Ortadoğu'da yanlış olan İsrail değildir, Ortadoğu'da doğru olan İsrail'dir. Tahran'daki tiranlık kendi halkına zulmetmektedir. Tahran'daki tiranlık, Afganistan ve Irak'taki Amerikan birliklerine yönelik saldırıları destekliyor. Tahran'daki tiranlık; Lübnan'ı, Gazze'yi zapt ediyor. Tahran'daki tiranlık, dünya çapında teröre sponsorluk yapıyor. Nükleer silaha sahip bir İran, Orta Doğu'da nükleer silahlanma yarışını ateşleyebilir. Bu, teröristlere nükleer bir şemsiye verecektir. Bu, nükleer terörizm kabusunu dünya çapında açık ve mevcut bir tehlike haline getirecektir. Bunun ne anlama geldiğini anlamanızı istiyorum. Bombayı her yere koyabilirler. Onu bir füzeye koyabilirler. Limandaki bir konteyner gemisinde de olabilir, metrodaki bir bavulun içinde de. Artık ülkeme yönelik tehdit hafife alınamaz. Bunu reddedenler kafalarını kuma sokuyorlar. Altı milyon Yahudinin öldürülmesinin üzerinden yetmiş yıldan az bir süre geçtikten sonra, İran'ın liderleri Yahudi halkının soykırımını inkar ederken, Yahudi devletinin yok edilmesi çağrısında bulunuyor. Bu tür zehir saçan liderlerin, ülkelerin gezegendeki her saygın yerden men edilmesi gerekir. Ancak öfkeyi daha da büyüten bir şey var; Öfkenin olmayışı. Uluslararası toplumun büyük bölümünde, yok olmamıza yönelik çağrılar tam bir sessizlikle karşılanıyor..! Daha da kötüsü, çünkü İsrail'i İran'ın terör vekillerine karşı savunduğu için kınamak için acele edenlerin sayısı çok fazla. Bir daha asla derken, bir daha asla demek istiyoruz!

Benzer Sözler

İran, Amerikan hükümetini 11 Eylül'ü planlamakla suçluyor ve Holokost'u inkar ediyor. İran küstahça İsrail'in yok edilmesi çağrısında bulunuyor ve onlar her gün, her gün İsrail'in yok edilmesi için çalışıyorlar. İran bugün nükleer silahlar olmadan böyle davranıyor. Yarın nükleer silahlarla nasıl davranacaklarını düşünün. İran daha pervasız ve çok daha tehlikeli olacak.

İsrail'de Mısır'ı yok etmek ya da ona zarar vermek isteyen bir kişi bile yoktur. Buna karşılık İsrail'i yok etmek isteyen bir ülke var ki o da İran'dır. Bizimle Mısır'ın güvenlik problemleri arasındaki fark budur. Mısır'ı kimse tehdit etmiyor. Ama İsrail bazı çevreler tarafından tehdit ediliyor. İsrail Mısır için hiçbir zaman bir tehdit olmadı ve olmayacak. [...] İsrail İran'ı tehdit etmiyor, İran İsrail'i tehdite ediyor.

Türkiye’yi kaybetmek Ortadoğu’yu Avrupa’nın eşiğine getirecek ve aynı zamanda Rusya’nın nüfuzunu Ortadoğu’nun kalbine taşıyacaktır. Türkiye, Rusya ile ortaklığıyla birlikte ihtirasları ve nüfuzu büyümekte olan İran’ı dengeleyebilecek en iyi konumdaki ülkedir. Buradaki bağımlılık karşılıklıdır. ABD olmaksızın Türkiye, Tahran ve Moskova’nın insafına bırakılmış olacaktır.

Filistin davasının haklılığı konusunda uluslararası bir fikir birliği bulunuyor. Bu fikir birliğine rağmen uluslararası toplum, İsrail'in uzlaşmaz ve inatçı tavrı, Filistin ve Arap topraklarındaki devam eden işgal, Gazze Şeridi'ne boğucu ablukanın dayatılması ve yerleşim birimleri politikasının sürekli genişlemesi karşısında aciz kalıyor ve mücadele için etkin herhangi bir adım atmıyor. Bunlar, uluslararası meşru kararların ve uluslararası toplumun mutabık kaldığı iki devletli çözümün açık şekilde ihlalidir.

Birleşik Devletler'in güçlü bir müttefiki olan İran, 1979 devrimiyle birlikte bölgede ve dünya çapında ABD'nin en inatçı mühaliflerinden biri haline geldi. Bugün, Afganistan ve Irak'taki savaşlar nedeniyle İran sınırlarında Amerikan askerlerinin konuşlandırılması, Birleşik Devletleri ve İran'ı her şeye rağmen bazı ortak çıkarları paylaşan, tetikte rakiper ve komşular konumuna getirdi. Tüm bunların nedeni, İran'ın nükleer programları ve terörizmle olan ilgisidir.

İsrail, hiçbir Ortadoğu ülkesinin modern dünyada yer almasını istemiyor. Bölgeyi kontrol altında tutmak için de Arap-Müslüman toplumunu geri planda tutuyor. İsrail, bu baskıcı politikalarına karşı çıkan rejimlere -Mısır’ın seküler rejimiyle, İran’ın teokratik rejimi arasında fark gözetmeden- tepki gösteriyor buna karşın anti-semitik ve teokratik olan S. Arabistan’a karşı çıkmıyor. Çünkü S.Arabistan, İsrail’in bölgeyi kontrol altına almayı amaçlayan politikalarına ses çıkarmıyor.

Ortadoğu'nun üç kilit ülkesi var. Bunlardan ilki olan Mısır'ı darbe ile birlikte 'yola getirmeyi' başardılar. Diğeri İran; onu da nükleer anlaşmayla beraber yaptırımları da kaldırarak içlemeye başladılar. Geriye kaldı 'yalnız ve güzel ülkem' Türkiye.

İran, Ortadoğu'nun ve Müslümanların hamiliğine ısındırılıyor. Asla gerçekleşmeyecek, sadece silah zoruyla becerilemeyecek, tarihî arka planı olmayan bir hayal bu. Ama esas dert de zaten İran'ın bu amaca ulaşması değil. Vahhabi- Selefi çizgi ile Şii- Rafizî çizgi arasında İslâm coğrafyasının esas makul olan damarı Sünnilik yok edilmeye, bu çaba üzerinden de tüm İslâm coğrafyası tarûmar edilmeye çalışılıyor. Böylesi bir süreç gerçekleşirse Suriye ve Irak'ta sadece 'fragmanı'nı izlediğimizi anlayacağımız bir kan deryasında hepimiz boğulmaya mahkûmuz.

Ve Suriye ile ilişkileri germek için mükemmel bir zamanlama... Çünkü Suriye diken üstünde. Hafız Esad hasta. Altında kıyasıya bir iktidar mücadelesi var. Ülke karışıklığın eşiğinde. Dünyanın bu en büyük teröristi, şimdi iç sorunlarıyla uğraşıyor. Türkiye, başına PKK belasını saran bu ülke ile didişmek için en güzel zamanı seçti. İsrail alttan, Türkiye üstten bastırırsa, hem Türkiye'nin hem de Ortadoğu'nun baş belası, kendi başındaki beladan başkasıyla uğraşamaz olacak. (1998 yılında yazdıkları.)

Liste
Yükleniyor…