Benzer Sözler

Alman politik cinayetleri son dört yılda sistematik bir şekilde organize olmuştur. (...) Her şey baştan belirlenmiş: Meçhul bir finansör tarafından kışkırtma, suç (sürekli arkadan), üstünkörü soruşturma, sudan bahaneler, birkaç boş laf, yalandan baskılar, hafif cezalar, cezaların ertelenmesi, ayrıcalıklar - "Devam edin!" (...) Bu kötü bir hukuk değil. Bu eksik bir hukuk değil. Bu aslında bir hukuk değil. (...) Balkanlar ve Güney Amerika kendilerinin bu Almanya ile karşılaştırılmasına müsamaha göstermezler.

Özel mülkiyetin, ona sahip olmayan insanlar için bile ne kadar önemli, dokunulmaz olduğuna çok güzel bir örnek şöyledir. Almanya'da Birinci Dünya Savaşından sonra insanlar çok zor şartlar altında iken bir referandum yapılır ve insanlara sorulur, "Savaşı kaybetmemizin sorumlusu olan Alman imparatoruna/luğuna ait mülklere el konulması ve bunun fakir/zor durumdaki halk yararına kullanılması veya mülkiyete dokunulmaması hakkında ne istedikleri". Referandum sonucunda özel mülkiyet kendilerine ait olmadığı halde halk "Hayır, el konulmamalı" kararını alır.

Bay Roosevelt'in dikkatinden kaçan bir diğer nokta, bugün Filistin Almanlar tarafından değil, İngilizler tarafından işgal altındadır. Bu ülkenin özgürlüğü, büyük bir güç tarafından sınırlanıyor. Ve Yahudi tüccarlarının kârı uğruna ülkenin bağımsızlığı çalınıyor. O ülkede yaşayan Araplar, Bay Roosevelt'e Alman saldırganlığından şikayetçi olmadılar. Onlar, özgürlüklerini seven ve savunmak isteyen insanların İngiltere tarafından nasıl saldırgan bir tutumla bastırıldığını söylüyorlar. Ama belki de Amerikan başkanının gözünde müzakere masasıyla çözülecek bir sorun. Fakat yargısız, fiziksel ya da askeri yöntemlerle değil, toplu katliamlarla. Köyleri yakarak, evleri havaya uçurarak. Bir nokta kesinlikle açık. Burada İngiltere kendisini tehditkâr bir Arap saldırısına karşı savunmuyor. Fakat davetsiz bir işgalci olarak kendisine ait olmayan bir toprağa gücünü yerleştirmeye çalışıyor. Unutmayın, yabancıların burada ikinci bir Filistin'i yaratmalarına asla izin vermeyeceğim. Zavallı Araplar savunmasız ve dünya tarafından terk edilmiş haldeler. Fakat Çekoslovakya'daki Almanlar ne savunmasız, ne de terk edilmiş haldeler. Bu gerçeği not edin! Bay Roosevelt! Nüfusunuzun çokluğu ve ülkenizdeki servetin büyüklüğü sizi bütün dünya tarihinden ve bütün dünya ulusları tarihinden kendinizi sorumlu görmeye götürüyor. Bense Sayın Bayım, sizden çok daha basit ve çok daha küçük bir alanda bulunuyorum. Bütün dünyanın vaatlerine inancı ve demokratik hükûmetlerin kötü rejimleri, yüzünden tam iflasla karşı karşıya gelmiş bir devleti teslim aldım. Almanya'da anarşiyi önledim, düzeni yeniden kurdum ve üretimi büyük çapta artırdım. Ticaret trafiğini çoğalttım, büyük kara yolları açtım ve kanallar kazdırdım. Yeni dev fabrikalar kurdurdum ve aynı zamanda halkımızın eğitimini ve kültürünü artırmaya çalıştım. Bütün bu yedi milyonluk işsiz ordusuna yeniden yararlı işler bulmayı başardım. Alman halkını yalnız siyasi bakımdan birleştirmekle kalmadım, onları yeniden silahlandırdım da. 448. maddesinde de, halkların ve insan varlıklarının hiçbir zaman dayanamayacakları kadar kötü baskılar bulunan antlaşmayı sayfa sayfa yırtmaya çalıştım. 1919'da birden çalınan Alman topraklarını yeniden Almanya'ya kattım. Bizden koparılmış olan ve sefalet içinde bulunan milyonlarca Alman'ı yeniden anayurtlarına kavuşturdum ve Bay Roosevelt, bütün bunları kan akıtmadan, halkıma ve dolayısıyla başkalarına savaş acılarını tattırmadan başardım. Bay Roosevelt, sizin göreviniz çok daha kolay. 1933'te ben Almanya'nın başbakanı olduğum sırada siz de Birleşik Amerika Cumhurbaşkanı oldunuz. Siz daha başlangıçta dünyanın en büyük ve zengin devletinin başına geçtiniz. Ülkenizdeki meseleler geniş çapta olmasına rağmen dünya sorunlarıyla uğraşacak vakti ve boş zamanı yinede bulabilmektesiniz. Sizin ilgileriniz ve öğütleriniz benimkinden daha geniş ve daha büyük bir alanı kapsamaktadır, çünkü Bay Roosevelt, Tanrı'nın beni başına getirmiş olduğu ve bundan ötürü kendisi için çalışmak zorunda bulunduğum dünya, ne yazık ki daha küçüktür, ama benim için her şeyden daha değerlidir, çünkü kendi halkımdır o dünyada yaşayan! Ama hepimizin ilgilendiği şeylere, yani bütün topluluğun adaletine, refahına, ilerleme ve barışına en çok bu yoldan hizmet edebileceğime inanıyorum.

Avrupa kıtası üzerinde akla uygun bir şekilde “toprak politikası” takip edilecek yerde, nedendir bilinmez, bir “sömürgecilik” ve “ticaret” politikasına saplanıp kalındı. Böylece silâh elde ederek anlaşma yapma zorunlu­luğundan kurtulabilineceği yolunda hatalı bir fikir beslendi. Bunun sonucu ise politikaya bütün bütün beceriksiz bir hal verdi. Aslında bu girişimin sonucu önceden kolayca tahmin edilebilirdi. En so­nunda çamura oturuldu. Dünya Savaşı, Almanya’nın kargaları gül­düren dış politikasının imzaladığı borçları ödemek için bir “masraf pusulası” oldu. En iyi çare, Avrupa kıtası üzerinde topraklar almaktı. Böylece Almanya’nın Avrupa’nın nazarında cesaret ve değeri artırılırdı. Daha sonra sömürge topraklarının elde edilmesi ile yeni bir sahada da ge­nişleme yoluna girilirdi. Bunun için Almanya’nın İngiltere ile bir an­laşma yapması gerekirdi. Yahut Almanya askeri kuvvetini geliştir­mek için 40-50 yıllık kültüre ait bütün masraflarından vazgeçip bütçeyi bu tarafa aktarmalıydı. Bu sorumluluk pekâlâ omuzlanabilirdi.

Liste
Yükleniyor…