Eğer şempanzelerin bilinçleri varsa, eğer onlar soyutlamalar yapabiliyorlarsa, bugüne kadar "insan hakları" olarak tanımlanmış şeylere de sahip olamazlar mı? Onu öldürmenin cinayet sayılması için, şempanzenin ne kadar zeki olması gerekir? Misyonerlerin onu dine davet etmeye layık görmeleri için başka ne gibi nitelikler göstermesi istenmektedir?
- Henüz kategori yok.
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Yetişkin bir at ya da köpek, ussal kapasitesi ve iletişim yetileri bakımından, bir günlük, bir haftalık, hatta bir aylık bir bebekle kıyaslanamayacak kadar gelişmiştir. Kaldı ki öyle olmadığını farz edelim, bunun ne önemi olurdu? Asıl soru, ‘akıl yürütebiliyorlar mı’ ya da ‘konuşabiliyorlar mı’ değil, “acı çekebiliyorlar mı’ sorusudur.
Siyasi ve dini dogmalar aksini iddia etse de hayvanlar bize ait değildir. Onlar eşya ya da mal değildir. Hissetmek ve düşünmekten aciz yaratıklar değildir.
Kesintiye uğramış olan insan haklarının eğitimini, özellikle de etik eğitimini, ülke düzeyinde, kesintisiz sürdürmek gerekiyor.
Dünya problemlerine felsefeyle baktığımızda, hangisine bakarsak bakalım, hepsi, insan haklarıyla ilgili görünüyor.
Modern insan, neredeyse on binlerce yıl önce sahneye çıktığı andan itibaren, kadınlardan doğan, büyüyen ve yaşlanan, sonunda hareket etmeyi ve nefes alıp vermeyi kesen ve en sonunda da cansız kemiğe dönüşen fiziksel bir bedenden fazlası olduğuna dair bulanık bir kavrayış taşımış görünmektedir.
Et yemekten hoşlanmıyorum çünkü; domuzların ve kuzuların nasıl öldürüldüğünü gördüm. Onların acısını gördüm ve yaşadım. Yaklaşan ölümü hissediyorlardı. Dayanamadım, çocuk gibi ağladım. Koşarak bir tepeye çıktım, nefes alamıyordum boğuluyorum sandım. Kuzunun ölümünü yaşadım.
Bütün hayvanlar birisidir. O birisi, bir hayatın sahibidir. Bu gözlerin arkasında bir hikâye var... Bu dünyanın hayat hikâyesinde onların da deneyimi var.
Temelde etik, birisinin diğerine acı çektirmemesini ya da diğerinin özgürlüğünü ya da hayat kalitesini böyle yapmayı gerektirecek sebepler var olmadıkça (meşru müdafaa gibi) ortadan kaldırmamasını gerektiriyor. Hayvan duygularının, zekasının ve sosyal hayatının karmaşıklığı üzerine ciltler dolusu bilimsel yazının yanında bir canlının hissetme yeteneğinin olması onun temel haklarının var olması anlamında gerekli ve yeterli bir koşuldur. Böylece, hayvanlar esir edilebildiği gibi özgürleştirilebilir de; gerçekten de hayvanların köleleştirildiği bir yerde insanların onları özgürleştirme gibi bir görevleri bulunuyor. Bu vicdan çağrısına cevap veren hayvan özgürlüğü grupları dünyanın her yerinde yayıldı, bu gruplar esir tutulan hayvanları sömürü sistemlerinden kurtarmak için zulmün maddi ve ekonomik temellerine saldırıp onu işlevsiz hale getirmek yoluyla olduğu kadar hayvanların insanlar için var olan metalar, araçlar, eşyalar olduğu yolundaki o çok eskilere kök salmış mentaliteye de meydan okuyorlar.
Gerçekten devrimci bir sosyal teori ve hareket, sadece bir türün üyelerini değil, bütün türleri ve dünyayı özgürleştirecek. Adını layığıyla taşıyacak bir devrimci hareket, hakimiyetin ilk tarım toplumlarında görülen hayvan evcilleştirme pratikleri gibi örneklerini düşünerek hiyerarşi ve egemenliği kavramsal kökleri üzerinden kavrayacak; doğaya, çevreci ve hayvan haklarına dair yeni bir etik oluştururken her türden öldürücü hiyerarşik düşüncenin ve amaç aracı meşrulaştırır fikrinin yapısını aşabilecektir.
Hayvan hakları modern insanlığın tertiplediği eşitlik, demokrasi ve haklar gibi en yüksek değerlerin geliştirilmesinde bir sonraki sahne. Kendimizi gezegene hükmeden yarı tanrılar olarak gören o sapkın kavramlarımızı, yaşayan büyük ilişkiler ağına ait ve bu ağ içerisinde birbirine bağımlı varlıklar olduğumuzu söyleyen daha alçakgönüllü ve bütüncü bir nosyonla değiştirmek zorundayız. Tahakkümcü ve türcü kimlikler bizi felaketler yokuşundan aşağıya doğru yuvarlıyor. Eğer insanlık ve yaşayan dünya, bir bütün olarak bir geleceğe sahipse, insanlar hayatın tümüne saygı duyan evrensel bir etik kavramını kucaklamak zorundalar.
Hayvan özgürlüğü, insanlardan diğer hayvanlardan üstün olduğu şeklindeki inançlarından vazgeçmelerini ve türler arasındaki Berlin Duvarı’nı yıkmalarını talep ediyor. Hayvan özgürlüğü insanlardan güçlü olmanın sorumluluk gerektirdiğini, güçlü olmanın haklı olmak anlamına gelmediğini, gelişmiş bir neokorteksin doğaya tecavüz edip onu talan etmek için hiçbir şekilde bir sebep olmayacağını idrak etmelerini talep ediyor. Hayvan özgürlüğü, insanlardan etik bakış açısında ciddi bir sıçrama yapmak adına hümanizmin konforlu sınırlarını aşmasını, ve böylece ahlâk skalasını akıl ve dilden sentiense (kendi varlığının bilincinde olma özelliği) ve özne olmaya doğru yükseltmesini gerektiriyor.
Düşünce suç olmaz ya, olursa eğer en büyük düşünce suçu, düşüncenin suç olabileceğini düşünmektir.
Öznenin algıladıkları, kendi psişik durumlarındaki değişimin ta kendisidir. Başka bir şey değil.