Her şeyin bir nedeni varsa, Tanrının da bir nedeni olmalıdır. Nedensiz herhangi bir şey var olabiliyorsa, bu Tanrı gibi dünya da olabilir.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Olasıdır ki, eğer Tanrı var olsaydı, varlığına dair sağlam nesnel deliller olurdu. Ama onun varlığına dair hiçbir sağlam nesnel delil yoktur. Öyleyse olasılıkla Tanrı yoktur.
Zamanı meydana getirmeye Tanrı'nın sebep olduğunu söylemek ne manaya gelir? Sebeplilik zamansal bir etkinliktir. Zaman daima sebep olunmuş şeyden önce var olmalıdır. Tanrı'nın naif imgesinin evrenden önce var olması, ‘zaman’ önceden yok idiyse açıkça saçmalıktır.
Tanrının varlığıyla çelişkili olduğundan, bu dürtü, dinin tarihinden çok mantığıyla ilgilidir.
Tanrı'nın varlığı öznel bir konu değildir. O vardır ya da yoktur. Bu bir kişisel görüş meselesi değil. Elbette kendi fikriniz olabilir, ama kendi gerçeğiniz olamaz.
Ben bir ateistim. Yaklaşık 2700 kadar tanrıya inanmıyorum. Hristiyanlar ise 2699 tanrıya inanmıyor. Onlar da neredeyse benim kadar ateisttirler.
Tanrı her şeyi biliyorsa, ihtiyaçlarımız konusunda onu uyarıp neden dualarımızla yoruyoruz? Her yerdeyse, neden onun için tapınaklar inşa ediyoruz?
Tanrı, sonsuz, ölümsüz ve akıl ermezdir; cahil mantığının uydurabileceği her boş teyit kılıfına sığabilir. Ona tapınanlar dahi, hakkında bir fikir sahibi olmanın imkansız olduğunu kabul ederler.
Dünyanın kutsal bir güç tarafından yönetildiği kanıtlansa bile bundan ölümden sonra hayatın olduğu çıkarımı yapılamaz.
İnsanoğlu Tanrı hakkındaki düşüncelerinin gerçekçi bir muhasebesini yapacak olursa, tanık olduğu olayların bilinmeyen, gizli kalan nedenlerini dile getirmek için çoğu zaman «tanrı» sözcüğünü kullandığını itiraf etmek zorunda kalır. Bu sözcüğü, nedenlerin kaynağını bulamadığı, doğal olanın kaynağı anlaşılır olmaktan çıktığı zaman kullanmaktadır. Ya da nedenleri birbirine bağlayan zincirin halkalarını kaybettiği anda, sonucu Tanrı’ya bağlayarak sorunu çözer ve araştırmasına son verir. Bu yüzden, bir şeyin oluşunu tanrılara bağladığında, aslında zihnindeki karanlığın yerini, hayret duygusuyla önünde eğildiği alışılmış bir sese terk etmekten başka bir şey mi yapıyor?
İnsanlar, başlarına gelen ve nedenlerini bilip anlayamadıkları felâketleri tanrısal bir varlığa bağlamışlar; bunları onun yaptığına inanmışlardır.
Tanrı'nın var olduğuna, bedeninizi yaratan bir Tanrı'nın varlığına inanıyorsanız ve bedenle de pis olan her şeyi yapabileceğinizi düşünüyorsanız, o zaman hata üreticiye aittir.
Bir aksiyom olmaksızın (Gödel'in de kanıtladığı gibi) her türlü ispatın kendisi imkânsızdır. Dolayısıyla Tanrı'ya inanç, tüm kanıtlamalar için bir ön koşuldur.
Çünkü bir kimse akla boyun eğmezlik edemez; meğer ki akıllı bir varlık olma iddiasından vazgeçsin.