Kürt yok, Kürtçe yok dediklerini duydukça, o kadar kırılıyordum ki... Mahkemede, böyle bir durumda, insan kendini çok güçsüz hissediyor, çaresiz hissediyor. Böyle hukuk olur mu diye haykırmak geliyor içinden...
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Hukukun ezdiği insanların iktidardan başka umudu yoktur. Kanunlar onların düşmanıysa, kanunların düşmanı olurlar.
Bozuk adalet yeter artık! Acemi ellerde yoğrulan, iyi pişirilmemiş adalet yeter! Yeter katıksız, kara kabuklu adalet! Dura dura bayatlayan adalet yeter! Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse...
Mülkiyetin meşru niteliğini belirleyecek tek bir sözcük bile söylemediniz. Öyle, ki, bildiriniz, insanlar için yapılmış görünmüyor; zenginler, soyguncular, borsa simsarları ve zorbalar için yapılmış görünüyor.
Memuriyetten başörtülü olduğu için hakkında soruşturma açılmış bir öğretmen vardı. Mahkeme salonunda bir önceki duruşmanın bitmesini bekliyorduk. Bizden önceki müvekkil de başörtülü bir kadındı. Hakim içeri girer girmez hanımefendiye başını açması gerektiğini söyledi. Kadın da ona, 'Ben buraya başımı açmadığım için geldim zaten.' dedi. Hakim tekrar, 'Açman gerekiyor.' dedi ayağa kalkarak, biraz azarlar gibi. Ben de dedim ki, 'Hakim Bey, ben kaç yıllık avukatım, duruşma salonuna sanık şu kılık kıyafetle gelecek, diye bir usul bilmiyorum.' dedim. Bana karışmamam gerektiğini söyledi. Sonra o kadın ifade vermeyi reddederek salondan çıktı. Ondan sonra sıra bize gelince hakim bize de aynı şeyi söyledi. Ben de sanık vekili olarak oradaydım, tavrımı koyarak, 'Böyle bir hususu yapmanız sizin bu kişilere karşı önyargılı olduğunuz anlamına gelir. Çünkü sizin önünüze gelen zaten başörtülü olduğu için suç işlediği iddiasıyla önünüze geldi ve siz de başını açmasını istiyorsunuz.' dedim. Dolayısıyla biz reddettik, o da bizim reddimizi reddetti. Sonunda biz başörtülü olarak ifadeyi aldırdık.
Adaletsizliğe tahammül etmek göreceli olarak kolaydır. Asıl yüreği sızlatan adaletin kendisidir.
Cinayetin üzerinden 5 yıl geçti. Hrant Dink ne derdi bu karar için: “Bizimle dalga geçiyorlar” Dalganın en büyüğünü meğer en sona saklamışlar. Meğer Hrant Dink bütün planlı eylemlerden değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Burada örgüt yokmuş. Bu kadarını beklemiyorduk.
Yasalar örümcek ağına benzer, ancak küçük sinekleri yakalar. Büyük sinekler, gözünün önünde onu delip geçer.
Bazen adaletsizliğe, zulme karşı hiçbir şey yapamadığımız hissine, çaresizliğine kapılabiliyoruz.
Yok haksız tahrik, yok iyi hal. İndire indire bir madalya takmadıkları kalmış sana. Her zamanki gibi gereği düşünülmüş de gereği yapılmamış o mahkemede.
'Adamı olmak' veya 'adamı sayılmak' hukuk, ekonomi ve ahlak cephelerinde temel ilke halindedir. Böyle olunca 'insan', çok daha asalak, fiziksel olarak çok daha yağlı, daha az becerili, duygusuz, güvensiz ve ufuksuz bir yaratığa dönüşüyor.
Rekabetçi kapitalizmde, temel ilke liyakattir, verimli iş yapabilme yeteneği temel seçim ölçütü olarak ortaya çıkıyor. Şimdi seleksiyonun temel ölçütü 'biat etmek', 'adamı olmak' olarak beliriyor; bu beğeniyi, ödüllendirmeyi, hukuku delip geçiyor.
Tekelci devletin hukuk yapısı, “suç oluşmadan önlemeliyiz” paranoyasıyla şekillendiriliyor. Bu yüzden Türkiye’de en kolay iş tutuklamadır. Tutuklayanın hiçbir sorumluluğu olmaz, yoktur. Suçsuz olduğunuzu sorgu yargıçlığında anlatmanız bile mümkün olmaz; tutuklama “suçla” değil “emare” ile ilgilidir. Tutuklayanın suçun kanıtlarına değil işaretine bakar; tutuklamanın bir önlem olduğunu, itirazın mümkün bulunduğunu, suçsuz olduğunuzu mahkemede anlatabileceğinizi söyler ve tutuklar. Bir de sağcı bir hukuk öğretim üyesi pek yakında bir istatistik açıkladı: Türkiye’de tutuklamaların yüzde doksan beşinden fazlası beraatla sonuçlanıyor.(2005)
Anayasanın, karakollardaki yangın talimatnamesinden daha kolay değiştirilebildiği bir iklimdeyiz, seçim hukuku bir pabuççu muştasıdır.
Din denince neden akıllarına hep "kadın ve içki" geliyor?! Bu ülkenin sorunu yolsuzluk, terör, tecavüz ve adaletsizlik değil mi?!