Özelleştirme, neoliberal ve emperyalist bir plandır. Sağlık özelleştirilemez çünkü temel bir insan hakkıdır, ne de eğitim, su, elektrik ve diğer kamu hizmetleri değildir. İnsanları haklarından mahrum bırakan özel sermayeye teslim edilemezler.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Filistin'in Arap nüfusu soykırım eylemlerinin kurbanıdır. Yarı çöl alanlarda arazilerine el konuluyor, sudan yoksun bırakılıyor ve evleri ağır yıkım ekipmanlarıyla yıkılıyor.
Bir bütün olarak sanat ve özellikle edebiyat, artık yalnızca ideolojik bir silâhtır. Artık ülkemizde edebiyat, insanımızı geliştirmek için değil sakatlamak amacıyla kullanılan, yüceltmeye değil alçaltmaya ve tüm estetik kabiliyetlerini ortadan kaldırmaya yönelen acımasız bir silâh olmuştur; insafsız bir ideolojik ay
dgıttır. Edebiyat, artık estetik özüne çok yabancıdır; bu bir iş ise yapanı da, yaban yapmaktadır. Emperyalist dünya, bozanın mutlaka bozulduğu bir dünyadır; artık bozulmadan bozamıyorlar.
Garp ve Şark, emperyalizm ve sovyet sosyalizmi, kemalizmi yüceltmede birleştiler; 'tampon' devleti meşrulaştırmak ile kemalizmi abartmak bir madalyonun iki yüzü oldular; bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kemalizme bir katolik nikahı ile bağlı olduğu bir Batı ve emperyalist dogmadır. Sınıf analizinden ve tarihten soyutlanmış bir bakışları var, 12 eylül 1980 Darbesi ile Türkiye'de dinsel bir transformasyon yaşadığını göremediler ve hala sezdiklerini dahi söyleyemiyoruz.
Truman Doktrini, Ortadoğu'nun emperyal sorumluluğunu, Büyük Britanya'dan Birleşik Devletler'e geçiriyordu. Bu Türkoloji'nin de devri anlamındadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasından itibaren Türkoloji'nin bir Amerikan disiplini haline geldiğini saptıyoruz.
Önce Türkoloji ve sonra Kürdolojinin doğuş ve gelişmesinde emperyalizm ve emperyalistler arasındaki çatışmanın önemli rolünü netlikle görebiliyoruz.
— insanlık tarihine getirdikleri bir düşüncedir: İnsanların, insan oldukları için, yani belirli özellikler ve olanaklar taşıyan bir türün üyeleri oldukları için, bazı hakları olduğu—: görmedikleri, ama görmeleri gereken bir muamele söz konusu olduğu— ve başkalarına böyle bir muamele göstermeleri gerektiği düşüncesidir.
Kesintiye uğramış olan insan haklarının eğitimini, özellikle de etik eğitimini, ülke düzeyinde, kesintisiz sürdürmek gerekiyor.
Dünya problemlerine felsefeyle baktığımızda, hangisine bakarsak bakalım, hepsi, insan haklarıyla ilgili görünüyor.
Beni ilgilendiren hukukun da yönetimin de insan haklarına, açık kavranılmış insan haklarına dayanması.
Ülke değerlerini özellikle bizim deyimimizle emperyalist güçlere peşkeş çeken insanlara sonuna kadar karşıyım.
İki sözcük var: ‘emperyalizm’ ve ‘dincilik’. Aydın, bu ikisinin güdümüne girmemiş kişidir.
'Yeryüzünün Efendileri' salt kendi düzenlerine hakça bir seçenek oluşturmasın diye, on milyonluk Küba'ya abluka uyguluyorlar.
Anadolu’da Türkçü ile Kürtçü’nün kavgası, 2000’e yaklaşan dünyamızda ırkçılığın gericiliğini simgelemekten başka bir değer taşımaz; emperyalizme hizmet eder.
İnsan haklarından bahseden Batı'nın çocuklar ölürken sessiz kalışı, hayvanı insan, insanı da hayvan görmesinden başka izah edilebilir mi?
İran’da insan haklarını savunan bir kişi doğumdan ölüme kadar korku içinde yaşamak zorundadır ama ben kendi korkumu yenmeyi öğrendim.
İnsan hakları söz konusu olduğunda, kusursuz bir ütopya diye bir şey yoktur ve okulların patronluk taslayan eğitim öğretim üyelerine ihtiyacı yoktur.