İran, Ortadoğu'nun ve Müslümanların hamiliğine ısındırılıyor. Asla gerçekleşmeyecek, sadece silah zoruyla becerilemeyecek, tarihî arka planı olmayan bir hayal bu. Ama esas dert de zaten İran'ın bu amaca ulaşması değil. Vahhabi- Selefi çizgi ile Şii- Rafizî çizgi arasında İslâm coğrafyasının esas makul olan damarı Sünnilik yok edilmeye, bu çaba üzerinden de tüm İslâm coğrafyası tarûmar edilmeye çalışılıyor. Böylesi bir süreç gerçekleşirse Suriye ve Irak'ta sadece 'fragmanı'nı izlediğimizi anlayacağımız bir kan deryasında hepimiz boğulmaya mahkûmuz.

Benzer Sözler

Türkiye’yi kaybetmek Ortadoğu’yu Avrupa’nın eşiğine getirecek ve aynı zamanda Rusya’nın nüfuzunu Ortadoğu’nun kalbine taşıyacaktır. Türkiye, Rusya ile ortaklığıyla birlikte ihtirasları ve nüfuzu büyümekte olan İran’ı dengeleyebilecek en iyi konumdaki ülkedir. Buradaki bağımlılık karşılıklıdır. ABD olmaksızın Türkiye, Tahran ve Moskova’nın insafına bırakılmış olacaktır.

Birleşik Devletler'in güçlü bir müttefiki olan İran, 1979 devrimiyle birlikte bölgede ve dünya çapında ABD'nin en inatçı mühaliflerinden biri haline geldi. Bugün, Afganistan ve Irak'taki savaşlar nedeniyle İran sınırlarında Amerikan askerlerinin konuşlandırılması, Birleşik Devletleri ve İran'ı her şeye rağmen bazı ortak çıkarları paylaşan, tetikte rakiper ve komşular konumuna getirdi. Tüm bunların nedeni, İran'ın nükleer programları ve terörizmle olan ilgisidir.

Ortadoğu'nun üç kilit ülkesi var. Bunlardan ilki olan Mısır'ı darbe ile birlikte 'yola getirmeyi' başardılar. Diğeri İran; onu da nükleer anlaşmayla beraber yaptırımları da kaldırarak içlemeye başladılar. Geriye kaldı 'yalnız ve güzel ülkem' Türkiye.

Ortadoğu'da yanlış olan İsrail değildir, Ortadoğu'da doğru olan İsrail'dir. Tahran'daki tiranlık kendi halkına zulmetmektedir. Tahran'daki tiranlık, Afganistan ve Irak'taki Amerikan birliklerine yönelik saldırıları destekliyor. Tahran'daki tiranlık; Lübnan'ı, Gazze'yi zapt ediyor. Tahran'daki tiranlık, dünya çapında teröre sponsorluk yapıyor. Nükleer silaha sahip bir İran, Orta Doğu'da nükleer silahlanma yarışını ateşleyebilir. Bu, teröristlere nükleer bir şemsiye verecektir. Bu, nükleer terörizm kabusunu dünya çapında açık ve mevcut bir tehlike haline getirecektir. Bunun ne anlama geldiğini anlamanızı istiyorum. Bombayı her yere koyabilirler. Onu bir füzeye koyabilirler. Limandaki bir konteyner gemisinde de olabilir, metrodaki bir bavulun içinde de. Artık ülkeme yönelik tehdit hafife alınamaz. Bunu reddedenler kafalarını kuma sokuyorlar. Altı milyon Yahudinin öldürülmesinin üzerinden yetmiş yıldan az bir süre geçtikten sonra, İran'ın liderleri Yahudi halkının soykırımını inkar ederken, Yahudi devletinin yok edilmesi çağrısında bulunuyor. Bu tür zehir saçan liderlerin, ülkelerin gezegendeki her saygın yerden men edilmesi gerekir. Ancak öfkeyi daha da büyüten bir şey var; Öfkenin olmayışı. Uluslararası toplumun büyük bölümünde, yok olmamıza yönelik çağrılar tam bir sessizlikle karşılanıyor..! Daha da kötüsü, çünkü İsrail'i İran'ın terör vekillerine karşı savunduğu için kınamak için acele edenlerin sayısı çok fazla. Bir daha asla derken, bir daha asla demek istiyoruz!

