Ergenekon davası, sanıklarına en beklenmedik adreslerden gelen desteğe rağmen, doğru-dürüst yürütülürse, çok kişi çok şeyin, “derin devlet”in öyle pek de derinlerde olmadığının farkına varacak.
- Henüz kategori yok.
-
Girona Küme Düşme Hattından Çıkış Arayışında: Alavés M…08.11.2025
-
Adanalı Genç İş İnsanı Mehmet Hanifi Kalo Hayatını Kay…08.11.2025
-
Irmak Ünal'dan Kanserle Mücadele Sürecine Dair Samimi …08.11.2025
-
Schalke ve Elversberg Zirve Yarışında: Gençler Sahne A…08.11.2025
-
Premier Lig'de Büyük Heyecan: Tottenham - Manchester U…08.11.2025
-
Şanlıurfaspor'dan PFDK Kararına Sert Tepki: İtiraz Red…08.11.2025
-
Gaziantep'te Umre Yolcusunu Karşılamaya Giden Aile Tra…08.11.2025
-
Premier Lig'in Zirve Yarışında Tottenham-Manchester Un…08.11.2025
-
Hull City, Portsmouth Karşısında Evinde Galibiyet Arıy…08.11.2025
-
Sakaryaspor - Serikspor Karşılaşması Öncesi Son Durum …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
2001’de ABD’de George W. Bush Başkan oldu. Onun dönemi, ılımlı İslam projesine inanan Yeni Muhafazakârların (Neo-Con) dönemi olarak ortaya çıkacaktı. Ayrıca Irak’a askeri müdahale planları üzerinde çalışmalara başlanmıştı. 15 Kasım 2002’de Ankara’daki ABD Büyükelçisi, Washington’a şöyle bir telgraf göndermişti: ‘Türkiye’de ordu, bürokrasi ve yargıdan bir derin devlet vardır. Derin devletin merkezinde de ordu bulunmaktadır. Derin devlet, ABD’nin de desteklediği reformların önündeki en büyük engeldir.’ Bush yönetimi; Türk ordusunu, derin devlet olarak görmekteydi. Bu derin devlet; Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesine, ılımlı İslam konseptinin uygulanmasına, Türkiye’deki terör sorununun ‘siyasi çözüm’ ile çözülmesine engeldi. 1 Mart 2003’te tezkerenin geçmemesinin sorumluluğu da TSK’ya yıkılınca, bu yönetimin TSK’ya karşı yapılanlara sıcak baktığı, devlete ait bazı kurumların ve kurumlardaki bazı kişilerin bu oyunda rol aldıkları veya destek verdikleri ifade edilebilir. (Ergenekon davasının temyiz duruşmasında söyledikleri.)
Teröristlerle serbest kalacağıma çürürüm! (Hem teröristlerin hem de Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda yargılananların serbest kalacağına ilişkin iddialar için)
Fethullah Gülen'i kendi vatanından uzak tutan şartlar neydi, o şartların bugün hiçbiri yok. Fethullah Hocaefendi'yi Türkiye'de yaşayamaz hale getiren insanlar bugün yargı konusu yapılıyorlar. Milyonların gönlünde taht kurmuş bir ismin kendi vatanından uzak durmasının anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Çetelerin kökünün kazınması lazım. Ben hayatımda böyle bir faaliyete katılmadım. Ergenekon kapsamında bu zamana kadar gözaltına alınanların çok büyük bir bölümünü tanımıyorum. Veli Küçük’ü tanımam, İbrahim Şahin’i tanımam. Gözaltına alınan emekli generallerden bazılarını, YÖK Başkanı iken görevim gereği tanımıştım.
Bombalar imha edilmiş, Ortada yığınla sanık, tez, kitap var. Elde subay var ama emekli. Ortada tank yok, top yok, silah yok. Dava ciddi şekilde yıpranmıştır.
Darbe sadece tankla, topla, silahla yapılmaz. Darbe böyle de yapılır ve yapılıyor. Türkiye bu darbeyi de yaşıyor. Ergenekon bir darbedir. AKP darbesidir. Daha da acısı, savcılık darbesidir.
Türkiye’nin stratejik çıkarlarının nerede, kimlerle nasıl birlikte olmakta, kimlere, nelere uzak durmakta yattığını sürekli düşünmeye zorlanacağız. AB’den uzaklaşmanın, solcu makyajlı ‘anti-Amerikanizm’in, ‘ulusalcılık’ın geniş bir dış çerçeve dışında ele alınamayacağını hep düşündüm. Ergenekonculuğun dış boyutunu gözden kaçırmamaya dikkat ettim. Ergenekoncuların ‘vatanseverliği’ ve ‘ulusalcı’ zihniyetin, Rus milliyetçiliği ve yayılmacılığı ile ilişkisini, dolayısıyla böylelerin pek de ‘vatansever’ ve o kadar da ‘ulusal’ olmadıklarını daha önceleri de çeşitli vesilelerle vurguladım. Türkiye’deki bazı akımlar, bazı örgütlenmeler ve bazı kişilerin, Rus devletince ‘kullanım süreleri’in henüz dolmadığının farkındayım.
