İnsanların kişiliklerine bu kadar egemen, üstten bakış açınız bu isyanın nedenidir. Tabii siz ağaca bakınca, sadece odun görüyor olabilirsiniz. Ama Gezi Parkı’ndaki insanlar ağacın dallarında yapraklarının arasında özgürlük aramışlardır, o ağaca baktıklarında özgürlük görmüşlerdir. Öyle üç beş çapulcu diye küçümseyemezsiniz. Kaldı ki, ülkenin bir tek çapulcu tarafından yönetilmesindense 3-5 çapulcu tarafından yönetilmesi daha demokratiktir.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Ben ne (çoğunluk böyle istediği için) örtünmenin kayıtsız şartsız serbest olmasını savunan türden "demokrat"lardanım, ne de örtünmenin kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğu iddiasıyla kayıtsız şartsız yasaklanmasını isteyen "laikçiler"i tasvip ediyorum. Başörtüsü yasağının üniversite öğrencilerine uygulanmasına karşı olduğum gibi, Parlamento'daki halk temsilcilerine ve kamu binalarında kamu hizmetinden yararlananlara uygulanmasını da onaylamıyorum. Ama laik, yani inançlar arasında ayrım yapmayan devleti temsil eden kamu görevlilerinin, kamu hizmeti verenlerin dini simgeler taşımalarının laiklikle bağdaşmadığına inanıyorum.
Demokrasi su ise testi laikliktir. ... Türkiye nüfusunun en azından yüzde ellisi dünya ortalaması düzeyinde ise bu laiklik sayesindedir. Köle ruhlular, laik ve demokrat olamaz. Özgürlüğü laiklik ve demokrasi yaratıp besler.
Ülkemden ayrılışım, özgür olmak, yaşamak istediğimden ötürü değil, özgürlük ve demokrasi kavgasına daha etkin ve aktif bir biçimde katılabilmek içindir.
Dünyada Müslüman çoğunluğun bulunduğu elliden fazla ülke içinde demokrasinin yaşatıldığı tek yer Türkiye’dir.
Dünyada Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler içinde bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, uygarlık ve çağdaşlık konusunda en önde gelen Türkiye’mizin inançlarını en mutlu biçimde yaşayanların ülkesi olduğunu yadsıyamayız. Bu ülkelerden hiçbirisinden demokrasi ve insan hakları Türkiye’deki ölçüde yaşanmamaktadır. Daha anayasası olmayanlar vardır.
Özgürlükten yoksun demokrasi bir despotizmdir; demokrasiden yoksun bir özgürIük de hayaIden başka bir şey değiIdir.
Özgür değiliz ama özgürlük diye haykırırız; disiplinsiz, ahlaksız, katı bir zorunluluktur Dada, tükürürüz insanlığın üstüne.
Bu yüzden Bunun bir özgürlük mücadelesi olduğuna inanıyorum. Ve bunu bir adalet mücadelesi haline getirmek istiyorum. Adalet sadece suçluyu cezalandırmak için değil. Ama aynı demokrasi ve özgürlük değerlerini dünyanın dört bir yanındaki insanlara getirmek için adalet.
Amerika'nın bir toplum olarak hataları var, bizimkiler gibi. Ama köleliğin yenilgisinden doğan Amerika Birliği'ni düşünüyorum. Anayasasını düşünüyorum, her vatandaşa tanınan devredilemez haklarıyla hala dünya için bir model. Yoksulluk içinde doğmuş, silahlı kuvvetlerinin başına geçmiş ve şimdi Dışişleri Bakanı Colin Powell olan siyahi bir adamı düşünüyorum ve açıkçası burada böyle bir şey olup olmayacağını merak ediyorum. Özgürlük Anıtı'nı ve kaç mültecinin, göçmenin ve yoksulun onun ışığından geçtiğini ve onlar için, çocukları için olmasa bile yeni bir dünyanın gerçekten onların olabileceğini hissettiğini düşünüyorum. Başarılı olan, aksanları, sınıfları, başlangıçları hakkında soru sorulmayan, ancak yaptıklarına ve elde ettikleri başarıya hayranlık duyan insanların olduğu bir ülke düşünüyorum. Tanıştığım New Yorkluları düşünüyorum, hala şokta ama kararlı; itfaiyeciler ve polis, yoldaşlarının yasını tutuyor ama yine de başları dik. Tüm bunları düşünüyorum ve düşünüyorum: evet, Amerika'nın hataları var ama özgür bir ülke, bir demokrasi, bizim müttefikimiz ve 11 Eylül'e verilen tepkilerin bir kısmı, onu hissedenleri utandıran bir Amerika nefretini ele veriyor.
