Onlar geçti artık. Ben gerek şarkılarımla gerek sözlerimle onları telkin etmeye çalıştım. Herhalde o tuttu. Gerek yok yani kendine zarar vermeye, saldırganlığa. Ortada bir emek var, şarkı var, orkestra var. Biz bütün samimiyetimizle güzellikleri sergiliyoruz... Sen çıkıp orada ne bileyim kendi iç dünyandaki rahatsızlıkları bizim yaptığımız güzelliklerle bağdaştırıyor ve işi menfiye çeviriyorsun. Ne anlamı var, ne gereği var?
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Öykü kendi mesajını zaten kendisi veriyor. Ona ayrıca bir mesaj yüklenmek istendiği takdirde, bence öykü, kendi işlevini kaybetmiş olur. Deneme hâline dönüşmüş olur. O ikisini birbirine karıştırmamak lazım.
Şiddet içeren filmler çocukları zorba yapmaz. Belki onları zorba yapımcılara çevirir ama bu tamamen başka bir konu.
Tarih dediğiniz hadise, sadece geçmişte yaşananlar değil. Biz aslında sadece tarihi film çekmiyoruz. O tarihi film içerisinde, günümüz insanına çok önemli mesajlar veriyoruz.
İnsanın acımasız, saldırgan, kötü yanlarını serinkanlılıkla gözledi ve şiddetin şiirini yazdı.
Herhangi bir kişiye herhangi bir şey öğretmek için bir şey oluşturmadım. Eserlerimde "Günün mesajı ne olacak?" yerine daha çok bakışlarım ve duygularım bulunmaktadır.
Ben tiyatroda fazla gürültü çıkarmaya, insanı tahrik edici şeyleri yapmaya taraftar değilim.
Yazmaya devam etmemin nedeni, önem verdiğim vahşi yerlerin kaderleri hakkındaki en güçlü mesajlarımın hem sözcüklerin hem de resimlerin olması gerektiğidir.
Eserlerde kör göze parmak derecesinde açık anlatımda da bulunsanız mesajınızın anlaşılamama, yanlış yorumlanma gibi durumları olabilir. Mesaj verme kaygısını sanatçı bu noktada taşımaz, ama mesaj alamama kaygısını herkes taşımalı.
Kimseye açamadığım üzüntülerim, heyecanlarım var. Sırlarımı şarkı sözü yazarak hayranlarıma açıyorum.
Bir, 1977 yılında 'terörist' Menahem Begin, 'Likud' Partisi adıyla, İsrael'de hükümete geldi. Şiddetin ve Yahudi şeriatının iktidarıdır.
Eylülist Rejim, 12 Eylül öncesinin tüm değerlerini yasaklamayı temel ilke saydı. Bunların bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü, yasalarla, bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü tekelci ekonomik zorlamalarla gerçekleştirmeye çalıştı. Edebiyat ve sanatta ise, 12 Eylül öncesinin yaratıları tümden unutturan ve reddeden bir eğilim ortaya çıktı.
Eylülist Rejim, en büyük ve en kolay başarısını sanat ve edebiyat alanında kazandı. Çok kısa bir zamanda ve gerekli fiyatın binde birini bile ödemeden, Türk sanatının sorunsalını, biçemini, biçimini, baş aktör ve aktrislerini değiştirmede .ok büyük başarı elde etti.
Bir bütün olarak sanat ve özellikle edebiyat, artık yalnızca ideolojik bir silâhtır. Artık ülkemizde edebiyat, insanımızı geliştirmek için değil sakatlamak amacıyla kullanılan, yüceltmeye değil alçaltmaya ve tüm estetik kabiliyetlerini ortadan kaldırmaya yönelen acımasız bir silâh olmuştur; insafsız bir ideolojik ay
dgıttır. Edebiyat, artık estetik özüne çok yabancıdır; bu bir iş ise yapanı da, yaban yapmaktadır. Emperyalist dünya, bozanın mutlaka bozulduğu bir dünyadır; artık bozulmadan bozamıyorlar.
Dinselleştirme sürüleştirmenin yoludur. Şiddet bir ideolojinin yıkılması ve bir diğerinin yerleştirilmesidir. Yetmişli yıllarda çok büyük bir yoğunluk kazanmış olan aydın katliamını böyle anlamak durumundayız; anti-laik ve anti-entelektüel bir savaştır. Şöyle de söyleyebilirim; aydın katliamı bir dezentellektüalizasyon savaşı idi ve dinselleştirme ile sürüleştirme açısından zorunludur.
En şiddetsiz toplumlar, geçmişi ve geleceğinde, en yoğun şiddet içeren toplumlardır.(1986)