Kelimeler gücünü hiçbir zaman yitirmez. Boyalar aynıdır fakat yaptığınız tablo farklıdır.Yani malzemesi dil olan edebiyatta da kelimeleri nasıl kullanacağınız önemlidir.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Edebi çeviri yalnızca, bir dildeki kelimeleri alıp başka bir dilin içinde harmanlanmasından ibaret değildir. Bu kelimelerin, aynı zamanda mecazi anlamda yıkanması, durulanması, işlenmesi ve mümkün olduğunca süslenmesi gerekir.
Halbuki kelimeleri kullanmak, göz önüne birtakım görüntüler getirmek, gerçekle oynamak, gerçeği kurcalamak birdir.
Dünyada bir kelime kadar güce sahip hiçbir şey bilmiyorum. Bazen bir tane yazarım ve parlamaya başlayana kadar izlerim.
İlhamım özellikle 1950'lerde yazar H.C. Artmann. Bana, bir şey söylemek istiyorsan, dilin kendisinin söylemesine izin vermen gerektiğini gösterdi, çünkü dil, genellikle, kişinin iletmek istediği içerikten daha anlamlıdır. Müzik ve beste eğitimim daha sonra beni bir tür müzikal dil sürecine götürdü; bu süreçte, örneğin çaldığım kelimelerin sesi, tabiri caizse onların iradesine karşı gerçek anlamlarını açığa çıkarmak zorunda kaldı.
Kendi zamanı için konuşmayan bir tiyatronun, edebiyatın, sanatsal ifadenin hiçbir önemi yoktur.
Kelime: Senin yıldızların kelimeler, söyle raksetsinler, alev saçlarıyla sonsuz bahçesinde hayallerinin. Kelime ormanda uyuyan dilber; şair uzaklardan gelen şehzade. Öyle seveceksin ki kelimeleri, sana yetecekler. Yıldızlar Tanrı’ya yetmiş mi? Kelimeler benim sudaki gölgem, okşayamam onları, öpemem. Bir davet olarak güzel kelime ve muhterem. Gönülden gönüle köprü, asırdan asıra merdiven. Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime adem.
İnsan da dahil eşyaya duyulan sevgi kelimeyledir. Onunla başlar, “birden sevdim” deriz ya da “çok seviyor” deriz. Bakın kelimesiz anlıyamıyoruz bu sevgiyi ve bu sevgi, kelimeleri hangi terkip içinde kullanırsak kullanalım, yüksekliği kelimenin yüksekliği kadardır; ve “sevgi öldü”, “artık sevmiyor” dediğimizde, sevgi kelimeyle çeker gider.
Eylülist Rejim, 12 Eylül öncesinin tüm değerlerini yasaklamayı temel ilke saydı. Bunların bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü, yasalarla, bir bölümünü baskılarla, bir bölümünü tekelci ekonomik zorlamalarla gerçekleştirmeye çalıştı. Edebiyat ve sanatta ise, 12 Eylül öncesinin yaratıları tümden unutturan ve reddeden bir eğilim ortaya çıktı.
Eylülist Rejim, en büyük ve en kolay başarısını sanat ve edebiyat alanında kazandı. Çok kısa bir zamanda ve gerekli fiyatın binde birini bile ödemeden, Türk sanatının sorunsalını, biçemini, biçimini, baş aktör ve aktrislerini değiştirmede .ok büyük başarı elde etti.
Bir bütün olarak sanat ve özellikle edebiyat, artık yalnızca ideolojik bir silâhtır. Artık ülkemizde edebiyat, insanımızı geliştirmek için değil sakatlamak amacıyla kullanılan, yüceltmeye değil alçaltmaya ve tüm estetik kabiliyetlerini ortadan kaldırmaya yönelen acımasız bir silâh olmuştur; insafsız bir ideolojik ay
dgıttır. Edebiyat, artık estetik özüne çok yabancıdır; bu bir iş ise yapanı da, yaban yapmaktadır. Emperyalist dünya, bozanın mutlaka bozulduğu bir dünyadır; artık bozulmadan bozamıyorlar.
Bana gelince, ortaya esaslı bir eser koymadan sanatkârlık hülyasına kapılmam bile! Edebiyatımızın şiarı, "Çok laf, az eser!"dir. Ben şimdilik bu şiarı bozmaya çalışıyorum. Ağustos böceği gibi öterek yan gelmekten ise karınca gibi çalışmak daha iyi değil mi? Şimdiye kadar öttüğümüz elverdi. Biraz da iş yapalım ki çorak edebiyatımız şenlensin. Değil mi?
İngiltere hükümeti gençlerine 400 yıl önce ölen bir edibin eserini okutuyor ve onun eserini okumayan kimselere aydın nazarıyla bakmıyor. Türkiye'de bırakınız 400 yıl önce, 40 yıl önce ölen bir edebiyatçımızın eserini bile okuyamıyoruz. Batı karşısında takip etmiş olduğunuz yanlış dil politikası yüzünden bu böyle. Hâlbuki millet, edebiyatı olan bir topluluktur. Bir milletin edebiyatı yoksa, Necip Fazıl’ın ifadesiyle o milletin hiçbir şeyi yok demektir.