İran, nükleer arayışlarına karşı birleşen dünyayı görmelidir; Arap dünyasındaki tarihi değişimin bir diktatörün demir yumruğu ya da aşırı uçtakilerin nefretleriyle değil, bizim bugün sahip olduğumuz haklara ulaşan sıradan insanların umut ve beklentileriyle tanımlanması gerekir.
- Henüz kategori yok.
-
Güller ve Günahlar 5. Bölümde Berrak'ın İntihar Girişi…08.11.2025
-
Monaco-Lens Maçı Öncesi Kadrolar Netleşiyor: Pogba Yok…08.11.2025
-
Espanyol, Villarreal'ı Ağırlıyor: Gerard Moreno Dönüş …08.11.2025
-
Chelsea - Wolverhampton Maçı Öncesi Sakatlıklar ve Enz…08.11.2025
-
Le Havre-Nantes Karşılaşması: Erken Gol ve Kaleci Carl…08.11.2025
-
Rhein Derbisi'nde Mönchengladbach, Köln'ü Üç Golle Geç…08.11.2025
-
Dilek Kaya İmamoğlu'ndan Ekrem İmamoğlu Vurgusu ve İBB…08.11.2025
-
Rhein Derbisi: Mönchengladbach - Köln Maçında Goller v…08.11.2025
-
Uluslararası İş Birliğiyle Portekiz, Dev Uyuşturucu Se…08.11.2025
-
Vince Gilligan'ın Pluribus Dizisi Apple TV+'ta Başladı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Eğer İran topraklarını elimizde tutmak isteseydik, uluslararası güçleri davet etmezdik.
Bin Ladin'in bizzat kendisi bana Arap dünyasındaki Batı yanlısı rejimleri, Mübarek ve Yemen'deki bin Ali diktatörlüklerini yıkmak istediğini söylemişti. Yeni bir İslami halife yaratmak istiyordu. Ancak son birkaç ayda milyonlarca Arap Müslüman ayaklandı ve şehit olmaya ama İslam için değil, özgürlük ve demokrasi için can vermeye hazır olduklarını gösterdi. Bin Ladin bu diktatörleri deviremedi ama milyonlar başardı. Onlar halife de istemiyorlardı.
Birleşik Devletler'in güçlü bir müttefiki olan İran, 1979 devrimiyle birlikte bölgede ve dünya çapında ABD'nin en inatçı mühaliflerinden biri haline geldi. Bugün, Afganistan ve Irak'taki savaşlar nedeniyle İran sınırlarında Amerikan askerlerinin konuşlandırılması, Birleşik Devletleri ve İran'ı her şeye rağmen bazı ortak çıkarları paylaşan, tetikte rakiper ve komşular konumuna getirdi. Tüm bunların nedeni, İran'ın nükleer programları ve terörizmle olan ilgisidir.
İran'ın nükleer silahlar elde etmesini durdurmanın tek yolu Tahran'da rejim değişikliğinden geçiyor.
Ortadoğu'nun üç kilit ülkesi var. Bunlardan ilki olan Mısır'ı darbe ile birlikte 'yola getirmeyi' başardılar. Diğeri İran; onu da nükleer anlaşmayla beraber yaptırımları da kaldırarak içlemeye başladılar. Geriye kaldı 'yalnız ve güzel ülkem' Türkiye.
Arap Baharı döneminde, halklar diktatörleri alaşağı edip yerine kendi istedikleri yönetimleri getirene dek, ABD Türkiye'yi 'model ülke' olarak sundu. Ancak yönetime gelenler, ABDİsrail'în arzu ettiği parti ve gruplar olmayınca darbelerle yönetimler tekrar indirildi ya da Tunus'taki gibi pasifize edildi. Batı'nın beraber çalıştığı askerî faşizm düzenlerine 'demokrasiyi yerine oturtmak' denilirken, o ara Türkiye de birden 'otoriter ülke' kategorisine sokuluverdi. İran-ABD işbirliği bu konjonktürde geldi.
