Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara’ya makine getirmiş... Tan gazetesini çıkaracakmış... Gâzi yanımda Cevat Abbas’a dedi: Muhalifler matbaa yapıyor da, siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı... Dedim: Paşam, bu tarzda mukâbele doğru mudur?
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Bir ülkenin demokrasiye bağlılığının en önemli ölçütlerinden biri, basın özgürlüğüne ve gazetecilere verilen değerdir.
Birey için şüphe neyse, parlamento için muhalefet odur. O gerekli olduğu kadar, yararlıdır da.
Hapiste yatan yazar ve gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum! Kaç kişi oldu? 100’ü geçti mi? Biz demokratlar Bush’lardan kurtulduk. Bir savaş suçlusu olarak yargılanması gereken Cheney’den kurtulduk. Neler oluyor Türkiye’de! En çok endişelendiğim ülke. Demokrat yasaları olmayan ülkelere gitmiyorum davet alsam da. Aynı sebeple Çin’den gelen davetleri de geri çeviriyorum. Bu hükümetleri protesto ediyorum.
Ne kötü tesadüftür ki, bugün Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey'in ortadan kaybolması ve bunun da Mustafa Kemal Paşa'nın muhafız taburu komutanı Topal Osman Ağa'nın bir cinayeti olarak ortaya yayılması, Ankara havasında bir samimiyetsizlik ve itimatsızlık uyandırmaya sebep oldu. Yeni intihaba karar verildiği bir günde, Ankara'da matbaa açmış ve gündelik bir siyasî gazete çıkarmaya başlamış bulunan bir muhalif mebusun ortadan yok edilmesi çirkin olduğu kadar tehlikeli bir işti. Bunu muhalif mebuslar, doğrudan doğruya Gazi'den biliyorlar ve tevkif müzekkeresi çıkarmaya kadar da ileri gidiyorlardı.
Kemâlist tâbirinin devâmının sakatlığını Fevzi Paşa’nın yanında Kemâl Paşa’ya bir daha söyledim. Paşam, pekala siz de biliyorsunuz ki bütün gençliğini müstedibler ve diktatörlerle mücadele ederek geçirmiş insanlardanım. Bir milleti ancak demokrasi esasları mutlu yaşatır, birlik ve kuvvet yaşatır.
Bence yapmamız gereken farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Muhalefetle doğrudan iletişimde olup, Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle.
...Şimdi Altan 2 tane yaklaşım var; bir, ya diyoruz ki Türkiye Tek Adam yönetimine çok alıştı, o yüzden bütün bunlar bizi şaşırtıyor. Altılı Masa içindeki tartışmalar, Emek ve Özgürlük İttifakı içindeki tartışmalar... Halbuki bunlar aslında doğal, siyasetin doğasında olan şeyler. Siyaset bir diyalog, uzlaşmalar rejimi. Ben bunu Almanya'da çok net görüyorum. Almanya koalisyonlarla yönetiliyor. Tek adam yönetiminden o kadar dilleri yanmış ki savaştan beri bir daha Hitler gibi birisi çıkmasın diye bütün sistem koalisyon üzerine, uzlaşma üzerine, diyalog üzerine kurulmuş. O yüzden bir hükümet kurulması aylar sürüyor ve bu seçim sonrası oluyor genelde. Şimdi Türkiye çok ilginç bir şey deniyor; seçim öncesi bir koalisyon kuruldu, ve onun zeminini oluşturmaya çalışıyor. Bir yandan gerçekten zorlu bir süreç. Bu iki ittifak açısından da söylüyorum. Yani muhalefetteki iki ittifak açısından da hiç kolay değil. Tek Adam ağzından her çıkanın kanun olduğu bir yerde "Şimdi nasıl olacak, herkesin rızası mı olacak, herkesin bayrağı mı olup olacak?" falan bunlar büyük kargaşa. Ama demokrasiye dahil bir şey bu, bunu görmemiz lazım. Ama öte yandan da baktığında, ya bu Tek Adam rejimden kurtulmanın tek yolu işte bu yani. Bir araya geleceğiz ve bunu çözeceğiz. Hani "Bunun bu kadar karışık olmaması lazım duygusu" da içimizde. Yani şeye kadar gelmişim 20 yıl geçmiş artık Hani bir adım daha atıp şey yapacaksın bitireceksin işi ve orada hala birbirine çelme takıyorsun. Seyirci olarak tabii biz sahada bunu gördüğümüz zaman da "Ya bunu yapma artık!" diyoruz. İsyan ediyoruz haklı olarak.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Bir yanda sürüler ve diğer yanda oligarklar varsa, demokrasi bitmiştir. Ben ölmüş atı kırbaçlamıyorum.
Kuşkusuz sadece dar anlamda yürütmenin yavaşlamasını da kastetmiyorum; yasama organının da 'fast-food' türü hızla yasa servisi yapan bir mekanize mutfağa dönüştürülmesi de demokrasiden uzaklaşmak olmalıdır, hızlı yasa çıkartan bir yasama organıyla övünen bir ülkede demokrasi düşüncesinin bayağılaştığını tespit yerindedir.
Demokrasi, yürütmenin yavaşlaması demektir. Ne kadar yavaşlatma; bunun bir ölçüsü olduğunu sanmıyorum, sadece tanımını formüle edebiliriz, yürütmenin hızlanmak istediği aşamada hızını kesmek ve kesebilmek demokrasidir. Tersinden de formüle edebiliriz, 'demokratik' olmadığı kabul edilen bir düzenden 'demokratik' tabir edilen bir düzene geçmeye karar verildiği an, yürütmenin de yavaşlayacağına karar verilmiş olmaktadır.
'Hıristiyan' demokrasisi, 'sosyal' demokrasi, 'gerçek' demokrasi veya 'devrimci' demokrasi, ya da 'halk' demokrasisi; bütün bunlar bir karışıklığın göstergeleridirler. Artık sözcüğün ve kavramın bitişine işaret ediyorlar. Artık önüne bir sıfat almadan söylenemeyen sözcükler veya kavramlar bitmiştirler; 'demokrasi' artık sona ermiş durumdadır.
Türk ordusu ricat etmeyi bilmezdi. İlk defa ricat etmeyi İstiklal Savaşı'nda öğrenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın harp tarihimizdeki büyük katkısı düzenli geri çekilmeyi öğretmesidir.
Ortadoğu'da Batı tarzı demokrasi sistemi işlemez. Siyasi partiler ya bulunmaz, ya da tamamen göstermeliktir. Sivil toplum kuruluşları ise monarşinin seçkinlerinin kontrolündedir.