Benzer Sözler

Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.

Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz. Çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz. Aranızdan biri bir kule yapmak isterse, bunu tamamlayacak kadar parası var mı yok mu diye önce oturup yapacağı masrafı hesap etmez mi? Çünkü temel atıp da işi bitiremezse, durumu gören herkes, ‘Bu adam inşaata başladı, ama bitiremedi’ diyerek onunla eğlenmeye başlar. Ya da hangi kral başka bir kralla savaşa gittiğinde, üzerine yirmi bin askerle yürüyen düşmana on bin askerle karşı koyabilir miyim diye önce oturup bir değerlendirme yapmaz? Eğer karşı koyamayacaksa, öbürü henüz uzaktayken elçiler gönderip barış koşullarını ister. Aynı şekilde sizden kim varını yoğunu gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.

Yegâne hakikatin değişme olduğu fikrinden kalkarak hareket edenler günümüzün iri kıyım Türklerinin yaptığı gibi paçasını dünya sisteminin döndürdüğü çarklara kaptırıyor ve hayatını birkaç milyar doların sınırları içine fütûrsuzca tıkıştırabiliyor. Bir sonraki aşamada kendimizi iri kıyım Türklerin gâvur parasıyla kaça gittiklerinin ve ufak tefek Türkleri kaça pazarladıklarının keşfine hasretmek mecburiyeti altında hissediyoruz.

Eskiden albüm mü vardı? Plağın bir yüzünde bir şarkı, öbür yüzünde bir şarkı olurdu. Salak mıyım ben, albüm yapayım? Hem para kaybı, hem de albüm doldurmalık şarkıya neden emek sarf edeyim? Ben hit olacağına inandığım şarkıyla çıkarım. Benden sonra herkes single yapmaya başladı. Daha sizin kitleniz yok, albümünüzü kim alır? Albüm yapacağına hit yap.

İlkokul çağınızı bir düşünün. İlkokul ilk aşk demektir. O dönemin aşkı bir başkadır. Çünkü içinde para yoktur. Lüks yoktur. Lüks kıyafetler söz konusu değildir.

Kendi ellerimizle yonttuklarımız sadece para değildir. Kimimiz kendi ellerimizle yonttuğumuz başarıya tapar. Öyle ki o noktaya dişimizle tırnağımızla kazıyarak yontarak gelmişizdir, bu nedenle de tapınılmaya layıktır. Kimimiz kendi ellerimizle yonttuğumuz bahçelere, saraylara, köşklere tapar. Öyle ki onlar ne kadar güçlü olduğumuzun göstergesidirler ve yıkılmayacak bir mülkün abideleri olarak bize korkulardan emin, güven dolu bir gelecek vadederler. Onlara baktıkça içimiz huzurla dolar, ruhumuz secdelere kapanır. Şehrin tapınakları olan alışveriş merkezlerine , mabede gider gibi huşu içinde gideriz. Alışverişte aldıklarımızı, eşyada ruh gören ilkel dinler gibi sever okşarız. Bir tür modern animizdir bizimkisi. Dünya malını çok sever eşyaya tapınırız, haz alırız. Haz aldıkça da onun kölesi oluruz. Esaret bile değildir bizimkisi, çünkü esaret bedelli olur, asıl kölelik ruhtadır.

Liste
Yükleniyor…