Hayatımda hiç oy kullanmadım. Aptalların çoğunlukta olduğunu hep biliyordum ve anladım, bu yüzden kazanacakları kesin.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Demokrasinin kötülüklerinden birisi sevsen de sevmesen de seçtiğin insana katlanmak zorunda olmaktır.
Toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste kapalı kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı birden açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılacağını seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleşebilir mi? Vb. soruların yanıtları göz önünde bulundurularak bir seçim yapılabiliyordu.Tabii yine de ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şimdilik bu düzeydeydi! Ayrıca diktörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da bedenindeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre de kafes hayatını aynı hayvanla sürdürüp sürdürmeyeceğine karar verebiliyordu ...
Hayır efendim, ben Süleyman Demirel ve Ecevit’in dahli olduğunu düşünüyorum. Özal’ın dahli olduğunu düşünüyorum. Kenan Evren televizyona çıktı. "Lütfen bu adama, Özal’a oy vermeyin." dedi. "Yobazdır bu herif." dedi. Milletçe koşa koşa gittik, Özal’a oy verdik. Paşa, "Vermeyin." dediği hâlde. E ben şimdi Paşa'yı nasıl sorumlu tutayım yahu? Adam açık açık söyledi, "Oy vermeyin bu adama." dedi. Ama demokrasi! Evren generalim ona da "Peki." dedi, oy verildikten sonra da. "Ya ben bu oyu tanımıyorum." demedi.
Demokrasi nedir? Yürütmeyle ilgilidir. Yürütmeyi ve yasamayı hızlandırıyorsan, diktattörlük, yavaş işletiyorsan demokrasidir. Fastfood gibi yasa çıkararak demokrasi olmaz. Karakollardaki yangın talimatnamesini değiştirmek yasa çıkartmaktan daha zordur. Son derece edilgen, hedonist, geleceği hiçbir biçimde düşünemeyen, sadece gününü yaşayan ve hiçbir özgürlük kavramı olmayan bir toplum yarattık.
Demokrasiyi laisizmin temeli saymak, hem cehalet ve hem de aptallık oluyor. Çünkü devrimler laisizmi getiriyor, 'demokrasi', pek çok 'şeyi' ve bu arada akıl düzenini bozuyor.
Mizahı kurumuş bir toplum aptallaşmaya mahkumdur. Aptallar mizah yapamazlar. Mizah yapmayanlar aptallaşırlar. Bu arada eklemek gerekiyor, solcu olamazlar.
Işıktan, aydınlanmadan nefret eden bağnaz kişi ve gruplar sadece kendi hayatlarından değil de bir toplumun gününü ve geleceğini etkileme, şekillendirme konumuna gelirlerse, yandı gülüm keten helvası! Demokrasi kültürü eksik, yüreklerinde efradı dışındakilere duydukları derin kin ve nefret duyguları ile beslenen bu kişi ve grupların, musallat oldukları toplumlara, ülkelere hatta dünyaya kan ve gözyaşından başka hiçbir bir şey getirmediği ve getiremeyeceği tarihten alınması gereken en önemli derstir.
Halk cahil, cumhurbaşkanını halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok. Geçen çok üst düzey bir komutanla konuştum. O da diyor ki; 'Yani hedefleri belli' diyor. Yani efendim demokrasi, insan hakları, özgürlük bunların hepsi bahane. Fevkalade tehlikeli, cumhurbaşkanını halkın seçmesi. Türk halkının seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok. Çünkü Türkiye Fransa, İsviçre değil, halk cahil.
Rusya seçimini demokrasiden yana yapmıştır. 14 yıl önce, özgürce, dışardan hiçbir gücün etkisinde kalmadan, bu hüküm kendi tasarrufundadır, kendi insanlarının, kendi yurttaşlarının tasarrufundadır. Bu bizim son seçimimiz, ve geriye dönmeyeceğiz. Geriye dönüş olamaz. Ve Rus halkının seçimi bunun garantisidir. Hayır, dışardan bir garanti düşünülemez. Bu imkansızdır. Bu günün Rusyası için böyle bir şey düşünülemez. Rus toplumunun yapısı gereği totaliterizmin hiçbir çeşidi düşünülemez.
Demokratik bir uygarlık kendisini yalnızca eleştirel tepki uyandırabilecek bir betimleme dili oluşturabilmesi halinde koruyabilir.
Cumhurbaşkanının bugünkü haliyle yetkilerine bir ilave ve çıkarma yapılmadan halk tarafından seçilmesini tercih ederim.
Piano demokrasinin kendisidir. (Pianonun tuşları farklı sesler çıkarır ama bunları bütün olarak kullanırsanız bir tek sesi, müziği elde etmiş olursunuz.)
Rakip siyasi kurumlar arasında yapılan seçim gibi, rakip paradigmalar arasındaki de aslında birbirine tamamen zıt toplumsal yaşam tarzları arasında yapılacak bir tercihtir. Böyle olduğu için de, söz konusu tercih yalnızca olağan bilime özgü değer yargıları tarafından belirlenemez. Çünkü bu değerler zaten üzerinde mücadele yapılan paradigmaya bağlıdır. Paradigmalar, paradigma seçimi üzerine bir tartışmaya girdikleri zaman, ister istemez döngüsel bir rol oynarlar. Her kesim, kendi paradigmasını savunmak için gene kendi paradigmasını kullanmak durumundadır.