Merhaba. Evimizi sarmış durumdalar. 30 dakika oldu. Ben ve iki yoldaşım varız. Yarım saattir oyalıyoruz. Tüm belgeleri banyoda yaktık. Bir çöp bile bırakmadık. Biraz sonra ateş etmeye başlarlar. Çatışacağız. Niyazi'lerin, Apo'ların, Haydar'ların yanına gideceğiz. 12 Temmuz şehitlerinin yanına gideceğiz.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Ellerimizde silahlarımız, dillerimizde sloganlarımızla karşılıyoruz ölümü. Eşime, önderime, Devrimci Sol önderine bizzat selamlarımı iletmeni istiyorum. Tüm yoldaşlarıma selamlarımızı iletmeni istiyorum.
12 Temmuz'larda, Malatya dağlarında yoldaşlarımız nasıl gittilerse ölüme, biz de öyle gidiyoruz.
Tam açamadılar, orayı yeniden sağlamlaştırdık. Çok sakiniz, çok iyiyiz. Kanımızın son damlasına kadar çarpışacağız.
Kolumdan yaralandım. Kurşun girip çıktı. Ama ateş edebiliyorum. Banyo duvarını bombayla açmaya çalışacaklar.
Ben istediğim yaşadım, istediğim gibi ölüyorum. Benim durumumun böyle olacağını biliyordunuz. Geç bile oldu. Daha önce olabilirdi. Üzülmeyin, ağlamayın. Ben çok iyiyim. Hepinizi kucaklıyorum herkese selam.
Taş duvar, demir karyola ve yerde sayısız izmaritler Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor. İstediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyin Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkânsız. Ranzanın karşısında kafesli demir kapı, arkasında Mehmet. Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek Mehmedim utanıyor, kahroluyor “Askerlik ağam n’aparsın” diyor. Aslında o da tutsak Ben hücremde, o hücrenin önünde. Günde beş kere büyük başlar bakıyor içeriye; Yüzlerinde tecessüs. “Çılgın adam, 3 - 5 kişi ile koskoca karanlıklar imparatorluğuna kafa tutan adalılar.” Ama yine de “çılgın adamın” karşısında Bir eziklik, burukluk duyuyorlar o başka. Gündüz gece diye bir ayrım yoktur hücrede Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren. Işık yirmi dört saat yanar. Bir nefes, bir duman yoldaşım Cıgaramı her çekişimde duman olur Uçar giderim, ta uzaklara. Çoğu kere adama giderim, Cıgaramın dumanı, beni memleketime; adama götürür. Kahpe İstanbul’un kahpe bir bölgesinde Bir evdeyim, yoldaşımla beraber. Bu ev, yoldaşlık – dostluk – kardeşlik – mertlik - kıvanç ve sevgi evidir. Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki… *** Ev değil, ada, ada! Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, âdiliğin ve her çeşit aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan, Karanlık denizin ortasında, Güneşi batmayan bir ada. Ben ne şuralıyım ne buralı, Adalıyım adalı, Adam ormanlıktır. Dostluk yoldaşlık, mertlik ormanı, bütün adamı kaplar. Erdemin güneşi yirmi dört saat aydınlatır adamı, biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı. Ben adalıyım ey kahpe hücre adalı. Doğru ya sen nereden bileceksin adamı asırlık, feodal - militarist hücre. Ya, sen, öküze benzemek için kasılan, şişen haset kurbağa, hilkat garibesi? “Dünya karanlıktır. Güneşi batmayan böylesi bir ada yeryüzünde yoktur.” Değil mi karanlıklar cücesi, zavallı acuze? Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho? “Değil şiirlerde, masallarda bile böylesi bir ada yoktur. Böylesi bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.” Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi? Senin dediğin eşyanın değil, karanlığın tabiatına aykırı. Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler… Yarının Türkiye'sinin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler… Adam kalabalıktır hain hücre: Elde mitralyözüyle, Sierra Maestra’da, Falcon'da, Vietnam'da, Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde… Özgürlüğün türküsünü söyleyenler Zülme, kahpeliğe, sömürüye karşı Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar benim evlatlarımdır kahpe hücre. Benim adamın ormanlarından aldıkları fideleri, birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına. Kel dünya, adamın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor, güzelleşiyor. İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni Seni yerle bir edecek adalıları iyi tanı. Adam ve hemşerilerinin çocukları ne halde diye dudak bükme, orospunun dölü utanç duvarı. Evet, adamı karanlığın suları bastı Evet, benim gibi pek çok adalı bu çirkin suların altında, Ama boşuna sevinme, adam batmaz, yok olmaz Adam, sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi, hepsi o kadar.
