Her şey içimizdeki devleti ve iktidar tutkusunu yenmekle başlıyor.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Siz sadece kendiniz ihtiyaç duyduğunuzda özgürlük diyorsunuz, ben ise her zaman ve her koşulda. Ben özgürlüğü hemen, şimdi, burada istiyorum. Siz ise onu belirsiz bir geleceğe erteliyorsunuz. Ben bugünü, şimdiyi istiyorum, siz bana belirsiz bir yarını vadediyorsunuz. Siz iktidarda olmadığınız için iktidara karşısınız, iktidarı ele aldığınız an halka karşı olacaksınız. Ben ise her durumda her türlü iktidara karşıyım. Siz iktidara değil, o iktidarın başkalarının elinde olmasına karşısınız. Kendiniz iktidarı aldığınızda, yıkmak istediğiniz sistemin bütün kurumlarını -hapishaneleri, bakanlıkları, valilikleri vs...- aynen devam ettireceksiniz. Siz iktidarı istiyorsunuz, bense özgürlüğü. Siz iktidar ve devlet olmadan özgürlük olmaz diyorsunuz, ben ise iktidar ve devlet varken özgürlük olmaz diyenlerdenim. Ben ise bütün bu kurumlarına karşıyım. Siz amalarla konuşuyorsunuz, benim sözlüğümde ise amalara yer yok. İnsana ve onun yaratıcılığına inanıyorum. Siz hep "biz" diye konuşuyorsunuz, ama arkanızdaki "biz"i sorgulamıyorsunuz. Ben ise, başkasının adına konuşma yetkisini kendimde görmüyorum. Aramızdaki fark bu.
Siyasetin bütün iniş çıkışı bir yandan kurtların, diğer yandan çakalların devlete karşı toplumu, topluma karşı devleti koz olarak kullanışına ayarlanmıştır. Bu iniş çıkıştan başı dönen Türk toplumu bir türlü hem güvenliğini, hem de özgürlüğünü bir arada, birlikte istediğini ve biri için diğerini feda etmek mecburiyetinde olmadığını söylemez, söyleyemez. Kurtların kurtluk, çakalların çakallık yapmalarından ülke lehine bir sonuç çıkabileceği ihtimalini hep göz önünde tutar. O kadar ki kurtların çakallaşması, çakalların kurtlaşması Türklerde endişe uyandırır. Çünkü onlar da bütün hazırlıklarını hayatlarını yaşamak üzere yapmışlardır. Kurt veya çakal, takılacak birileri olsun isterler.
Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam, yapılmış olarak kalır, zira bütün kudret benim elimdedir; memuriyetleri ben veririm, eyaletleri ben tevzi ederim; verdiğim verilmiş, reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği yahut ihsan ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam, gayr-i vaki gibi kalır; çünkü her şey; harb, sulh, servet, kuvvet benim elimdedir. Yaptığım her şey yerine getirilir. İstersem bir at uşağını paşa yaparım. Hoşuma giden herhangi bir kişiye, padişahımın araştırmasına bile gerek kalmadan ülkeler ve krallıklar verebilirim. Benim kabul etmediğim bir şeyi isterse, buyruğu yerine getirilmez. Tersine padişahın kabul etmeyip, benim istediğim şey hemen uygulanır. Barış ve savaş hep benim bileceğim şeylerdir. İmparatorluk hazinesi benim kontrolümdedir. Hünkâr benden daha şatafatlı giyinemez. Bütün harcamalarımı padişah karşıladığı için, servetim olduğu gibi durmaktadır. Krallıkları, ülkeleri, hazineleri bana bıraktığı için her istediğimi yapabilirim...
Özgürlük tarihi devletin gücünü artırmanın değil, aksine devletin güç ve yetkilerini sınırlamanın tarihidir.
Devlet paranın efendisidir veya olabilir, ancak özgür bir toplumda çok az şeyin efendisidir.
Zenginlik ve özgürlük devlete başkaldırmaya, hor bakmaya götürür. Özgür ve zengin adam haksızlığa, zorbalığa kolay katlanamaz. '' '' Yoksulluk ve açlık yürekleri çökertir, ruhları körletir, insanları acı çekmeye, köle olarak yaşamaya alıştırır: Öylesine ezer ki onları, boyunduruklarını sarsmaya güçleri kalmaz.
Halk devletten korktuğunda, tiranlık vardır. Devlet halktan korktuğunda, özgürlük vardır.
İnsanlar, herkesin eşit ve hür olduğu dönemde veya savaş halinde iken korku içinde yaşamakta olduklarından aralarında bir sözleşme yaparak devleti kurdular.
Ne zaman din toplumu yönetmek için kullanıldıysa, din kralların ve diktatörlerin elinde halkı cezalandırmak için her zaman bir araç olarak kullanılmıştır… Diğer taraftan dinin devletten ayrılması ise dünyayı felaketlerden kurtarır ve dini onun takipçilerinin gönlünde korur.
Bizim için yazılmadı ki yasalar; özgür olmamızı engellemek için, olduğumuz yerde kalmamız için yazıldı.
İnsanları, hayvanları ve dünyayı sömürenler “bilim adamı”, “geliştirme uzmanı” veya “iş adamı” gibi etiketlerle onurlandırılırken iktidar sahiplerinin mülklerine saldırmaya cesaret edenlere ise “terörist” adı veriliyor. Burada çürümüş bir semantik oyunu dönüyor, iktidarı tekelleştirenler anlamı da tekelleştiriyor. Uygar pozu veren barbar bir topluma yayılmış olan ikiyüzlülükler, ironiler, yanıltmalar, yalanlar, çelişkiler, ahmaklıklar ise insanın zihnini uyuşturacak kadar çok. Bu Orwell tarzı dünyada- köleliğin özgürlük, savaşın barış olduğu dünyada, kereste şirketlerinin Sağlıklı Orman Restorasyonu Yasası adı altında ormanları yağmaladığı ve hükümetlerin Fok Balıklarını Koruma Yasası adı altında fok katliamları düzenlediği bir yerde mantık ve hakikati bulmak zor. Şiddetle kınanması gereken şey ALF’in taktikleri değil, hayvanları böylesine şeytani bir kötülükle sömüren endüstriler, menfaatlerini kurumlaştıran yasal sistemler, hayvan haklarını karalayan medya pislikleri ve bütün tımarhaneyi yöneten devletlerdir.
Bir gün ülkede devletin kutsal sayılması gerektiği ve bireyden daha önemli olduğu teranesi sona ererse, rahat bir nefes alacağız.
Devlet dediğin şey, birtakım küçük insanların kendilerini olduklarından daha güçlü veya önemli göstermek için kurdukları bir düzenek değil mi? Düşünürsen, hepsi bu.
Biz ne zaman devlet kurma, taht sevdasına-savaşına düşmüşüz? Bunu ne İmamlarımız, ne de müçtehitlerimiz yapmıştır. Elimizdeki tahtı da Muaviye'ye şartlı vermiştik ki, kan dökülmesin, fitne çıkmasın, Allah'ın kitabı ve Resul’ün sünneti üzerine hükmetsin, O da hem Kuran'ı, hem Sünneti ayaklar altına aldı. O gün bugündür de siz devletsiniz.