Liyakata dayanan terfi sistemi tıpkı eski cemiyetteki gibi devam etmektedir ve dolayısıyla da bu toplumda tıpkı eski Osmanlı sistemi gibi sınıflaşma meydana gelmemektedir. Yani o anlamda bir sınıflaşma, sâdece belirli sınıfların hâkim olduğu ordular ortaya çıkmamaktadır. Belirli zümreden insanların hâkim olduğu bürokrasiler ortaya çıkmamaktadır. Bu, osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi için ortak ve mümtaz bir özelliktir.

Benzer Sözler

Tolstoy'un dindar olduğunu biliyoruz; ama Arına Karenina'da Kont Karenin, çekim güçlerinin hiç dışına çıkamayan bir robottur, Rusya bürokrasisi sanki Kont'un içine girmiş ve tutsak etmişti. Sanki Karenin değil bürokrasi hareket ediyor ve davranıyordu; ilk robot-insan Kont Karenin'dir diyebiliriz ve Tolstoy'un dehası sayesinde, insan olduğundan hiç kuşku duyamıyoruz.

Hem komedi ve hem ütopya, insan aklının egemenliği altında toplumsal yapıda bozuklukların olmayacağı ve ikincisi, eğer olacak olursa, bunun kesinlikle düzeltilebileceğidir. Düzeltmek için ise, anlatmak, göstermek ve ikna etmek yeterlidir. Bu yapılınca var olan yapıdaki bozukluklar ister gülünç bir konuma indirilecek ve isterse, insan onuruna yakışmaz nitelikte bulunarak mahkum edildikten sonra, komediler, mutlaka mutlu son ile biter; ütopyacılar, binlerce yıl sürecek mutluluğun reçetelerini verirler.

Türkiye'de tuhaf bir komünizan eşitlik anlayışı var. Adam zekaları, bilgileri, görgüleri eşitlemeye çalışıyor. Allah hiçbir zaman insanları eşit yaratmıyor. Bunun biri güzel, biri çirkin. Bir tanesi zeki, öteki değil. İnsanları bu şekilde eşitlemeye çalışmak Stalinist bir anlayıştır. Bizimkiler parası olmayanlarla parası olanları eşitleyeceğine zekaları eşitlemeye çalışıyor. Zeki olmayan bir çocuğa vereceğin eğitimle zeki olanı nasıl ziyan edersin?

Türkiye’yi yöneten bürokrasidir, bürokrasi ise en cahil, en korkak ve en yeteneksizin egemen olduğu sistemin adıdır. Korkudan ve beceriksizlikten dolayı her türlü insani duyguyu kaybetmiş olan ve sadece küçük çıkarlarıyla hareket eden insanlardan oluşan bir ağdır. Türkiye’yi yöneten bunlardır. Türkiye’yi yöneten dehşetli cahil, korkak, yaşamdan hiçbir beklentisi olmayan, sizden benden daha fazla korkan; bir takım çapsız ve cahil 3 milyon kişilik ordunun kontrolündedir. Bununla başa çıkmak kolay değildir. Bürokrasiyle mücadeleyi kazanmanın imkanını göremiyorum.

Bir gün kaymakamı ziyaretinde içeride ocak bucak başkanları, çivi karaborsacıları, lastik bilmem necileri var iken, kaymakamın babasına “Otur” yerine “Ne var Mustafa Bey” diye sorması”, babası ile kaymakamın ilişkilerini koparıyor ve dört yıl görüşmüyorlar.

Türkiye'de genel müdürlükler kendi kozasını örmüş devlet içinde birer dükalıktır. Bunların bir bayrakları eksik. Bunlara bir de bayrak verilirse dükalık oldukları açıkça görülecektir. Fakat, Allah'tan kanunlar engel olduğundan bunu yapamıyorlar.

Memur ne demek? Emir alan demek. Siz hangi memurun emir aldığını gördünüz. Hangi memura bakarsanız bakın değerli kardeşlerim emir almaz, emreder. Ve vatandaşına kılı kıpırdamaz. Nereye giderseniz gidin bunu görürsünüz. Ve bunlar, ben bazen Bakan arkadaşlarıma söylüyorum. Aman ha, şu altınızdakilere dikkat edin. Ve bunlara çok ciddi takip koyun. Ve bunlar farkında olmadan kilimi ayağınızın altından alırlar.

Liste
Yükleniyor…