Benzer Sözler

Hemen belirtmek isterim ki, bu savaşımımda bana en az destek güç..., kendi öz çevrem sayılan Üniversite olmuştur. Üniversite dışından ve özellikle Anadolu'nun çeşitli köşelerinden, çeşitli kentlerinden ve halk sınıflarından gelen umutvari yazılar, mutluluğumu ve şevkimi ne kez artırdı ise; gerici mihrakların Üniversite çevreleriyle, profesör unvanını taşıyan kişilerle işbirliği yaparcasına karşıma dikilmeleri, yalan ve iftira yöntemleriyle saldırıya geçmeleri beni o ölçüde üzmüştür...

...Ama hiç kuşku edilmemelidir ki şeriâtçının bu sahte saltanatı sönecek ve şeriât'ın insan beynini eriten tılsımı sona erecektir. Yüzyıl da geçse, binyıl da geçse, ve hattâ Türk'ün eceli de gelse insan aklına meydan okuyan şeriât mikrobunun sonu gelecektir. Del Vechio'nun dediği gibi 'Sınırsız şekilde gelişmeye müsait bir insan beyni olduğu sürece, gericilik daima ezilecektir.'

Sinema filmi söz konusu olduğunda bir kere akan sular durur. Hep isterim bunu. Ama şu olmadı, oturup yeni bir proje de tasarlamaya vaktim olmadı. Sürekli meşgul olduğum bir iş bitmeden yenisi gündeme geldi. Böylece ya dizi ya da sinema filmi her zaman meşgalem olmuştur. Daha çok sipariş işler, ısmarlama işler yapmış oldum böylece. Birkaç tane senaryom var çekilmemiş. Kendi isteğimle kaleme aldığım. Yapımcıların ısmarladığı işler yaptım evet ama kendi isteğim hep roman yazmak oldu.

Türkiye'de "turuncu devrim" 2002 yılında "küresel güçler"in AKP'yi iktidara getirmesiyle gerçekleşmiş ve tamamlanmıştır. Gericiler buna "sessiz devrim" dediler. Kemal Derviş’in iktisat programını abese varacak ölçüde uyguladılar; devlet aygıtını gerici kadrolara teslim ettiler; Cumhuriyet Devrimi'nin bütün kazanımlarını ortadan kaldırdılar.

Ben Almanca bildiğim için öncelikle Almanya’ya, İngiltere’ye, Avusturya’ya hemen hemen her ay gidiyorum, oyun seyretmeye. Dizilerden biraz para kazanınca edindiğim bir lüks ve çok memnunum bundan. Hem tiyatroya olan inancım arttı hem de moralim bozuldu. Çünkü bu saydığım ülkelerde çok ciddi yapılıyor bu iş. Sadece eğitim açısından değil, yaklaşım açısından falan da... Bir kere dedim ki bizim çok iyi yönetmenlerimiz var, oyuncularımız, müzisyenlerimiz var. Niye bizim böyle evrensel bir tiyatromuz yok? Bir kere bizim kendi tiyatromuz yok. Ancak Türkiye’de tiyatrodan bahsedilebilir, Türk tiyatrosu diye bir şey yok. Bir tiyatronun Türk, Macar, Alman, İngiliz olabilmesi için kendi üslubunun olması gerekir. Biz Fransızlar kadar güzel Moliere, İngilizler kadar güzel Shakespeare oynuyoruz. Kendimiz gibi oynadığımız bir şeyimiz yok. Çünkü eski olan, geleneksel olan her şeyi kötü, yanlış, geri diye atmışız bir kenara. Yeni bir şey de üretememişiz, bu yok. Mesela Avrupa Tiyatrosu’nda şu anda metnin önemi gitgide azalıyor. Neredeyse üçte ikisine kadar, bazen yarısına kadar kesiyorlar oyunu. Artık günümüz insanı, Instagram'da tanışıyor, engelledi diye ayrılıyor kızdan yani. Uzun uzun tiratları falan dinleyecek hali yok insanların. Anlatabiliyor muyum? E o zaman ne? Durumları oynayın. Durumları oynadıkları zaman, hiç lisan bilmeyen bir insan bile oyunu anlayabiliyor.

Milliyetçilik, "vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak" edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, "vatan, millet, bayrak" edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?

Liste
Yükleniyor…