Gazi'nin ne yapmak istediğini herkes merakla bekliyordu. Bunu ben de çok merak ediyordum. Siyasî bir fırka teşkil etmek fikrinde olduğunu öğrendim. Fırkaya (Müdafaa-i Hukuk) adını vermek arzusundaydı. İttihat ve Terakki'nin yaptığı hatayı yapmamalıyız. Keşke onlar da çok ısrar ettiğim tarzda başka isim alsalardı da İttihat ve Terakki herhangi bir millî tehlike karşısında mîllî birliğe yarasaydı ve tarihte hep yüksek kalsaydı. İstiklâlimizi kurtardığımız bir namı siyasî bir cemiyete vermek doğru olmaz mütalâasında bulundum.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Görüyorum ki, başkumandanlık uhdenizde bulunduğu halde siyasî bir fırka kurmakla meşgul olmanız aksi tesirler yapıyor. Bunun memleket dışındaki akislerinin daha fena olacağını tahmin ederim. Bunun için sulhun akdine kadar bu gibi hareketle meşgul olmaktan sarf-ı nazar buyursanız. Bunu Ankara'da fırkayı tesis kararınızı matbuaya aksetmeden önce de rica etmiştim.
İttihat ve Terakki'yi, sadece olumsuzlukları ile ele almak, Türk gericiliğinin bir karakteridir; Türkiye solu içinde de böyle düşünenler sola sızmış gericilerdir. İttihat ve Terakki, ikisi Kürt, birisi Arnavut, birisi Arap, dört 'Osmanlı' askeri öğrenci tarafından kurulmuş burjuva demokrat ihtilal örgütüdür.
Türk ordusu ricat etmeyi bilmezdi. İlk defa ricat etmeyi İstiklal Savaşı'nda öğrenmiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın harp tarihimizdeki büyük katkısı düzenli geri çekilmeyi öğretmesidir.
Hiç tereddüt etmeden Ermeni Soykırımını kabul ediyorum. Milletvekili olmadan önce insan hakları avukatlığı da yaptım tavrım hiç değişmedi. Kürtlerin de rolü olmuştur fakat o dönem siyasi iktidar Talat Paşa iktidarıdır. Emri veren kimse, o dönem İttihat ve Terakki'dir, tarih karşısında hesap vermeleri gereklidir. Osmanlı mirasını en çok devralan bunlardır, AKP hükûmetidir, madem Osmanlı'nın tüm mirasını sahipleniyorsun onu da sahiplenin. Yok sahiplenmiyorsanız elinizdeki tüm kaynakları açın ortak bir araştırma komisyonu kurulsun ve bu acı, bu travma ile de yüzleşilsin.
Yüz yıldır, 1915 yılından bu yana yaşanan İttihat Terakki siyasetinin, o dönemki anlayışın bu topraklara mal ettiği bu onursuzluğu omzumuza yıkmaya çalışıyorlar. Ben merak ediyorum. Özellikle de hükümet ve diğer muhalefet partilerine, siz İttihat ve Terakki'nin başka hangi faaliyetlerini üstleniyorsunuz ki şu Ermeni meselesindeki durumunu omuzlarımıza ve toplumun omzuna yük olarak katıyorsunuz. İttihat Terakki'ye yeri geldiğinde söylemediğiniz laf kalmıyor, yeri geldiğinde "İttihat Terakki anlayışı bu topraklara zulüm getirmiştir" diyorsunuz. Ama, her ne hikmetse mesele Ermeni meselesine geldiğinde Enver'den daha çok Enverci, Talat'tan daha çok Talatçı olabiliyorsunuz. Hayretle karşılıyorum
Artık şunu anlamak lazım, Osmanlı’yı İttihatçılar batırmış değildir. Osmanlı zaten batıyordu.
