Önce kendimizi değiştirelim, sonra bizimle aynı düşünen, aynı dertlere sahip olan insanlarla bir araya gelip hayvanlar için, kendimiz için, toplum için birlikte neler yapabileceğimizi görelim.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Hayvan hakları teorisi sadece hayvan refahı teorisi ile tutarlı değildir... Hayvan hakları, insanlar ve insanlar için dramatik toplumsal değişiklikler anlamına gelir.
Ben değişsem ne olur ki” diye düşünerek harekete geçmiyorsak bu ülkenin de dünyanın da değişmeyeceği, değişemeyeceği ortada.
"Türk kadını" hiçbir şeyi kendi hakkı ile almadı. Ne bir kadın hareketi var, ne de bir eylem. Hepsini Atatürk verdi. Kıymetini bilmiyor.
Köylülüğü yok edersen çok şey kaybedersin. İktisadi sistemin çöker. Doğu Avrupa'da olduğu gibi, bu kurum çökmeye başladıkça milletin asıl değerlerini ve ahlakını muhafaza eden Türkiye taşrası sarsılır.
Ciddi mesele Türkiye'den nakledilen şeyin bal değil de kaymak olmasıdır. Yani Türkiye bir türlü yayık olmaktan kurtulup kovan haline dönüşememiştir. Türkiye karıştırıldıkça ve çalkalandıkça kaymak bağlamaktan ötesine güç yetiremeyen bir ülkedir. Dolayısıyla Türkiye'den yarar sağlamak isteyen her kimsenin aklına ülkeyi karıştırıp çalkalamak geliyor. Biz Türklerde bal yapacak bir örgütlenme olsaydı her birimizde balımıza el uzatanı sokacak bir iğne de olurdu.
Şeriat hukuk demektir. Şeriat sana diyor ki; insan öldürme, kan içme, fesat çıkarma, hayvanları öldürme, leş yeme.
Olumlu buluyorum, hatta kurban konusundaki tavırlarını destekliyorum. Bu tavırlarıyla, dinin ruhuna, tekbir getirerek elinde kesik kafa sallayan IŞİD’çiden daha yakınlar.
İnsanların birbirini öldürmesinde, hayvan öldürüyor olmanın büyük rolü olduğu kanısındayım. Çünkü canlıların birbirlerini öldürmeleri konusunda var olan doğal engel, hayvan öldürmek yoluyla aşılıyor. Acı çeken bir canlı katlediliyor, kafası kesiliyor, barsakları deşiliyor, böbrekleri, ciğerleri çıkarılıyor. Normal olarak her insanda, hemcinsini öldürmeye karşı bir engel var. Ama hayvanları öldüre öldüre, onlarla aynı biyolojik koşullara sahip insanları da öldürmeyi doğal karşılıyorlar.
“Terörizme karşı savaş” tarım sanayinin, şiddet içeren koşullarda başvurdukları şiddet yüzünden domuzların, tavukların ve sığırların dişlerinin, gagalarının ve boynuzlarının kesilmesinin bir benzeri olabilir mi? İnsanların tutsak ve esir edilmesinin içerdiği şiddet yüzünden ortaya çıkan şiddete karşı uzun süreli çözüm, diğer hayvanlarınkiyle aynı olabilir mi? – onlara manevi özgürlük, ekolojik özgürlük için ve psikolojik özgürlük ve ekonomik özgürlük için sahip oldukları alanın geri verilmesi.
Mustafa Kemal'in ve hempalarının neler yaptığı ortadadır. Müslümanların gayreti, Osmanlı'nın sevgisi, Allah'ın inayeti ile Yunanlara galip gelindi ama bunun kaynağı olan şeriata hemen karşı çıktılar. Sonuç ortada. Peçe kalktı; kadın barda, kahvede. Müslüman ile Hristiyan'ın evlenmesine izin verdiler. Ezanı, Kuran'ı ve tekkeleri kaldırdılar, camileri koruyan yasağı kaldırıp haccı yasakladılar. Din eğitimi kalktı. Hilafet hayalet haline getirildi. Hanedan-ı Al-i Osman'ı aşağıladılar.
Et yemekten hoşlanmıyorum çünkü; domuzların ve kuzuların nasıl öldürüldüğünü gördüm. Onların acısını gördüm ve yaşadım. Yaklaşan ölümü hissediyorlardı. Dayanamadım, çocuk gibi ağladım. Koşarak bir tepeye çıktım, nefes alamıyordum boğuluyorum sandım. Kuzunun ölümünü yaşadım.
Lanet olsun! Aranan evlerde divanlarda oturup küçük hesaplı kuş beyinliler gibi aşklarınızı anlatmaktan vazgeçin. Gerçek bir dağıtım ağı kurun. Herkesi ayaktakımı yapmaya çalışan sosyal çalışmacıları, lahana kemiricilerini, korkudan altına edenleri bırakın oldukları yerde.
Yalaka solun ajitasyonuna gelmeyip, domuzların yaklaşamayacağı bir dağıtım ağı kurmak zorunda olan gerçekçi sol olmalısınız. “Bu çok zor” diye saçmalamayı bırakın. Baader’in kurtarılması eylemi de çocuk oyuncağı değildi.
Hak edenlerin suratına tokat atmak için bekleyen proleter kadınları ve lümpen proletaryayı bulun. Yetiştirme ve işçi yurtları nerede, nerede çok çocuklu aileler, onları bulun. Onlar liderliği üstleneceklerdir.
Çelişkileri doruğa çıkarmak ne demek? Kafanı kesmeleri için uzatmamak demek. Bunun için Kızıl Ordu’yu kuruyoruz. Ebeveynlerin arkasında öğretmen, gençlik dairesi ve polis duruyor.
Eğer bir kişi taş atarsa, bu cezalandırılması gereken bir davranıştır. Eğer yüzlerce kişi taş atarsa, bu, politik bir eylemdir.
Kızıl Ordu’yu inşa etmemek demek,
her çelişki ve her siyasal çalışmada reformizmin ortaya çıkması demektir.
Nükleer silahlara karşı bir öğrenci çalışma grubu kurmak istiyorum ve mücadele arkadaşları arıyorum.
Venüs Projesi, küresel çapta barışçıl ve sürdürülebilir bir medeniyete ulaşmak için çalışan bir sosyo-ekonomik sistem ve sosyal değişim hareketi. Kısa vadede paranın, siyasetin, kişisel çıkarların aşama aşama ortadan kalktığı bir geleceğe işaret ediyor.