Liyakata dayanan terfi sistemi tıpkı eski cemiyetteki gibi devam etmektedir ve dolayısıyla da bu toplumda tıpkı eski Osmanlı sistemi gibi sınıflaşma meydana gelmemektedir. Yani o anlamda bir sınıflaşma, sâdece belirli sınıfların hâkim olduğu ordular ortaya çıkmamaktadır. Belirli zümreden insanların hâkim olduğu bürokrasiler ortaya çıkmamaktadır. Bu, osmanlı ve Cumhuriyet Türkiyesi için ortak ve mümtaz bir özelliktir.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Tolstoy'un dindar olduğunu biliyoruz; ama Arına Karenina'da Kont Karenin, çekim güçlerinin hiç dışına çıkamayan bir robottur, Rusya bürokrasisi sanki Kont'un içine girmiş ve tutsak etmişti. Sanki Karenin değil bürokrasi hareket ediyor ve davranıyordu; ilk robot-insan Kont Karenin'dir diyebiliriz ve Tolstoy'un dehası sayesinde, insan olduğundan hiç kuşku duyamıyoruz.
Hem komedi ve hem ütopya, insan aklının egemenliği altında toplumsal yapıda bozuklukların olmayacağı ve ikincisi, eğer olacak olursa, bunun kesinlikle düzeltilebileceğidir. Düzeltmek için ise, anlatmak, göstermek ve ikna etmek yeterlidir. Bu yapılınca var olan yapıdaki bozukluklar ister gülünç bir konuma indirilecek ve isterse, insan onuruna yakışmaz nitelikte bulunarak mahkum edildikten sonra, komediler, mutlaka mutlu son ile biter; ütopyacılar, binlerce yıl sürecek mutluluğun reçetelerini verirler.
Artık Türkiye'nin ekonomik ve sınıfsal gelişimi içinde, laisizm de emekçi sınıfların güvence alanına katılmıştır ve bunu anlamak durumundayız. Ne sermaye ne de bürokrasinin belli kesimleri, artık laisizme sahip çıkmıyorlar.(1976)
Türkiye'de tuhaf bir komünizan eşitlik anlayışı var. Adam zekaları, bilgileri, görgüleri eşitlemeye çalışıyor. Allah hiçbir zaman insanları eşit yaratmıyor. Bunun biri güzel, biri çirkin. Bir tanesi zeki, öteki değil. İnsanları bu şekilde eşitlemeye çalışmak Stalinist bir anlayıştır. Bizimkiler parası olmayanlarla parası olanları eşitleyeceğine zekaları eşitlemeye çalışıyor. Zeki olmayan bir çocuğa vereceğin eğitimle zeki olanı nasıl ziyan edersin?
Ancak ölüme kendi üyeleri kadar kayıtsız kalan bir insanlık, kendisi de ölmüş olan bir insanlık, ünümü sayısız insana idari yöntemlerle uygulayabilir.
Geniş ailede büyümüşler kabilede büyümüş gibidirler, itaat o yüzden onların ilk yaptığı ve beklediği şeydir.
Politikanın gazetelerin birinci sayfasından düşmeyişinin, hayatımızın tam ortasında olmasının nedenini Ankara'nın hantallığına bağlıyorum. Bir ülkede gelişen hayata uygun yasalar çıkmazsa, başkentin kanunları manasızlaşıp hayatın karşısına dikiliyor.
Türkiye’yi yöneten bürokrasidir, bürokrasi ise en cahil, en korkak ve en yeteneksizin egemen olduğu sistemin adıdır. Korkudan ve beceriksizlikten dolayı her türlü insani duyguyu kaybetmiş olan ve sadece küçük çıkarlarıyla hareket eden insanlardan oluşan bir ağdır. Türkiye’yi yöneten bunlardır. Türkiye’yi yöneten dehşetli cahil, korkak, yaşamdan hiçbir beklentisi olmayan, sizden benden daha fazla korkan; bir takım çapsız ve cahil 3 milyon kişilik ordunun kontrolündedir. Bununla başa çıkmak kolay değildir. Bürokrasiyle mücadeleyi kazanmanın imkanını göremiyorum.
İngilizce dilindeki en korkunç kelimeler şunlardır: Ben hükümettenim ve yardım etmek için buradayım.
Devlet bebek gibidir. Bir ucunda büyük bir iştah, diğer ucunda sorumluluk duygusu olmayan bir sindirim kanalı.
Hükümet! Dörtte üç kan emici parazitler, dörtte bir ise aptal sakarlardan oluşuyordu!
Bir gün kaymakamı ziyaretinde içeride ocak bucak başkanları, çivi karaborsacıları, lastik bilmem necileri var iken, kaymakamın babasına “Otur” yerine “Ne var Mustafa Bey” diye sorması”, babası ile kaymakamın ilişkilerini koparıyor ve dört yıl görüşmüyorlar.
Türkiye'de genel müdürlükler kendi kozasını örmüş devlet içinde birer dükalıktır. Bunların bir bayrakları eksik. Bunlara bir de bayrak verilirse dükalık oldukları açıkça görülecektir. Fakat, Allah'tan kanunlar engel olduğundan bunu yapamıyorlar.
Sizin işiniz, bürokratları takip etmek, onları değiştirmek değil. İşinize bakın
Memur ne demek? Emir alan demek. Siz hangi memurun emir aldığını gördünüz. Hangi memura bakarsanız bakın değerli kardeşlerim emir almaz, emreder. Ve vatandaşına kılı kıpırdamaz. Nereye giderseniz gidin bunu görürsünüz. Ve bunlar, ben bazen Bakan arkadaşlarıma söylüyorum. Aman ha, şu altınızdakilere dikkat edin. Ve bunlara çok ciddi takip koyun. Ve bunlar farkında olmadan kilimi ayağınızın altından alırlar.
Artık telefonla, 'filancayı filanca yere atıyalım mı' deme süreci bitiyor. Bunları okuyorsunuz değil mi gazetelerde? Dedelerden talimat alarak atamalar yapma dönemi bitiyor.