Benzer Sözler

İnsanın insanı tahakküm altına alması ve bunun savaş, kölelik ve soykırımla gerçekleştirilmesi genellikle kurbanların dil yoluyla aşağılanmasıyla başlar. Ancak insanlıktan çıkarmanın araçları ve metodları türetilmiş şeylerdir, çünkü türcülük Batı’nın diğer halklara olan gaddarlığını cesaretlendiren, sürdüren ve meşrulaştıran kavramsal paradigmayı sağlamıştır. Tarih boyunca hayvanları kurban haline getirişimiz birbirimizi kurban haline getirişimizin modelini ve temelini oluşturmuştur. Tarih, insanların hayvanları sömürüp katletmesi; ardından diğer insanlara hayvanmış gibi davranıp aynısını onlara yaptığını gösteren bir kalıbın varlığını ortaya koyuyor. Fethedenler ister Avrupalı emperyalistler, Amerikalı sömürgeciler ya da Alman Naziler olsun Batılı saldırganlar kılıç oyunundan önce kelime oyunu oynadılar, kurbanlarına “fare”, “domuz”, maymun” ve “aşağılık hayvan” gibi isimlerle hitap ettiler.

Anadili bilincinden yoksun olan Osmanlı okumuşu kendi diline değil, Arapçaya, Farsçaya hayrandı. O, altı yüzyıl boyunca Türkçe köklerden, Türkçe eklere hiçbir sözcük türetmemiş, bunun yerine Arapça ve Farsçadan toptan alıntılamış ve dilini üç dilin karması melez bir duruma getirmiştir.

Tiyatro oyunlarımı bir çok dilde ve ülkede, ve büyük tiyatrolarda dinlemiş durumdayım. Ve bugün ilk olarak bir oyunumu Esperanto dilinde duyuyorum. Kendimi siz amatör oyuncuların arasında olduğum kadar başka hiç bir yerde bu kadar duygusal hissetmemiştim. Esperanto’nun çok müziksel bir dil olduğunu düşünüyorum. Onun bir dünya dili olup olamayacağını bilemiyorum ve bu kısım da beni çok ilgilendirmiyor: bu belki oldukça uzun bir süre sonra gerçekleşebilir. Beni ilgilendiren asıl şey, bu fikir için savaş veren insanların şimdiden var olduğudur. Ebeveynlerin çocuklarına bu dili öğretmelerini tavsiye ediyorum. Eğer daha genç olsaydım ben de öğrenmeye çalışırdım. Bu savaşınızda sizlere başarılar diliyorum.

Anneler çocuklarına sütleri ve sevgileriyle beraber onlar kadar güzel, onlar kadar besleyici bir şey daha verirler: Dil. Dil analardan öğrenildiği için bir insanın kendi diline ana dili denilir. Biz, daha sonra, istersek başka dilleri de öğrenebiliriz ama onlar hiçbir zaman anadilimizin yerini tutmazlar. Anadil bizi ailemize, akrabalarımıza, milletimize, tarihimize bağlar.

Dil, sadece bugün değil, totaliter ideolojilerin hiç sevmediği o farklı dündür de; yani hafızadır, özellikle bugün bizim için çok ama çok gerekli olan hafıza. Dil, kendisine yüklenen misyonlarla aynı zamanda yarındır da; yani gelecektir, bizi ve çocuklarımızı çok ama çok yakından ilgilendiren gelecek.

Osmanlıca diye bir dil yoktur. Osmanlıca, Türkmenlerin Anadolu’ya gelirken yanlarında getirdikleri Türkçe gramer ve kelimeler ile yolda edindikleri Farsça ve daha sonra dini eğilimleri nedeniyle edindikleri Arapça kelimelerin, Arapça alfabesi ile yazılmasıdır. Osmanlıda bir kelime ararken, o kelimenin kökünü ya Türkçe ya Farsça ya da Arapça bir sözlükte aramaya başlarız. En geri zekâlıların bile anlayacağı bir biçimde Osmanlıcayı tariflersek, Osmanlıca topluma bir dildir ve dünya dillerinin bir ögesi değildir.

Liste
Yükleniyor…