Evvelâ Şark teşekküllerini Erzurum'da birleştirerek herhangi bir tehlikeye karşı bir millî taarruz hazırlamayı düşünüyorum. Yeni bir Türk hükümeti esası. Eğer istiklâlimize dokunulmaz, yalnız Şark vilâyetleri tehlikeye düşerse derhal Erzurum'da bir milli hükümet faaliyete başlar ve ben de millî hükümetin emrinde bir ordu komutanı olarak Şark'ın müdafaasını deruhte ederim. Eğer tahminim veçhile tehlike bütün vatan için görülürse çıkacak hükümet yeni bir Türk millî devleti olur ve bizler de bütün vatanın müdafaa vazifesini deruhte ederiz. Böyle bir şekilde meselenin hali tabi daha güçtür ve bütün arkadaşlarımızın Anadolu'da kıtalarının başında bulunmaları lâzımdır. Derhal ilk fırsatta tehlikeyi, bertaraf ederiz. Bütün kuvvetler Garp'a tevcih olunabilir. Ben bu vaziyette Şark'taki rolümü muvaffakiyetle yapabilirim. Garp meselesi açık kalmıyor. Zat-ı samilerinden ricam da biran evvel sizin de Anadolu'ya geçmekliğinizdir. Her makamın namuslu genç siması kumandanların Anadolu'ya atılmasına taraftarda. Bunun için derhal sizin de bir vazife ile gelmeniz mümkündür. Eğer mümkün olmazsa hususi bir tarzda da gelebilirsiniz. Evvelâ Erzurum'da toplanalım ve millî hükümet esasını kuralım. Ben Trabzon ve Erzurum'da siz gelinceye kadar bu esası hazırlarım.
Mustafa Kemal Paşa'nın askerî mukavemetten vazgeçtiği manzarasını gösteren Başkomutanlığı almayarak TBMM Reisliğine geçmesi ve vakitsiz yanı en zayıf vaziyetimizde ve itilâf propagandalarına ve bundan haber alan pâdişâh hükümetinin fetvaları, emirleri, teşvikleriyle Anadolu birbirine girdi. Eğer kalpleri milletimizin hürriyet ve istiklâl aşkıyla çırpınan arkadaşlarımızın feragati ve kazanmış oldukları millî itimat ve candan sevgi ve saygı kudreti olmasaydı, Mustafa Kemal Paşa'nın attığı vakitsiz adım Sivas'a kadar yayılan isyanları Şark'a kadar yayacak ve önüne geçilmez darbeleri altında her şey daha başlangıçta yok olacaktı. Garp'taki isyanların önüne durulmaz hal aldığı ve kendilerine yardım için Şark'ın tahliyesi kararına gidilmesi üzerine 16 Mayıs 1921'de bildirdiğim 11 maddelik teklifimin 4. maddesinde apaçık şöyle dedim: Dinî ve manevî Anadolu'nun ayranını kabartmamak lâzımdır.
Aramızda büyük görüş farkı vardı. O itilâf devletlerinin büyük kuvvetleri karşısında millî kuvvetlerimize karşı duramayacağımızdan, bir dış siyasete dayanarak kendi diktatörlüğü altında kuracağı bir Cumhuriyet'le uyuşmak cihetine gidiyordu. Herhangi bir inkılâbın millî ve askerî birliğimizi sarsarak mukavemet kudretimizi mahvedeceğini, büyük kuvvetlerin gelmesi ihtimali çok zayıf olduğunu, mütareke mucibince diye silâhlarımızı ve teşkilâtımızı azaltma gayreti gösterdiğini ve esasen anavatan müdafaası için büyük kuvvetler gelse dahi İkmal-i namus mecburiyetinde olduğumuzu ve milletin de bu azimli kararı kabul edeceğini daha İstanbul'dayken kendisine söylemiştim.
