Benzer Sözler

Aşkın çeşitleri, katmanları var… Ben sanatçı olarak bir çiçekte de aşkı yakalayabilirim, eşimde de yakalayabilirim… Medine’de bir şey yakalamıştım. O bana, içime damlamışsa, ben de onu şarkıya dönüştürmüşsem, işin kalanı da dinleyiciye emanet.

Dünya o kadar büyük ve zengin ki, yaşam da öylesine çeşitli ki insan her zaman bunlardan şiir çıkarma fırsatını bulabilir. Ama her şiirin bir durumdan doğması gerekir, yani şiirin maddesi gerçek olmalıdır. Hiçbir şey üzerine dayanmayan bir şiirin iyi olacağını sanmıyorum.

Fazıl şiirin matematiğini çözüyor. Müziğe matematik ekliyor. Yani ben hem müziği hem matematiği çözmeye çalışıyorum. Bir de, dinleyici “bunu ben de söylerim” desin istiyorum şarkılar için. İnsanlar zorluğa odaklanmasınlar, şairin yüreğe dokunduğu noktaya odaklansınlar istiyorum.

Evliliğin aşkı kesin öldürdüğü kanısındayım... Kendi deneyim için söylüyorum: Aşk meşru bir şey olamaz. O da şiir gibi meşrulaşınca ölür. Aşk da, şiir de uzlaşıcı olunca ölür. Genel olarak sanat böyledir... Masallar da çobanın prensese kavuştuğu an bitmiyor mu.

Şiir de köpük cinsi bir şeydir doğrusu. Bir hareket, bir çalkantı, bir ameliyenin bulunduğu yerden çıkar. Koşan atların, kuduz hayvanların, saralı insanların ağzında, dalgaların çarptığı, çağlayanların düştüğü yerde köpük olur. Bir de maden eritilen potalarda rastlarsınız köpüğe. Madenlerin erimesi, ırmakların akması, atların koşmasıdır esas olan. Köpük bazen bir belirti, ama her zaman bir artıktır. Köpük gider, geriye onun belirmesini gerektiren iş kalır. Şiir de bütün öteki sanatlar gibi asıl hareketin kendisine özgü dışa vuruşudur. Bir tamamlama, bir kaçınılmaz fazlalık, yerini bulamamış insanlığın çalkantısından doğmuş bir köpüktür.

Klâsik şairimiz vezin ve kafiye kullanıyordu, adına nazım diyordu. Şiir iki kanadıyla uçabilen bir kuş gibiydi; bir kanadı vezin, bir kanadı kafiye... Söyleyeceği sözü vezin ve kafiyeye oturttuğu zaman zaten kendiliğinden güzelleşiyordu. Ama bugünün şairi vezin ve kafiye kullanmadığı için sözü salt "güzel" söylemek zorunda; yani tamamen yüreğini ortaya koyarak bir güzellik yapmak zorunda. Bu bakımdan şiir nazımdan daha zor bir sanattır. Nazım yer yer zenaat olabilir, ama şiir asla zenaat olmaz, o hep sanattır.

Heykellerimi “embriyonsal” olarak tanımlarım, çünkü her parça yeni fikirler üretmeyi ve aynı türün daha gelişmiş örneklerini üretmede kullanabilecek farklı bilgilere duyulan ihtiyacı içerir. Ama tabii ki tek bir yöne odaklanıp çalışmıyorum. Daha çok deneylerimde karşılaştığım birtakım sorunların üzerine gitmek ve onları çözmeye uğraşmakla ilgileniyorum. Sıradanlığa özellikle de değiştirilemez ya da tartışılamaz gibi görünen kuramlara meydan okumaktan hoşlanırım. Bana göre, mevcut olan zaten eskimektir.

Liste
Yükleniyor…