İran nükleer güce sahip olursa, bunun Türkiye ile ilişkisi ne olabilir? Tabii ki komşumuz ama İran’ın bu silaha sahip olması, hemen Türkiye’ye saldıracağı anlamına gelmez. 1639 Kasr-ı Şirin’den beri ciddi bir çatışma yok. Ama ikili ilişkilerde bir kere İran lehine ciddi bir güç dengesi kayması olur. Ayrıca özellikle orta bölge Kafkasya’da üçüncü taraflar üzerinde, Türkiye ile İran arasındaki rekabette İran, bir adım öne geçer. Bunu da görmek lazım.
Azerbaycan halkı, İran’dan ayrılmalı, müstakil devletini kurmalı ve sonra da kuzeydeki devletle görüşmeler yaparak bütün, müstakil ve demokratik Azerbaycan devletini kurmalıdır. Azerbaycan halkı, o güne şimdiden hazırlanmalıdır.
Biz Avrupa’yla onların kapı bekçisi olarak değil, temel demokratik ve insan hakları değerlerinde anlaştığımız için ilişki içinde olmalıyız.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
İranlı dostlarım, benim İran'da en yüksek düzeyde izlendiğimi, okunduğumu söylediler ve bir de, Mossad'ın bütün sırlar yazılmamışsa, öldürmediğini haber verdiler. Oradaki pratik budur. Çünkü öldürürlerse, o zamana kadar açıklanmamış sırlar, açıklanır; endişeleri bu imiş ve ben bu öğüdü ciddiye alıyorum. Zamana bırakıyorum. Benim, Irak’taki Kürt Şefleri’nin Kripto-Yahudi olduklarını açıklamam, Tel-Aviv’de büyük bir rahatsızlık yarattı ve senaryonun önemli bir bölümü açığa çıkmış oluyor. Irak’ta bir Kurdo-Judaic devlet kurmak istediklerini ileri sürüyorduk, şimdi daha inandırıcı olmuştur. Ayrıca, artık bir perde inmiştir ve o perdeyi tekrar çekmek imkânsızdır. Bu nedenle Mossad’ı da artık fazla önemsemiyorum.
Bir yanda sürüler ve diğer yanda oligarklar varsa, demokrasi bitmiştir. Ben ölmüş atı kırbaçlamıyorum.
Kuşkusuz sadece dar anlamda yürütmenin yavaşlamasını da kastetmiyorum; yasama organının da 'fast-food' türü hızla yasa servisi yapan bir mekanize mutfağa dönüştürülmesi de demokrasiden uzaklaşmak olmalıdır, hızlı yasa çıkartan bir yasama organıyla övünen bir ülkede demokrasi düşüncesinin bayağılaştığını tespit yerindedir.
Demokrasi, yürütmenin yavaşlaması demektir. Ne kadar yavaşlatma; bunun bir ölçüsü olduğunu sanmıyorum, sadece tanımını formüle edebiliriz, yürütmenin hızlanmak istediği aşamada hızını kesmek ve kesebilmek demokrasidir. Tersinden de formüle edebiliriz, 'demokratik' olmadığı kabul edilen bir düzenden 'demokratik' tabir edilen bir düzene geçmeye karar verildiği an, yürütmenin de yavaşlayacağına karar verilmiş olmaktadır.
'Hıristiyan' demokrasisi, 'sosyal' demokrasi, 'gerçek' demokrasi veya 'devrimci' demokrasi, ya da 'halk' demokrasisi; bütün bunlar bir karışıklığın göstergeleridirler. Artık sözcüğün ve kavramın bitişine işaret ediyorlar. Artık önüne bir sıfat almadan söylenemeyen sözcükler veya kavramlar bitmiştirler; 'demokrasi' artık sona ermiş durumdadır.