Benzer Sözler

Foucault, bilimi, bilimin çeşitli kaynaklarından yalnızca birisine, arkeolojiye indirgemeye özeniyor. Kuşkusuz, bilimin kuru’luğu karşısında, zorunluluğu ürkütücü bulunduğunda, bilimsel serüvenin bir aşaması olarak son derece çekici olan arkeoloji veya arşiv araştırması, bir kaçamak ve bir sığınak oluyor. Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor.

Marx, büyük bir kütüphane ve yaşadığı zamanda, dünya biliminin en yaratıcı sentezidir. Ancak Marx, yazdığı zamanları, dünya biliminden kesin bir sıçramayı temsil etmiyor; bilimin içindedir ve o zamanki bilimin, güçlü yanları kadar bazı zayıflıklarını da içinde barındırıyor. Dünya gericiliği, Marx'ın çıkışıyla birlikte bilimin ne büyük bir silah olduğunu görüyor ve Marx'ın omuzlarının üzerinden, dünya bilimine savaş acıyor. Marx, ne eksik ve ne fazla, yazdığı zamanın dünya bilimidir.

Hegel'in belki de en büyük katkısı, düşünceye büyük bir hız takması ve sonsuz bir güç yüklemesidir. Hegel'de, düşüncenin kendisi büyüleyicidir. Marx, bu hızda, Hegel ile aynı yerdedir ve düşüncenin gücüne kütle giydirmektedir. Aydın mı, bu noktada hem hegelyen ve hem marksist olandır. Aydın, düşüncenin hızına ve gücüne inanan saftır.

Marx düşüncesinin en zayıf yanı, Hegel'in hiç de diyalektik olmayan anlayışına tütmüyle bağlı olmasıdır. Marx'ta kütleden ışınlanan kavramların hareketinde ve bunların akıl tarafından bilinmesinde hiçbir engel olmasıdır. Üstelik bunların uygun kütlesine sonsuz bir hızla inip girebileceğini düşünüyor.

Tarih gelişiyor ve sorunlar değişiyor. XIX. yüzyılın başında, ütopya, tembelliğe kaynaklık etti. Cenneti düşünmek 'cennet yolcuları' için oldukları yere çakılıp kalmak demekti. Marx ve Engels, bu yüzden sosyal mücadelede böylesi 'cennet yolcuları' için bir savaşı başlattı. Bugün bilimin bayrağını yüksek tutmak, fakat aynı zamanda bilimsel kaçınılmazlıkları bilim-dışı tembelliklerin kaynağı yapmak isteyenlere karşı savaş açmak gerektiğine inanıyorum.

Hegel'i Aydınlanma düşüncesinin büyük ama onu revizyondan geçiren filozofu olarak tanımlamak mümkündür. Toplumsal tarihe hak ettiği yeri tanıdığı gibi, bilim felsefesini de henüz (bir yönüyle) aşılmamış güçte ortaya koymuştur.

Lenin, işçilerin, çalışma düzenleri nedeniyle ve tabiaten sosyalist olacakları hipotezini erken yıktı; 'Ne Yapmalı', Marx'ı revizyona tabi tutuyordu ve başarılıdır. Leninist düzeltme ile bolşevik devrimi, işçi sınıfının devrimcilik postülasını teyid etmiştir; Rusya'daki eşitsiz gelişme şartları, bu teyidi tashih etmekle birlikte ortadan kaldırmıyor. Ancak Sovyet işçilerinin sosyalizmin kaybı karşısındaki kayıtsızlıklarını olmamış

Hegel'de maddenin saflaşması ancak kavrama dönüşmesiyle mümkündür. İnsan aklının algılama, anlama ve kavramlaştırma süreci, aslında somutun çözümlemesi demektir. Kavram, bu çözümleme sürecinin en üst aşamasıdır. Kavram, tutulabilecek mükemmeliktir. Sonsuz, hızlıdır. Kavram, sonsuz bir hızla inebilmektedir.

Bir süreç içinde saygın ve gerekli bir yer, sürecin kendisi yapılmak istenince, geri ve kaçkın bir konuma uzanıyor. Foucault bunu yapıyor; Barthes aynı kaçkınlığı, edebiyattan ve eleştiriden içerdiği silme amacını, Saussure’ün linguistiğinden göstergecilik’i çıkararak, edebiyatı ve eleştiriyi makascı sinyallerine çevirmeye çalışarak gerçekleştirmeye çabalıyor.

Coşkuyu tekrar bilime ve politikaya sokmak gerekiyor. Coşkunun ve duyarlılığın, teorik politika ve bilimin, vazgeçilmez bir öğesi olması gerektiğini söylüyorum. Çünkü coşku ve duyarlılık insan olmanın vazgeçilmez öğeleri arasında yer alıyor. Kaldı ki, coşku olmayınca aklı ne edeyim? İran şairleri böyle söylüyorlar; katılıyorum.

Liste
Yükleniyor…