Fizik, kimya ve molekül biyolojisi gibi pozitif bilimlerin ölçülerine göre, beynimizin bize çok olağan gelen bu canlı görsel farkındalığı nasıl yarattığını kabataslak bile bilmiyoruz henüz.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
İnsan için kendi beynini incelemekten daha hayati bir bilimsel çalışma yoktur. Evren hakkındaki tüm görüşümüz ona bağlı.
Serbest çağrışım beyinde fizyolojik haritalarla karşılandığında psikanaliz bilim olacaktır.
Beynin farklı yerlerini istediğimiz gibi uyarabilseydik, hiçbir deneyim yaşamamış olsalar bile dünün bebeklerinden bugünün erişkinlerini yaratabilirdik.
Beyin kategorik bir yerdir, fonksiyonların fonksiyonunu yaparak basit biçimde çalışır, anlaşılmazlığının nedeni girenin çıkanın ve işlemcinin fazla olmasındandır, insan değil ama iyi bir bilgisayar günün birinde onu anlayacaktır.
Bence beyin bilgisayar gibi bir program. Dolayısıyla teoride beyni bilgisayara kopyalamak mümkün. Bu sayede bedenen öldükten sonra bile bir yaşam formu oluşturulabilir. Ancak şu anki imkanlarla bunu gerçekleştirmemiz mümkün değil.
Bilincimiz ruhun sadece yüzeyi, ki yerkürenin sadece yüzeyini bildiğimiz gibi onun da içini değil, sadece kabuğunu biliyoruz.
Bilim, bilincimizin öznel tasarımı doğrultusunda, tecrübe olarak sahneye çıkan dünya görüşünü tamamlar.
Benim görüşüm şu ki, “kişiselliğin” merkezi olan bilinç, nihai gerçekliktir ve aynı zamanda bilimsel olarak aşılmazdır. Başka bir deyişle, başka bir varlıkta varlığını kesin olarak ispatlayacak bilimsel bir test yoktur. Diğer biyolojik insan kişilerin, en azından en azından bilinçli davrananların, gerçekten de bilinçli olduğunu varsayıyoruz. Fakat bu da bir varsayımdır ve bu paylaşılan insan konsensüsü, insan deneyiminin ötesine geçtiğimizde yıkılır (örneğin, hayvan bilinci ve uzatma hayvan hakları tartışması).
İnsan beynine belli stimülasyonları verirseniz, bir şeyi sürekli olarak sevmesini sağlayabilirsiniz gibi geliyor bana. Böylece mükemmel evlilikler sağlanabilir bile.
İnsan beyninin evrendeki tüm soruları yanıtlayabilecek kapasitede olup olmadığını bilmek isterdim. (...) Hayatın buraya nasıl geldiğini öğrenmek isterdim. Karanlık madde ve enerjinin ne olduğunu da tabii...
Kepler bu evrenin bilincinde var olan imanî bir vergi ile fizik biliminin yaratıcısı oldu.
Şu anda biz hayatın ne olduğunu bilmiyoruz. Hatta hayat olgusunun tam tarifini bile yapmaktan aciziz.
Beyin, evrenimizde henüz keşfettiğimiz en karmaşık ve en son biyolojik sınırdır. Trilyonlarca bağlantı ile birbirine bağlanmış yüz milyarlarca hücre içerir.
Bilim, onsuz ahlak ve sanat olmayan özgürlük bilincini yok edemez, ama onu çürütebilir.
Beynimiz, hazır, bitmiş bir şekilde gökten düşmedi. Bakınca anlaşılıyor bu. Beynimiz yaklaşık bir milyon yıl önce, yavaş yavaş kendi varlığının bilincine varmaya başlarken, en azından 1 milyar yaşındaydı. Öznenin yaşantısında ilk kez dünyanın bir tür izdüşümü, bir tür kopyası ya da imgesi ortaya çıktığında, bu imgenin neye benzeyeceği konusundaki kararlar evrimce çoktan alınmıştı... Her halükârda bunlar biyolojik kararlardı...
"Bilinç"in kuantum fiziği ve bilimin dışında bırakılmasının genel anlamda bir sebebi vardır; Çünkü işler öyle daha kolay yürüyor.
Şaşırtan hipotez şudur ki siz, sevinç ve kederleriniz, hatıralarınız, hırs veya ihtiraslarınız, kimlik duygunuz ve hür iradeniz aslında olağanüstü sayıdaki sinir hücresinin ve onlarla ilgili moleküllerin hareketinden ibaret bir şey değil.
Sizin sevinçlerinizin, kederlerinizin, anılarınızın, hırslarınızın, bireysel özgür irade dediğiniz şeyin aslında geniş bir sinir hücresi ağının ve onlarla bağlantılı moleküllerin davranışından daha fazlası olmaması, şaşırtıcı bir varsayım.
Freud bir bilimciden çok, çok sayıda özgün fikri olan, olağanüstü iyi ve ikna edici biçimde yazmış bir hekim sayılır. Yeni bir bilinç çözümleme mezhebinin önde gelen kurucusu olmuştur.
Elbette o kadar dikkatli çalışmadan ve ayrıntılı savlardan sonra görme sürecinin kesin bir bilimsel açıklamasına hâlâ ulaşamadığımızı ileri sürmek umut kırıcı olabilir.