İstanbul'dan, her ne şekilde olursa olsun bir Cumhuriyet kurma fikriyle gelen Mustafa Kemal Paşa, Rawlinson'un da benim vasıtamla ileri sürdüğü (hilâfetin ayrılması ve Cumhuriyet'in kabulü teklifini) samimi bulmuş olacak ki, 19 Kanunusani 1336 - (19 Ocak 1920) İstanbul'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne dayanan Mebusan Meclisi'nin açılmasına ve meşruti bir hükümetin faaliyete geçmesine ve 28 Kanunusani'de Mebusan Meclisi'nin (Misak-ı Milliye beyannamesini) kabul ve ilân ettiğine 9 Kanunusani'de kendi imzasıyle neşr ettiği askerî plandaki sarahate rağmen Bolşeviklerin Kafkasya'ya gelmekte oldukları haberi gelince bana 6 Şubat'ta Kafkasya hareketini teklif etti. Bu hal, İstanbul'daki Meşrutiyet hükümetimize karşı fiilî bir isyanla Heyet-i Temsiliye'nin Mustafa Kemal Paşa'nın diktatörlüğünde bir Cumhuriyet şekline dönüşmesi demekti. Hem de Bolşeviklerle birleşme felâketine doğru!
Kumandamda bulunan zabıtan ve efradın hürmet ve tazimlerini arza geldim. Siz bundan evvel olduğu gibi bundan böyle de muhterem kumandanımsınız. Kolordu komutanına mahsus araba ile maiyetinize bir takım süvari getirdim. Hepimiz emrinizdeyiz.
İngilizlerin mandasını kabul. Bunu kabul eden Hürriyet ve İtilâf erkânı İngilizler işlerine daha elverişli buldular ve bu kombinezonu yaptırmadılar. Mustafa Kemal Anadolu'ya çıkarılıncaya kadar Harbiye Nazırlığında ısrar etti.
Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara’ya makine getirmiş... Tan gazetesini çıkaracakmış... Gâzi yanımda Cevat Abbas’a dedi: Muhalifler matbaa yapıyor da, siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı... Dedim: Paşam, bu tarzda mukâbele doğru mudur?
Kemâlist tâbirinin devâmının sakatlığını Fevzi Paşa’nın yanında Kemâl Paşa’ya bir daha söyledim. Paşam, pekala siz de biliyorsunuz ki bütün gençliğini müstedibler ve diktatörlerle mücadele ederek geçirmiş insanlardanım. Bir milleti ancak demokrasi esasları mutlu yaşatır, birlik ve kuvvet yaşatır.
Mustafa Kemâl Paşa, Harbiye Nezâreti’ne geçmek sûretiyle teşekkül edecek kabinede iş göreceğine kâni... Husûsî yâver-i pâdişahi... Her cuma selâmlığında temasta (...) İsmet, askerlikten çıkalım, köylü olalım diyor. Ben, mesele silâhla hâllolacak. Tek bile kalsam yılmayacağım. Anadolu’da bir millî hükûmet kurmalı... Şarka gidersem bunu yaparım.
Türkiye, İttihat ve Terakki’nin darbe ile devleti ele geçirdiği günden beri vesayet altında bir ülkedir. Vesayetin dış boyutu olduğu gibi iç boyutu da var.
“Bin yıllık İslam kardeşliği”, “Çanakkale’de birlikte savaştık”, “Cumhuriyeti omuz omuza mücadele ederek kurduk” “Alevi-Sünni İslam kardeştir” “İslam Birliği”, “Misakımilli” gibi sloganlar, inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı, sömürgeci, Türk devletinin, Türk-İslam Sentezi anlayışının sloganlarıdır. Öcalan’ın bu sloganlara sarılması devleti rahatlatabilir ama Kürdlere bir hak, özgürlük getirmez. “İslam kardeşliği”, Kürdleri kandıran, oyalayan bir slogandır. İttihat ve Terakki’den beri Türk egemenleri Kürdlere karşı hep bu sloganı kullanmışlardır. Cumhuriyet dönemi bunu daha ince politikalarla uygulamıştır.
Anadolu’da Türkçü ile Kürtçü’nün kavgası, 2000’e yaklaşan dünyamızda ırkçılığın gericiliğini simgelemekten başka bir değer taşımaz; emperyalizme hizmet eder.
Muhafazakar, laik, solcu, sağcı hepsi aynı kafa. Putlarıın ismi değişiyor. Kusura bakmayın. Bu ülkeye kitlesel tövbe lazım.