Paradoks mu yoksa tarihli toplum ile fiziksel toprağın baskısı mı; Balzac kralcı idi ve ancak burjuva ve cumhuriyetçi romanlar yazıyordu.. Çernişevski narodnik idi, ama, naif sosyalist romanlarını okumaya hiç doyamadık.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
En şiddetsiz toplumlar, geçmişi ve geleceğinde, en yoğun şiddet içeren toplumlardır.(1986)
Siyasetin bütün iniş çıkışı bir yandan kurtların, diğer yandan çakalların devlete karşı toplumu, topluma karşı devleti koz olarak kullanışına ayarlanmıştır. Bu iniş çıkıştan başı dönen Türk toplumu bir türlü hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü bir arada, birlikte istediğini ve biri için diğerini feda etmek mecburiyetinde olmadığını söylemez, söyleyemez. Kurtların kurtluk, çakalların çakallık yapmalarından ülke lehine bir sonuç çıkabileceği ihtimalini hep göz önünde tutar. O kadar ki kurtların çakallaşması, çakalların kurtlaşması Türklerde endişe uyandırır. Çünkü onlar da bütün hazırlıklarını hayatlarını yaşamak üzere yapmışlardır. Kurt veya çakal, takılacak birileri olsun isterler.
Millet dolayısıyla bir mesele karşısında olduğumuzu biliyoruz; ama karşımızdaki meselenin ne olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey, yerkürenin hangi siyasi şekle bürüneceği bahsini tertip edenlerin, aynı zamanda Türkiye'de yaşayanların ne şekilde davranacaklarına da etkili olduklarıdır. (...) Sistemin işleyişinden yara sağlayan toplumlar "millet" olma başarısına ermiş toplumlardır.
Dinler işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir.
Paşa Hazretleri 'dağda bir tek gerilla kalmayıncaya kadar dağları temizleyeceğim' demiş. Aferin. Almış bir görev yerine getirecek tabii. Dağların boş kaldığı dönemlerde sorun çözülmüş mü? Niye çözülememiş? Çünkü sorun dağlarda değil. Sorun, kentte, toplumda, bizim aramızda. Çözülmedikçe, o dağlar yine dolar. Gençler 'spor olsun' diye çıkmıyor dağlara, canları pahasına çıkıyorlar.
Ben Kürt değilim ama Kürt halkımızın neler çektiğini çok iyi biliyorum. Rahat rahat 'Ne mutlu Türküm diyene' diyebilmek için Kürt halkının sorunlarını çözmek zorundayız.
Bir gün, İslam'la kandırılmışların yığınsal desteğini alacak asıl sinsi hırsız tayfası başa geçerse şaşmayın!
Ben şahsen bu ülkede yaşanan şeylerin çoğunun öyle uzun boylu tahliller gerektirmediğine kani oldum.
Rakip siyasi kurumlar arasında yapılan seçim gibi, rakip paradigmalar arasındaki de aslında birbirine tamamen zıt toplumsal yaşam tarzları arasında yapılacak bir tercihtir. Böyle olduğu için de, söz konusu tercih yalnızca olağan bilime özgü değer yargıları tarafından belirlenemez. Çünkü bu değerler zaten üzerinde mücadele yapılan paradigmaya bağlıdır. Paradigmalar, paradigma seçimi üzerine bir tartışmaya girdikleri zaman, ister istemez döngüsel bir rol oynarlar. Her kesim, kendi paradigmasını savunmak için gene kendi paradigmasını kullanmak durumundadır.
Toplum, kadının teslimiyetini bir kurban ayini olmaktan çıkarıp özgürleştirirken bir yandan da her defasında yine aynı deneyime mahkûm eder onu.
Dünya delirdi. Trump, IŞİD, Putin, Koreli devlet başkanı çocuk falan... Hayretle seyrediyorum. Bazen Bahçeli’nin rakamlarla yaptığı konuşmaları izliyorum, Burhan Kuzu dinliyorum, Putin’in aslanların üzerinde homo-erotik fotolarına bakıyorum, Zaytung okuyorum. Öyle biraz eğlenebiliyorum.
19-20 yaşında çocukların siyaset için hayatlarını heba etmelerini saçmalık olarak görüyorum. Onlar için üzülüyorum ama hiçbiri benim kahramanım değil. Romantik, maceracı, hayalperest küçük çocuklar...
Yankesiciler en çok parti mitinginde cepçilik yapar, alkış için eller kalktığında ceketteki cepler ve ortak bir ruha yamandığında zihindeki düşünceler korumasız kalır.