Libya'da şahit olduğumuz şey sömürgeciliğin yeniden doğuşudur. Ancak bu kez münferit Avrupa devletlerinin imparatorluk ve kaynak rekabetine girdiği bir sömürgecilik değil bu. Yeni sömürgecilik “dünya toplumu” (NATO ve onunla işbirliği yapan ülkeler ) adı altında faaliyet yürütüyor. NATO, Sovyetlerin Batı Avrupa’yı işgal etme ihtimaline karşı kurulmuş bir savunma ittifakıydı bir zamanlar. Bugün ise Amerikan hegemonyası adına Avrupalı askerler temin ediyor.

Benzer Sözler

Son dönemde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dış politikada Suriye'de, Libya'da attığımız adımlar birçok oyunu bozdu. Bu dengeler bozulduğu için Türkiye'ye verilen tepkilerin şiddetini daha da artarak izliyoruz. Ama ne Suriye'de Barış Pınarı Harekatıyla attığımız adıma verilen tepkiler ne Libya'da yaptığımız anlaşmalar çerçevesinde verilen tepkilerin sertliği, bizim Doğu Akdeniz'deki haklarımızı koruma, muhafaza etme anlamındaki çabamızı hiçbir şekilde geriletmeyecek.

Türkiye’nin Libya’da artan etkinliği üç alanda taşları yerinden oynattı. Birincisi, Wagner aracılığıyla Libya’da köprübaşı kuran Rusya, niyetlerini açık etmek zorunda kaldı. İkincisi, düne kadar bölgeyle ilgisi zayıf aktörler, daha karmaşık bir tabloda pozisyonlarını netleştirmek zorunda kaldılar. Son olarak, Suudi Arabistan, BAE gibi dünün etkili aktörlerinin rolü tali hale dönüşmeye başladı.

Bence uzun zamandır Türk dış politikasının ileri gelenleri için de bazı çevreler, yalnızca ABD'nin ve NATO'nun bölgedeki uzantısı olma konusunda kuşku duymaya, bunun Türkiye'nin çıkarlarına tamamen hizmet etmediğine inanmaya başlamıştı. Bunu sadece İslamcılar düşünmüyordu; asla böyle olmadı. Kemalistler de, ordu da, sol da, başka çevreler de Türkiye'nin çıkarlarının ABD ile sıkı fıkı dost olmaktan öteye geçtiği görüşündeydi.

Sol Kemalistler Baas tipi bir dış politika ve ona göre bir bölge tahayyülünden yanadırlar. İlk defa sol gelenekten gelen Kemalistler ve ulusalcılar Avrasyacı bir dış politikaya işaret ettiler. Bunun, Türkiye'nin NATO'ya girişinden bu yana bir ilk teşebbüs olduğunu göz önüne almak lazım. Tabii ki ABD bunu hoş görmez.

Tarihi bilmemek ondan ders ve ibret alamamak ne kadar kötü. Devletler için tarihte yüz sene, üç yüz sene, beş yüz sene o kadar kısa anlar ki. Bugün bir kısım devlet adamlarımız, “Libya’da ne işimiz var” diyorlar. Bunların zihniyetindekiler yüz sene önce de, “Rumeli’de ne işimiz var”, “Yemen’de ne işimiz var” diyorlardı. Sonunda Anadolu’da hapsoldular.

Kıbrıs'taki bu haksız durum devam eder, müttefikler bizi yalnız bırakır, NATO yanımızda olmaz, anlayışsızlık hüküm sürer, Türk azınlık ezilir, bu böyle devam ederse günün birinde Batı'nın bu savunma sistemi yıkılır, yeni şartlarla yeni bir sistem ve dünya kurulur, Türkiye de bu yeni dünya içinde yerini bulur!

Liste
Yükleniyor…