Her köye kente orman önerim vardı, onu yineliyorum. Cudi Dağı'nda Nuh'un Gemisi'ndeki gibi, Cudi'ye her türlü bitkiden ekilmeli, her türlü hayvan getirilmeli. Cudi'de mevcut ağaçlar, bitkiler kesilmemeli, çiçekleri koparmamalı; korunmalı, hayvanlarını avlanmamalıdır.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
İçselleştirmeleri için birlikte fidanlar dikiyoruz, ormanlara gidiyoruz ama büyük bir eksiğimiz var. Yok olduktan sonra değil, varken değer bilmekle ilgili ciddi bir eksiğimiz var. Bu yüzden ders yılı açılışında fidan dikmeden önce ormanın küllerini göstereceğiz. Gidebilenlerin ayakları o küllere bassın, gidemeyenler fotoğraflardan, videolardan izlesin. Ondan sonra diksinler fidanlarını. O duyguyla dikilen fidan da tutar, bilgi de tutar.
Bir milletin medeniyet seviyesi, üzerinde yaşadığı toprakları ağaçlandırmasıyla ölçülür.
Yeşil vatanı 24 saat İHA'lar ile takip ediyoruz. 2021 yılında Adana, Antalya, İzmir ve Muğla'da konuşlanacak 4 adet İHA ile yangına hassas tüm bölgelerimizi gözetleyeceğiz.
Sıradan insan, sonunda doğa ve çevresi ile kendini o kadar çılgına çevirdi ki, öyle olsun ya da olmasın, yok oluşun şeklini görmeye başladı.
İnsanlar, ekoloji yasasına, sınırlı kaynaklar yasasına göre yaşamamız gerektiğini anlamaya başlıyorlar ve bunu yapmazsak, yok olacağız.
Hiçbir tür diğerlerinden daha mühim değildir. Tüm türler birbirine bağlıdır. Fakat kurtçuklar insanlardan daha önemlidir, dediğimde bana kızıyorlar. Öyle söylüyorum çünkü kurtçuklar insanlar olmadan da dünya üzerindeki varoluşlarını sürdürebilirler ama biz kurtçuklar olmadan yaşayamayız.
Diğer hayvan varlıklarıyla yakın ve karşılıklı ilişkiler olmadan, içinde yaşadığımız zengin, farklı ve muhteşem dünyadan uzaklaşıyoruz.
Doğa tamamen verimli, kendi kendini yenileyen bir sistemdir. Bu sistemi yöneten yasaları keşfedersek ve bunlar içinde sinerjik olarak yaşarsak, bunu sürdürülebilirlik takip edecek ve insanlık başarılı olacaktır.
Sorunun kaynağı araştırıldığında, doğaya tehlikeli biçimde ters düşmüş hâkim toplumsal sistem karşımıza çıkmaktadır. Binlerce yıl süren toplum içi çelişkilerin kaynağında doğal çevreyle yabancılaşmanın yattığı; ne kadar iç toplumsal çelişki ve savaşlar gelişmişse o kadar da doğayla ters düşüldüğü gittikçe artan bilimsel bir netlikle ortaya çıkmaktadır. Günümüzün parolası doğaya hâkim olmak, kaynaklarını acımasızca ele geçirmek ve sömürmektir. Doğanın vahşetinden bahsedilir. Bu kesinlikle doğru değildir. Kendi cinsine, türüne karşı vahşileşen insanın doğaya karşı da en tehlikeli vahşi konumuna düştüğü yaşanılan çevre sorunlarından bellidir. Hiçbir tür insan kadar bitki ve hayvan türlerini yok etmemiştir. Mevcut hızla yok etme işini sürdürürse geriye nesli tükenen bir dinozor türüne dönüşmekten kurtulamayacak bir insan sorunuyla karşı karşıya kalırız. Nüfus artış hızı ve hızla gelişen ve kötü kullanılan teknolojisiyle insanın mevcut yıkıcılığı durdurulamazsa, insan yaşamı sürdürülemez bir aşamaya çok da uzun olmayan bir sürede gelip dayanacaktır.
Yaratıcı doğa yerini yaratıcı tanrıya bırakır. Ana şefkati olarak anlaşılması gereken doğa, zalim doğa damgasını yer. Artık dilsiz ve zalim doğaya yüklenmek insan kahramanlığı haline gelecektir. Hayvanlar ve bitkilerin her tür dengesiz imhası, toprak, su ve havasının kirletilmesi, sanki insan toplumunun en temel hakkıymış gibi alışkanlık kazanır. Doğal çevre artık ölü, umut vermeyen geçici bir yaşam alanı olarak körleştirilir. Canlı doğanın sınırsız umut kaynağı doğa, artık kör, anlayışsız, kaba madde yığınından başka bir şey değildir.
Kavisin dağ eteklerindeki her bitki ve hayvan canlısı benim için bir tutku nesnesiydi. Onlarda, sanki kutsal bir mana varmış gibi bakardım. Onlar benim için ben onlar için yaratılmış birer arkadaştık. Peşlerinden çok koştum aşkla. Benim aşkım biraz böyleydi. Halen bu konuda en affetmediğim hareketim avladığım kuşların başını hiçbir acıma hissi duymadan koparmamdı. Özne-nesne anlayışı altındaki derin tehlikeyi bu olaylar kadar hiçbir anlatım bana göstermedi. Ekolojik tercihim çocukluğumun bu tutku ve suçunun itirafıyla yakından bağlantılıdır. Avcılık kültüründen kalma bu büyük ruh tehlikesinin birer avcılıktan ibaret olan ‘güçlü sömüren, buyurgan adamın’ sanatı olan iktidar ve savaşlarının maskesini düşürmekle ancak giderebilecektim. Bitki ve hayvanların dilini anlamadıkça ne kendimizi anlayabilecek ne de ekolojik toplumcu olabilecektik. Beni bırakmayan bitki ve hayvanlarımın anılarına böyle anlam verecektim.