Neocon-Ergenekon kadrosunda teknik direktör Şimon Peres; kaleci, teröristbaşı Abdullah Öcalan; geri üçlüde, Nicholas Sarkozy, Angela Merkel, Benjamin Netenyahu; orta sahada, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük; ileride de Kemal Kılıçdaroğlu ve Selehattin Demirtaş var. Kulübün başkanları da finansal oligarklar. Finans lordları yani. Bunlar finansal operasyonlar yapıyorlar. Faiz lobiciliği yürütüyorlar ama AK Parti Hükümeti, kriz lobisini nakavt etti. Türkiye'de ilk kez kriz lobisi, faiz lobisi nakavt oldu. Türkiye'ye operasyon çektiler ama başarılı olamadılar. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, artık kendi kişiliğini buldu.
Türkiye'de gidiş, artan biçimde yeniden İslamlaşmaya doğru. Hükümetin böyle bir niyeti var ve çok ustaca Türk toplumunun çeşitli kısımlarını art arda devralıyor. Ekonomi, iş dünyası, akademik topluluk, medya. Ve şimdi, geçmişte cumhuriyet rejiminin kalesi olan yargıyı ele geçiriyorlar.
Türkiye'nin tamamen ABD'nin rotasına girdiğini gösteren gelişmeler var. Bunlardan biri, Ergenekon ve Balyoz davaları. Burada tutuklanan ve sindirilen askerler, siyasetçiler ve aydınların hemen hepsi, ABD'ye mesafeli olan ve Türkiye'nin Rusya ve diğer Avrasya ülkeleriyle yakınlaşmasını savunan kişiler. Türkiye'deki Ergenekon ve Balyoz davaları aracılığıyla yürütülen süreç, Moskova'da, ABD tarafından planlanan ve Rusya'yı da hedef alan bir süreç olarak görülüyor ve Kremlin'de tedirginlik yaratıyor.
Ergenekon davasında tutuklanan kişiler, Türkiye’deki ABD karşıtı lobinin temsilcileri. Bu kişiler Türkiye’nin ABD yanlısı politikaları terk ederek, Rusya ile yakınlaşmasını istiyordu. Burada suç unsuru NATO karşıtı olmak. İşte bu yüzden harekete geçen NATO yanlısı güçler, tıpkı diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi aktif kişileri toplumdan uzaklaştırmak istiyor.
1991 yılında Sovyetler Birliği çözüldü. 1992 yılında Yugoslavya parçalandı. 1993 yılında sırada Türkiye var.
İslamizasyon, eninde-sonunda, Türkiye'de insanı bozmak operasyonu'dur. Bozuculukta şimdi magazin ve dizilerle yarışmaktadır.Sınıfidir, bozarak fabrikada sulh peşindedir. İslamizasyon kolay yönetim ve diktatoryal rejim için taban hazırlama işidir. Cahil ve tabi insan ya da yaratık imalatı demek mümkündür ve oradayız.
Türkiye'nin büyük zenginleri bugünkü Türkiye'yi fazla aydınlık buluyor. Daha karanlık bir Türkiye istiyorlar.(2007)
Peki ne görüyoruz; sonsuz tamahkar bir plütokrasi ile karşı karşıyayız. Şunu ileri sürebiliyorum, her sömürgeci Türkiye büyük zenginlerinden daha az sömürgecidir. Artık bunlar için 'halkım' demek çok yersiz, her sömürgeci sömürdüğü halka bunlardan daha yakın ve insaflıdır. Her sömürgeci bunlardan çok daha 'kalıcı' ruh halindedir ve bunları, kesinlikle 'kaçıcı' tarif etmek zorundayız.
Biraz tarih biliyorum, bana göre Deli İbrahim'den sonra Türkiye'de hükümet etmeye gelmiş en bilgisiz kimsedir. Sabri Ülker'in bisküvi kutularını saymayı bilebiliyor
Hangi ahmak benim sabetayizme olumsuz baktığımı söylüyor, bu tür ahmaklarımızın azaldığını sevinerek söylebiliyorum. Sabetayistler olmasaydı, biz bu cumhuriyeti kuramazdık, diyen ben oldum. Bugün Sabetayistler, Türkiye'ye sadık olsalar, bu kadar sarsılmazdık, bu da benim ifademdir, büyük çoğunluğu ülkenin çıkarlarını gözetmiyorlar ve geriye kalanlar ise bu ülkeye, Türkiye'ye, eskisinden daha fazla bağlıdırlar.