Benzer Sözler

(Enver Paşa hakkında) Kafasız, cahil, aptal, ahmak, hırslı, helvacı kabağı kafalı, kuş beyinli, kara cahil, Samatya'nın tulumbacıları seviyesinde, Umumf Harpte bin bir halt yemiş, Rus delegesi gibi, vatana hıyanet içerisinde, meflilç, ilim ve tahsilden behresiz, kendini mümtaz bir makluk zanneden, sözleri ve konuşmaları tamamıyla çocuk sözü ve mantığı olan, helvacı kabağı kafalı ve hatta irtikapçı, yani rüşvetçi!

Abdülhamid ne tilki idi. Mithat Paşa ve Namık Kemal’e de böyle yapmış, fırsat bulunca birinin kafasını kesmiş, diğerini sürmüştü. Abdülhamid’in çok korkak bir adam olduğunu o vakit gözümle gördüm. Abdülhamid hilekar bir insandı. Pek cahildi. Padişah olmak için hileler yapmış, o vakit ki işbaşlarına hürriyet ve meşrutiyet vaat etmişti. Padişah olunca Meclis’i fesh ve hürriyetçi ricali nefy etmişti. Etrafına kendi gibi cahilleri toplardı.

İnsanlar tarihi pek merak etmediler ya da merak ettirilmediler. Daha ziyade halının altına doğru süprüldü mevzular. Bu ülkenin kendi geleceğini, gelecek nesillerin yaşantısını karartmak demek. Karanlıkta bırakmayı tercih ettiler. Aman bilinmesin dendi. Biz kendimizden, hatalarımızdan memnun değiliz. Hataları halının altına süpürdüğümüz zaman kurtulduğumuzu sanıyoruz. Ne kadar karşı çıkarsak çıkalım, ne kadar ayrı olursak olalım, bu kadar ayrılık içinde tek ortak noktamız aslında geçmişimiz ve geleceğimiz olacak. Herkes şimdinin derdinde oysa. Halının altına o kadar çok süprülüyor ki, önce pot oluyor, sonra dağlar. Ve herkes o dağlara takılıp tökezliyor. Siyasetçiler, gazeteciler ve ilgili kişiler 30 yıldır televizyonda bir masanın etrafında toplaşıp son derece sıkıcı ve itici şekilde 12 Eylül’ü tartışıyor. 30 sene öncenin magazinini yapmaya çalışıyorlar. Bu bence tam bir patinaj. Hiçbir şekilde hareket etmeyen, ısı yaratan, dumanlar çıkaran bir patinaj. Geleceğe bunu yapmaya hakkımız yok.

Aynı zamanda hem sevip, hem aşağıladığı insanların çocuksu ya da hayvansı bir yaşam sürdüğünü görüyordu. Çalışıp didindiğini görüyordu onların; karşılığında ödedikleri ücrete hiç de değmeyecek nesneler uğrunda, para pul, küçük hazlar, küçük payeler uğrunda acı çektiklerini, saçlarını ağarttıklarını görüyor, birbirlerine veriştirip hakaretler yağdırdıklarını bir samananın hiç duyumsamadığı yokluk ve yoksunluklardan etkilendiğini görüyordu.

Kuşkusuz tüm Amerikalıların paralarını sadece destekledikleri sebeplere verme hakkı vardır. Ama bu ne tür bir toplum yarattı? Cahil saltanatının olduğu bir toplum. Aydınlanmış bir toplumun dillerini tutması gerekir. Politikacıları, eski bir masaldan yarı gönüllü adanmışlıktan faydalanmalı ya da gerçek aklıyla konuşmalarının felaketli sonuçlarıyla yüzleşmesi gereken bir millet.

Peki ne görüyoruz; sonsuz tamahkar bir plütokrasi ile karşı karşıyayız. Şunu ileri sürebiliyorum, her sömürgeci Türkiye büyük zenginlerinden daha az sömürgecidir. Artık bunlar için 'halkım' demek çok yersiz, her sömürgeci sömürdüğü halka bunlardan daha yakın ve insaflıdır. Her sömürgeci bunlardan çok daha 'kalıcı' ruh halindedir ve bunları, kesinlikle 'kaçıcı' tarif etmek zorundayız.

Liste
Yükleniyor…