Öyle hâle gelindi ki İnönü'nün yurt gezileri bile engellenmeye başlandı. En çirkini de Uşak'ta başına taş atılması oldu. O taşı atan cahil vatandaş elbette kabahatli idi. Ancak ondan çok kabahatli olanı memleketteki siyasi tansiyonu bu derece gergin hâle getirenler idi. Bunların sonucu iyi mi oldu? Demokrasi bu mu idi? Vatandaşları birbirine düşman kamplar hâline getirmenin adı demokrasi olabilir mi?
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Karımdan şu mektubu aldım: ‘Ben burada kendime bir hayat arkadaşı buldum. Bunu başkasından duyarak üzülmene imkân bırakmıyorum.’ Namussuz karı! Sonunda bana boynuz da taktı. Galiba bu işte M. Kemal’in ve İsmet’in (İnönü) de parmağı var.
Kendi özgürlük alanını diğerlerinin haklarının eşiğinde sınırlamayı bilmeyen faşist zihniyet, hem milletimiz nezdinde hem yargı önünde hesap vermeye mahkumdur. Ülkemizde zaman zaman hortlayan bu tür azgın azınlık vakalarının gerisindeki zihniyetle, siyasi istismarla ve sosyal sapkınlıkla mücadelemiz ilanihaye sürecektir. Açık konuşuyorum, kim olduğunuzu biliyoruz, niçin böyle yaptığınızı biliyoruz, neyi amaçladığınızı da biliyoruz, bunun için neleri kullandığınızı biliyoruz. Biz hala aynı şeyi söylüyoruz, aynı yerde duruyoruz, başaramayacaksınız. Bu millet sizin mandacı zihniyetinize de sapkın heveslerinize de sinsi yöntemlerinize de eyvallah etmedi, etmeyecek. İşte bunu 14 Mayıs'ta gördük, 28 Mayıs'ta gördük ama milletin size attığı bu şamardan hala ders almadınız, akıllanmadınız ve hala akıllanmıyorsunuz.
Bir militan lafıdır tutturdular. Bunlara göre cumhurbaşkanı, bakanlar, Cumhur İttifakı ve AK Parti tepeden tırnağa militan. Hâkimler, savcılar, valiler, kaymakamlar, tüm askerler, diplomatlar, polisler, öğretmenler, tüm memurlar, işçiler, esnaf, iş adamları zaten militanın önde gideni. Bunlara göre, milletin kendilerine oy vermeyen yüzde 75'inin tamamı militan. Bu hastalıklı zihniyete göre, CHP'ye oy vermeyen hiç kimse onur, şeref, namus sahibi olma hakkına da sahip değildir.
Biz “Bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımız gözümüz üstünde yeri vardır” derken, taş üstüne taş koyanları taşlamaktan, yıldırmaktan, bezdirmekten başka bir misyon yüklenmeyenler çıktı ortaya. Biz “Birlik siyasetiyle tüm Türkiye’yi kucaklayalım, sevgi diliyle konuşalım, uzlaşmayla yol alalım” derken, halkımız arasına nifak tohumları ekenler, milletimizin bir bölümünü diğerine karşı kışkırtanlar, toplumumuzu kutuplaştırmayı âdeta görev telakki edenler çıktı. Biz güven ve istikrara vurgu yaparken, kriz tellallığı yapanlar oldu. Bunlar bizi yıldırmadı, yılgınlığa sevk etmedi.
Biz birbirimizi Kürt, Alevi, dinci, laik diye kutuplaştırırken, Avrupa'da adam seni sırf Türk olduğun için kafadan çürük elma sepetine atıyor.
Peki biz millet olarak, bu kadar uçurumlar içinde nasıl el ele verip bir bütün olup aynı hedefi göz önüne alarak yükselebiliriz?
Mustafa Kemal’in bir yüzü vardı ki hiç kimse unutamazdı. İsmet Paşa’nın bir yüzü vardı ki kimse bir daha hatırlayamazdı.
