıyor bu laflar? Böyle bir laf edilmedi." Seneler sonra Şahinkaya Generalin evinde çay içerken birlikte, "Biliyor musun? En çok ne ağrıma gidiyor?" dedi. "'Amerikalılardan icazet alıp yaptılar.' diyorlar." dedi. "Yahu bir Türk subayı, kendi memleketi ile ilgili bir şeyi Amerikalıya mı soracak?" dedi. Onu hiç unutmuyorum. İnanın, gözlerim yaşardıydı o cevabı verdiğinde.
Türkiye’yi ele geçirmek istiyorsan ilk yapılacak iş orduyu parçalamak olacaktır. Orduyu devirmedikçe hiçbir şeyi deviremezsin Türkiye’de.
Bugün köylerde ufak tefek okul yapmak, şehirlerde büyük cami yapmaktan daha hayırlıdır.
Siyaset, şovenizm, yandaşlık, ırkdaşlık, dindaşlık üniversitelerin nizamiye kapısından içeriye girmemelidir. Herkes kendi kimliğini üniversitenin nizamiyesinden girerken bırakıp içeri girmeli; çıktığında ise isterse giyebilmelidir.