Kendimizi sevmiyoruz. Kafamız bir yığın mukayeselerle dolu; Dede’yi, Wagner olmadığı için, Yunus’u, Verlaine, Bâki’yi, Goethe ve Gide yapamadığımız için beğenmiyoruz. Uçsuz bucaksız Asya’nın o kadar zenginliği içinde, dünyanın en iyi giyinmiş milleti olduğumuz halde çırçıplak yaşıyoruz. Coğrafya, kültür, her şey bizden bir yeni terkip bekliyor; biz misyonlarımızın farkında değiliz. Başka milletlerin tecrübesini yaşamağa çalışıyoruz.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Coğrafyayla kimlik edinilmez. Mesela Fransa memleketin adıdır. Hiç kimseye Fransa'dan türeme bir isim verilmez. Bizim adımızın da Türkiye'den mülhem olması şart değil. Türkiye bir memleketin adıdır. "Türklerin ülkesi" demektir. Eskiden Türkmen de denildiği için Anadolu'ya "Türkmenya", "Turkia" veya "Türkmeniya" diye 12. asrın İtalyanları ad koymuştur. Bu coğrafyadaki etnik grupların kendi kimliklerini, dillerini, kültürlerini yaşatmak haklarıdır. Tabii bunu yapmak için de bilhassa onların münevverlerinin çok gayretli ve çalışkan olmaları gerekir. Önemli olan bu değil. Mühim mesele herkes kendi kimliğine sahip olur, kendi adını söyler, kendi dilini öğrenir, kendi kültürüne sahip olmaya çalışır. Fakat siz kalkıp da bu yüzden öbürünün kimliğini kaldırmasını isteyemezsiniz. Bu gülünç olur, mantık dışıdır bir kere.
Ben çırılçıplak bir insan olarak dünyaya gelmiştim. Sonradan bana bir takım elbiseler giydirmeye çalıştılar. Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez. Ben bütün bu elbiseleri yırttım. İnsanlık elbisesi giydim. İnsanlık elbisesinin yanına Türkmen olduğumdan dolayı Türk elbisesi giyindim. Aslımı inkâr edemezdim.
Taklit, taklit edilenle bütünleşme yanılsaması yaratarak, taklit edenin varolmama korkusunu giderir.
İnsanın hayattan zevk alabilmesi, dünya nimetlerini anlayabilmesi ve çalışma azmine sahip olarak yaşayabilmesi için 'bir şeylere inanması' şarttır. Biz Türkler için din, aile bağı, atalarımızdan gelen örf ve adetler çok önemlidir. Bunlara sahip çıkın.
Çocuklarımıza kendi tarihimizi, kendi kültürümüzü, atalarımızın Avrupa’ya götürdükleri insanlığı ve medeniyeti öğrenmeliyiz. Ancak o zaman ayaklarımızın üzerinde durabiliriz.
Annem bana 'Sen yarı Amerikalı yarı Kübalısın' dedi. Babam ise 'Amerika'yı unut, sen Kübalısın' dedi.
Türk asillerin asilidir. Yapma olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüksek soyluluk ona, tabiatın hediyesidir. Sadelik içinde balagatı, zarif bir durgunluk içinde duygulu bir hayatiyeti ve parıltılı bir hayat içinde kibar bir hakikat hissettiren tek varlık Türklerdir. Şark hülya ve efsaneler alemidir. Türk, o rengarenk alemin gözüdür, dilidir, ışığıdır ve yaşayan gerçeğidir.
Mazlumiyetim dünyaya gelmemden önce başladı; gözlerimi yasaklanmış bir dil, kimlik ve kültürün içine açtım. Adıma varana kadar her şey yasaktı.
Dil, din, kimlik ve kültür siyasetin dışında olmalıdır. Bunlar bireyin ve toplumların kutsal haklarıdır. Ama Kürtçe ile ilgili bu kutsal hak gözetilmedi. Kürtçe okulda, kamu hayatında ve medyada yasaklandı. Yasaklandığı için de Kürtçe konuşmak bile sanki siyasi bir davranışmış gibi gösterildi.
Kendimize ait şeyleri bilmezdik. Yabancı şarkıcıların hayatından haberimiz vardı ama bir Türk bestekarından haberimiz yoktu. Ben kendi kültürümle tasavvuf vesilesiyle tanıştım. Bir değişim oldu. İngilizce şarkılar yazardım ve ilk olarak 'Güllerin İçinden' şarkısını Türkçe olarak yazdım. Ben tesadüf diye bir şeye inanmıyorum. 5 milyonluk şehirde bir tanıdıkla karşılaşmak tesadüf olabilir mi? Muhakkak onun bir sebebi var. Burada olmamızın da bir sebebi var.
Ben bir hazinenin üzerinde oturuyorum. Kim olduğumuzu unutmayıp kendi hazinemize sahip olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
12 yaşımdayken, bir dahi olduğumu ve kimsenin bunu farketmediğini düşünürdüm. Eğer dahi diye bir şey varsa, onlardan biri benim, ama eğer yoksa o zaman bunu takmıyorum.