Hocalarıma büyük şükran duyuyorum, lisedekilere de üniversitedekilere de. Ama bir üniversite ne demektir biliyor musun? Ben eğer üniversiteyi birincilikle bitirdiysem, ben bugün bu hale geldiysem, bu, üniversite kantinindeki yoldaş öğrenci arkadaşlarımın katkılarıyla oldu. Beni onlar yetiştirdi.
Önce Türkoloji ve sonra Kürdolojinin doğuş ve gelişmesinde emperyalizm ve emperyalistler arasındaki çatışmanın önemli rolünü netlikle görebiliyoruz.
Her milletin tarihinde Çanakkale Zaferi gibi abideler görülmez. Bizde vardır ve bu bütün Doğu'da tektir. Çanakkale Zaferi, çok kolay organize olan, direnebilen, tahammül edebilen ve belirli bir hedef etrafında ısrar eden bir ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğumuzu gösterir. Cumhuriyet'i kuran da işte bu mayadır.
Sizin gibi insanlar soylu kişilerdir. Soylu birine yaraşır uysallıktan ya da öfkeden öteye gidemezler. Bunlar ise boş şeyler! Örneğin, sizler dövüşmezsiniz. Buna rağmen, kendinizi aslan gibi görürsünüz. Biz ise dövüşmek istiyoruz. Ama, konuşmak boşuna! Bizim savurduğumuz toz sizin gözlerinizi yakar, bizim çamurumuz seni kirletir. Sen bize ulaşamadın. Elinde olmadan kendini beğeniyorsun, kendi kendini suçlamak hoşuna gidiyor. Halbuki, bütün bunlar bizim canımızı sıkar. Biz başkalarını kırmalıyız. Sen sevimli bir çocuksun; ama ne olursa olsun, yumuşak, liberal bir beyzâdesin. Babamın söylediği gibi; işte hepsi bu kadar!
Birisi bize yalnızca severseniz anlayabilirsiniz dediyse, her türlü çatışmanın akabinde sağ kalabileceğimizin müjdesini de vermiştir. Sevmek huşu duymanın bir parçasıdır çünkü. Haşyet de anlamanın ön şartıdır.
Yaşıyor, yani savaşıyor olmak her ne kadar insanın ilk, tek ve âsli çabası olarak kalsa da insanlar kendilerini ister istemez buldukları bu çatışmanın kendilerince doğrulanır bir mahiyet kazanmasını arzu ederler. Zaten yapmak zorunda oldukları işi, itile kakıla değil, gönüllüce yapmak isterler. O yüzden yürüdükleri, ama rotası belli olmayan yolda karşılaştıkları her işaret, her bellilik onlara güven verir. Doğru yolda gittikleri telaşına kendilerini o kadar şiddetle kaptırmışlardır ki kuşatıldıkları anlam çemberinden işlerine gelen her adlandırmayı, her tanımı üzerinde fazla düşünmeksizin benimseyiverirler. Çünkü savaş sürmektedir ve ellerine geçirdikleri her silâhı veya kalkanı kullanmada biraz tereddüt gösterecek olurlarsa öldürücü bir darbe yemekten korkarlar.
Başıma ne alevi dedesi, ne sünni hocası, ne haham ne de papaz gelecek. Gelmesin. Arkadaşlarım ve yoldaşlarım toplanacaklar ve beni türkülerle, şarkılarla uğurlayacaklar. Beni yıkamayacaklar, dünyadaki kirimle gideceğim. Hangi elbiseyle öldüysem, o elbiseyle gömüleceğim.
Sevgili çocuklar, ananız dayak yiyorsa gücünüz yettiği kadar siz de babanıza vurun. Babalar dünyasına ilk darbeyi böyle vuracağız.