İranlı dostlarım, benim İran'da en yüksek düzeyde izlendiğimi, okunduğumu söylediler ve bir de, Mossad'ın bütün sırlar yazılmamışsa, öldürmediğini haber verdiler. Oradaki pratik budur. Çünkü öldürürlerse, o zamana kadar açıklanmamış sırlar, açıklanır; endişeleri bu imiş ve ben bu öğüdü ciddiye alıyorum. Zamana bırakıyorum. Benim, Irak’taki Kürt Şefleri’nin Kripto-Yahudi olduklarını açıklamam, Tel-Aviv’de büyük bir rahatsızlık yarattı ve senaryonun önemli bir bölümü açığa çıkmış oluyor. Irak’ta bir Kurdo-Judaic devlet kurmak istediklerini ileri sürüyorduk, şimdi daha inandırıcı olmuştur. Ayrıca, artık bir perde inmiştir ve o perdeyi tekrar çekmek imkânsızdır. Bu nedenle Mossad’ı da artık fazla önemsemiyorum.

Ruslar eğitimli, bilgin ve sanatçı bir halk ama büyük ressam ve romancıların torunları durgun. Akademinin icatları ve laboratuvarlarda elde ettikleri bilgiler sanayiye dökülemiyor. Rus halkı bizim şark komşumuz olan İranlılar gibi kültürel mirasına ve bilincine sahip, edebiyatını seviyor ve biliyor. Türkiye'nin endüstriyel geçmişi ve zenginliği Rusya ile İran arasında bir yerde, girişimciliği hepsinin önünde; buna rağmen bu iki ülke okumuşlarının bilgi birikimine ve kültürel inceliğine sahip değiliz. Onun için de kasaba hatibi birisi bizde kitleleri etkiliyor ve rey alıyor.

Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında Ortadoğu'ya yönelik siyaset geliştirmek ve bölgenin yeniden şekillenmesini çıkarları ile uyumlu hale getirme çabası içine girmiştir. Bunu "Ortadoğu ile ilgilenmek bataklığa giriştir" yaklaşımıyla eleştirmek, coğrafyamıza sırtımızı dönmemizi talep etmekle eşanlamlıdır. Söz konusu talebi "Cumhuriyet kurucularının" mirâsı olarak meşrulaştırmaya çalışmak ise tarihî gerçekliği çarpıtma ötesinde hedefler gözeten bir girişimdir.

Kendi yaşadıklarım üzerinden Amerikan kadınlarına İran kadınları ve kendi yaşamımızı tanıtmak istiyorum. Ben, toplumun ne en yüksek kademesinden ne de en düşük kademesindenim. Ben, bir avukat olan bir kadın, Nobel Barış Ödülü kazanan bir kişi, bir üniversitede bir profesörüm. Aynı zamanda yemek yaparım. Cezaevine gitmeye çok yakın olduğumda bile yaptığım ilk işlerden birisi yeterince yemek hazırlamak ve buzdolabına bırakmaktır.

İsrail'de Mısır'ı yok etmek ya da ona zarar vermek isteyen bir kişi bile yoktur. Buna karşılık İsrail'i yok etmek isteyen bir ülke var ki o da İran'dır. Bizimle Mısır'ın güvenlik problemleri arasındaki fark budur. Mısır'ı kimse tehdit etmiyor. Ama İsrail bazı çevreler tarafından tehdit ediliyor. İsrail Mısır için hiçbir zaman bir tehdit olmadı ve olmayacak. [...] İsrail İran'ı tehdit etmiyor, İran İsrail'i tehdite ediyor.

Liste
Yükleniyor…