Benzer Sözler

Yine Milliyet gazetesindeki bir Fikret 'Don Juan' Bila haberine göre devlet dağdan inen PKK liderlerine üçüncü bir ülkeye gidip yaşama imkanını da verecekmiş. Düşünsenize; yıllarca dağda keyif hayatı süreceğim, dağa kaldırıp seks kölem haline getirdiğim Rojin ile yaşayacağım, karı dırdırından sıkıldığım zaman da şehre inip birkaç yayın yönetmenini temizleyeceğim. (Ertuğrul Özkök, İsmail Küçükkaya ve Sedat Ergin'in yaşam acıları çoktan bitmiş olacaktı).

YPG, kendisini PKK'dan ayrı görmüyor. Bu yüzden açıkça deklarasyon yayınlayıp Türkiye'ye geçerek PKK'nın yardımına koşacağını ilan edebiliyor. Lider olarak PKK lideri Öcalan'ı benimsediklerini söylüyorlar. Ancak ABD ısrarla Türkiye'den bu olan bitene gözünü kapayıp, DAEŞ'le çatıştığı için YPG'yi PKK'dan ayırt etmesi bekleniyor. Hâlbuki Nusra nasıl ki DAEŞ'le savaşmasına rağmen terör örgütü olarak kabul ediliyor, Türkiye aynısını ABD'den YPG için yapmasını bekliyor.

Muhalefet barış adımlarını ihanet olarak değerlendiriyor. Maalesef bir taraftan PKK’nin şiddeti bir taraftan da muhalefetin tavrı çözüm iradesine ciddi darbe vuruyor. Ama şu var. Başbakan’ın Oslo sürecinin devam edebileceğine ve Öcalan’la görüşülebileceğine ilişkin son beyanları, savaşı durduracak adımlar atılacağının işaretlerini veriyor.

AKP'ye veren kardeşlerim, bir umuttur diyerek desteklediğiniz parti PKK'ya beyaz bayrak çekti. Görmeyecek misiniz? Muhafazakar, onurlu, Allah korkusuna haiz, ağzı dualı ve vicdan sahibi arkadaşlarım, arkasında durduğunuz parti Türkiye'yi teröristlere tapulamak üzeredir. Anlamayacak mısınız? Dolmabahçe'de Türkiye'nin başı öne eğilmiştir. Türk milleti inkar edilmiş, yok sayılmıştır. Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nu bırakarak kaçan yetmedi yurt topraklarını havaya uçuran, yetmedi geriliye geriliye İmralı'nın kollarına düşen vatansızlar PKK havarisi, PKK yandaşı, PKK yancılığında üste geçmişlerdir.

AKP ile PKK'nın gayrimeşru birlikteliği, bölücülük nikahı kıyılmasıyla resmilik kazanmıştır. Dolmabahçe Sarayı 100 yıl önce bile böyle bir kepazeliğe şahit olmamıştır. 1918'de boğaza demirlenmiş düşman gemilerinden İstanbul sokaklarına fırlayan müstevilerin pervasızlıklarıyla AKP- PKK'nın küstahlıkları hemen hemen aynı kapıya açılmıştır.

Başbakan’ın PKK’lılara karşı gösterdiği coşkun ve aşkın sevginin kendi içinde tutarlı bir yanı herhalde vardır. Sayın Erdoğan ya Kandil yetiştirmesidir, ya Türk düşmanıdır, ya da Türk milletinin kanını içmeye yeminli çevrelerin özel ve gönüllü görevlisidir. Sanıyorum bu üç seçeneğin dışında bir yorum yapmak imkansızdır.

Biz geçmişte gerillayı da çektik. Bu herhangi bir çözüme hizmet etmedi. Ortaya çıktı ki bunu PKK’yi tasfiye etmek için geliştirmişler. Artık gerillanın ülkeyi terk etmesi gibi bir şey söz konusu olamaz. Bu sorunu çözmek istemeyenlerin geliştirdiği çabalardır. Artık bunlar geride kalmıştır. Kimse ne gerillanın Kuzeyden çekilmesini bize dayatabilir, ne öyle silah bırakmasını dayatabilir. Bunlar kesinlikle gerçekleşmeyecek hususlardır. Bunlar çözümü istemeyenlerin baş vurduğu yöntemlerdir. Sanki sorunu çözmüş gibi gösterip toplumu aldatmadır. Herkes de biliyor ki daha silahlı mücadeleden vazgeçmenin koşulları yaratılmamıştır, bunun mekanizmaları yaratılmamıştır. Bunun yasaları yaratılmamıştır. Kürt halkı, PKK neye güvenerek silahlı mücadeleyi bırakacak, neye güvenerek silahlı güçlerini geriye çekecektir. Ortadoğu’da büyük bir savaş yaşanırken, DAİŞ güçleri, halkımıza, hareketimize, demokrasi güçlerine bu kadar vahşice saldırırken böyle bir ortamda silah bırakmak ne anlama gelir. Kendini katliama yatırma anlamına gelir. Bunun değil PKK tarafından hiçbir vicdanlı insan tarafından dile getirilemeyeceği, kabul edilemeyeceği çok açık bir şekilde görülmektedir.

Liste
Yükleniyor…