Bir hükümet vatandaşlardan korktuğu zaman, demokrasidir. Vatandaşlar hükümetten korktuğu zaman, diktatörlüktür.
Bilim ile din bağdaşmaz; bağdaştırma çabaları ise olsa olsa mizaha konu olur, nitekim olmaktadır. Bunlar, birbirlerini tasfiye etmek zorunda olan ideolojilerdir. Toplumu birleştirici harç din değil, özgürlükler ve demokrasidir.
Demokratik bir rejime sahip olduğu iddiasında bulunan hiçbir ülkede, imza toplamak suç sayılamaz.
Özgürlük, yok olmaya asla bir nesilden daha uzak değildir. Özgürlüğü kan dolaşımıyla çocuklarımıza geçirmedik. Aynısını yapmaları için savaşılmalı, korunmalı ve teslim edilmelidir.
Bin Ladin'in bizzat kendisi bana Arap dünyasındaki Batı yanlısı rejimleri, Mübarek ve Yemen'deki bin Ali diktatörlüklerini yıkmak istediğini söylemişti. Yeni bir İslami halife yaratmak istiyordu. Ancak son birkaç ayda milyonlarca Arap Müslüman ayaklandı ve şehit olmaya ama İslam için değil, özgürlük ve demokrasi için can vermeye hazır olduklarını gösterdi. Bin Ladin bu diktatörleri deviremedi ama milyonlar başardı. Onlar halife de istemiyorlardı.
Bugün ölürsem
Kuşları susturun bugün ölürsem
Bırakın pirinç kafeslerinin parmaklıklarının arasından gözlerini dikip
Annemin ağlamasını izlesinler
Saatlerin dümdüz suratlarını siyah kumaşla örtün
Ve alarmları kapatın
Derenin çamurlu suyunu da susturun
Fısıldayın dereye “O öldü, O öldü” diye
Bugün ölürsem
Yatağımın altındaki kâğıtları
Kömürden yapraklara dönene kadar yakın
Ki ölmüş sesim de sussun
Ve hatıramı utandırmasın
Bugün ölürsem
Kutusundan içmelisiniz sütü büyük bir şehvetle
Alışveriş merkezindeki bütün kör hayaletlerin
Ve kibirli mankenlerin
Ve alışveriş merkezi tanrılarının önünde
Kişneyip çığlık atmalısınız
Sağlam bir patırtı koparmalı
Sıkı bir şamata yapmalısınız orada
Öyle gürültülü olmalı ki
Kuşlar, gökyüzü, yağmur susmalı
Bugün ölürsem çıldırmalı ve özgür olmalısınız
O soğuk yüzlü mankenlere yaklaşıp
Ayakkabılarını çıkarmalı
Ve ayak parmakları var mı diye bakmalısınız
Ve eğer varsa
(Bence keskin olmayan koyu kahve tırnakları da vardır)
Manken eti nasılmış diye
Bir tadına bakmalısınız
Ayakkabılarını öpmelisiniz ve sakar dilinizle emmelisiniz
Bunu da ölmemiş olan alış-verişçi insanların
Ve parfüm standındaki bayanların önünde yapmalısınız
Herkese haykırmalısınız “O öldü, o öldü” diye
Ve benim hayal ettiklerimi yapmalısınız
Markete gidip
Elmalardan sulu ısırıklar alıp
Sonra elmaları geri koymalısınız
Doğru dürüst tanımadığınız insanları tutkuyla öpüp
Başlarını döndürmelisiniz.