Benzer Sözler

Halk cahil, cumhurbaşkanını halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok. Geçen çok üst düzey bir komutanla konuştum. O da diyor ki; 'Yani hedefleri belli' diyor. Yani efendim demokrasi, insan hakları, özgürlük bunların hepsi bahane. Fevkalade tehlikeli, cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Türk halkının seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok. Çünkü Türkiye Fransa, İsviçre değil, halk cahil.

Rusya seçimini demokrasiden yana yapmıştır. 14 yıl önce, özgürce, dışardan hiçbir gücün etkisinde kalmadan, bu hüküm kendi tasarrufundadır, kendi insanlarının, kendi yurttaşlarının tasarrufundadır. Bu bizim son seçimimiz, ve geriye dönmeyeceğiz. Geriye dönüş olamaz. Ve Rus halkının seçimi bunun garantisidir. Hayır, dışardan bir garanti düşünülemez. Bu imkansızdır. Bu günün Rusyası için böyle bir şey düşünülemez. Rus toplumunun yapısı gereği totaliterizmin hiçbir çeşidi düşünülemez.

Biz bir Kuzey memleketi değiliz. İsveç-Norveç değiliz. Efendim kolay değil. Yani onlar kaç senede geçtiler bu demokrasiye? Bizim 50'den sonradır demokrasiye geçişimiz. Halkımızın kültür seviyesi o mertebelere erişmiş midir? Açık konuşalım. Bugün seçime giden bazı kişiler, "Kime oy vereceksin?" dediğin zaman, "Beş parmak olan bir şey var. Oraya vereceğim." diyor. Yani Halk Partisi. Hâlâ öyle diyenler var.

Bence yapmamız gereken farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Muhalefetle doğrudan iletişimde olup, Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle.

Ulan salak oğlu salaklar; Tayyip Erdoğan veya Mursi ya da Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff istifa edince kim gelecek yerine?.. Ya “asker” gelecek ya da “ara hükümet” kurulacak... Peki, o zaman; Erdoğan’a, Mursi’ye ve Dilma Rousseff’e oy veren “yüzde 50’nin üzerindeki halk kitlesi”nin eli armut mu toplayacak?..

Toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Vb. soruların yanıtları göz önünde bulundurularak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca diktörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu ...

Türkiye artık demokrasisi, özellikle seçimleri, olgunlukla, sulh ve barış içinde gerçekleştiren bir ülke olmuştur. Çok partili hayata geçtiğimiz tarihten, özellikle serbest seçimlerden itibaren 1950 yılından bu yana gerçekleşen bütün seçimlerin büyük bir olgunlukla, Yüksek Seçim Kurulunun idare ve gözetimi altında büyük bir olgunlukla gerçekleştirildiğini, adil bir süreçle gerçekleştirildiğini bütün milletimiz net bir şekilde görmüştür. Bu bakımdan bu da Türkiye açısından çok önemlidir. Katılım oranına gelirsek... Bugün batı ülkelerinde neredeyse yüzde 45-50 oranında bir katılımla gerçekleştirilen seçimlerin Türkiye'de yüzde 87'yle gerçekleştirilmiş olması, Bursa'da yüzde 90'a ulaşmış olması, insanımızın 'ülke yönetimine benim de bir katkım, tesirim olsun' diyerek yaklaşımını göstermektedir ki bu, Türkiye için gelecek adına umut vadeden bir durumdur.

Liste
Yükleniyor…