Kanunlar ne kadar çoğalırsa sefalet de o kadar artıyor. Sefalet ne kadar çoğalırsa kanunlar da o kadar artıyor.
- Henüz kategori yok.
-
Erbaaspor - İnegölspor Maçı: Tarih, Saat ve Canlı Yayı…08.11.2025
-
Süper Lig: Trabzonspor - Alanyaspor Maçı Öncesi Son Du…08.11.2025
-
Yasemin Ergene'nin Boşanma Sonrası Yeni Yaşamı: Sosyal…08.11.2025
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Fikir, sanat, eğitim, sanayi, tarım, adalet. Her konuda müthiş bir sefalet içindeyiz. Elimizde duble yollar, AVM'ler ve lüks rezidanslardan başka bir şey kalmadı..!
Bey adil olmalıdır. Ey hakim, memlekette uzun müddet hüküm sürmek istersen, kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın.
Amerika'yı diğer milletlerden ayrı kılan tek şey, tüm insanların hukukun faydalarından yararlanabileceğini göstermesidir.
Adalet yaşama organı üyeleri tarafından ve kanunlarla kurulamaz. Adalet insanın vicdanının içerisindedir.
Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca.. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa, her yeni haksızlık “ kader “ gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa, ne yoksulluk, ne de haksızlık “ kader “ değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp, toplum önünde haykırmak gerekir.
Hırsızlara en ağır cezaları verecek yerde, toplumun bütün bireylerine yaşama olanaklarını sağlasanız ve kimse yaşamı pahasına çalmak zorunda kalmasa daha iyi olmaz mı?
Öyle yasalar çıkarın ki köyleri, çiftlikleri yıkan beyler ya hepsini yeniden yapmak, ya da toprağı yeniden çiftlik kuracak insanlara bırakmak zorunda kalsınlar. Zenginlerin cimri bencilliğini frenleyin. Sömürme, tekel kurma hakkını alın ellerinden. Aylak insan bırakmayın memleketinizde. Tarımı büyük ölçüde geliştirin. Yün işlikleri ve daha başka üretim kolları yaratın. Yoksulluk yüzünden bugüne dek hırsızlık, serserilik, ya da uşaklık eden, aşağı yukarı aynı kaderi paylaşan bir sürü insan oralara gidip yararlı bir çalışma yoluna girsin.
Kanunlar örümcek ağlarına benzer: Güçsüz ve hafif şeyler ona yakalanır; daha ağır olanlar ise onu parçalayıp geçer.
Bana getirdiğin şu usûlsüzlük teklîfi dolayısıyla yemîn ederim ki seni de teklîf sahibini de katlettirirdim. Fakat «Sultan Selîm, parasına tama’ ettiği için bezirgânı ve defterdarı öldürttü.» demelerinden çekinirim. Tez bezirgânın parasını iâde edin ve bir daha huzûruma böyle kanuna uygun olmayan şeyler getirmeyin!
Katledilen çocukların Uludere Devlet Hastanesi koridorlarında ve odalarında battaniyelere sarılmış mazot kokan cenazelerine tek tek baktım. Çok sayıda cenazenin yerde yan yana dizildiği boş bir hastane odasında birkaç dakika cenazelerle baş başa kaldım. Battaniyeye sarılı ölü çocuklar sanki bana şunları söylediler ve sanki ben gerçekten onları duydum. Dediler ki, “Bizi öldürdüler başkan, geç kaldınız. Biz hep yoksulduk, hep çalışıyorduk. Vatanımızın tel örgülerle bölünmüş iki parçası arasında ticaret için gidip gelmekti tek suçumuz. Vatanımız paramparça, şimdi de biz paramparçayız. Geç kaldınız başkan, geç kaldınız başkan. Biz her zaman yoksulduk, hep öldürülüyorduk. Bak bu sorunları çözemediniz, yine ölen biz olduk. Hoş geldin ama geç kaldınız başkan, geç…” Belki inanmayacaksınız, ama ben bu sözleri duydum. Mahcubiyetle, derin bir kederle Roboskili kardeşlerimin başında ağladım. Bunun hesabını sormak için de bundan sonra katledilmememiz için de elimden gelenin fazlasını yapma sözünü orada o çocuklara verdim.
Kanunlar kendilerini sosyal servete sahip bulanlar tarafından yapıldığından, yalnızca dindar bir sahtekarlık olarak kalır.