Herkes İsmet Paşa'yı görmek istiyor. Fakat onu bir gören bir daha görmek istemiyor. O; ufak tefek, kara kuru, hiçbir çekiciliği olmayan bir adam. Bir insan, ne kadar küçük, silik, ilgi uyandırmayan bir kimse olabilirse, o da öyleydi. O, bir Türk generalinden daha çok bir Ermeni dantelâcısına benziyordu. İnsanda fare gibi bir intibâ uyandırıyordu.
Aylardan beri her platformda aynı şeyi söylüyorum: Türkiye’de Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Atatürk-İslam üzerinden yaratılmaya çalışılan tartışmayla asıl hedeflenen toplumsal kaostur.
Bu memleketin insanları hiç bu kadar birbirine düşürülmemişti. Sevgisiz, şefkatsiz, hoyrat, acımasız, utanç verici bir zamanın şahidiyiz!
Bir insan daha az köle değildir, çünkü yılda bir kez yeni bir efendi seçmesine izin verilir.
Kiminin tarikat, kiminin barikat, kimininse hakikat kurduğu bir ülkenin çocuklarıyız artık...
Siyasi partiler; devletin gücünü azaltan veya parçalayan, vatandaşları birbirine düşman cepheler hâline getiren kuruluşlar olamaz.
12 Eylül'den önceyse mahalleler, köyler ve hatta şehirler birbirinden ayrıldı. Kurtarılmış bölgeler hâline getirildi. Bir faydası oldu mu? Öyleyse bırakalım bunları, medeni insanlar gibi bizler de aynı ülkenin evlatları olarak kardeşçe yaşayalım.
Devletin başında olanlar, zaman zaman yönetimi ellerine alanlar; birbirlerini düşman gibi görürler, birbirlerinin selamlarını dahi almazlarsa hangi yüzle halka dönüp de "Kamplara ayrılmayın, bölünmeyin." diyebilirler? Deseler bile halk onlara inanır mı? Aziz Vatandaşlarım, Bu bölünmelere son vermek zorundayız.
Bizde demokrasi, particilik yanlış anlaşıldı. Vatandaşlar; kahvelerini, camilerini, yollarını ayırdılar. Ankara'da, İstanbul'da; üniversitelerdeki, liselerdeki talebeler kol kola sokakta gezemez, okula gidemez oldular. Sağda olanlar bir grup, solda olanlar da bir grup hâlinde; jandarmanın, polisin himayesi altında okullarına gidip gelmeye başladılar. Buna biz daha ne kadar zaman tahammül edebilirdik? Öyle bir noktaya geldik ki artık o zavallı beyinleri yıkanmış, bu topraklar üzerinde büyümüş çocuklarımız birbirlerine o kadar düşman oldular ki neredeyse birbirlerinin kanını içer duruma geldiler. Buna daha fazla göz yumamazdık.
Biz tekrar geriye dönüp bir otoriter rejim getirmek heveslisi değiliz. Biz dejenere olmuş, yolundan sapmış demokrasiyi değil; birbirini seven, birbirini sayan, vatandaş olarak birbirini hor görmeyen bir ortamın bulunduğu demokrasiyi istiyoruz. Yoksa, "Sen filan partidensin, gözün çıksın." anlayışı demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasi bu demek değildir arkadaşlar. Ama rey için, koltuk kavgası için maalesef demokrasiyi bu hâle getirdiler. Ben burada size hitap ederken bir seçim konuşması yapmıyorum. Ben size memleketin düştüğü son durumu anlatmaya çalışıyorum.
Ne olurdu Menderes; tarihî şahsiyet hâline gelmiş ve Atatürk'ün en yakın arkadaşı olan, uzun süre başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış İsmet İnönü'ye gerekli saygıyı gösterse, konuşmalarını daha ölçülü yapsa idi? Zararlı mı çıkardı? Aksine daha da kârlı çıkardı. Ama yapmadı. İsmet İnönü de keza çok ağır tenkitler yapmıyor değildi. Ancak tahrik ediliyordu.