Eğer ALF’i diğer gruplarla karşılaştırmak istiyorsak doğru seçim El-Kaide ya da Saddam Hüseyin’in Cumhuriyet Muhafızları değil, doğru olan Underground Railroad ve Yahudilerin anti-nazi direnişidir. ALF’teki erkek ve kadınlar Nazi Almanya’sında tutsakları ve Soykırım kurbanlarını özgürlüğüne kavuşturan ve nazilerin kurbanlarına işkence edip onları öldürmek için kullandığı silahları, tren yollarını ve gaz odaları gibi ekipman ve araç gereçleri yok eden özgürlük savaşçılarıdır. Aynı şekilde, özgürleştirdikleri hayvanların çoğu için veteriner bakımı ve yuva sağlayan ALF kendine ABD’deki Underground Railroad hareketini model alıyor, bu hareket kaçak kölelerin özgür eyaletlere ve Kanada’ya varmasına yardım etmişti. Ancak şirket toplumu, devlet ve medya, ALF’i terörist diye yaftalarken ALF aslında geçen iki yüzyılın büyük özgürlük savaşçılarıyla büyük benzerlikler taşıyor, ayrıca hayata yönelik şiddeti ve kanı durdurarak diğer türler adına adaleti sağlama arayışı sebebiyle çağdaş barış ve adalet hareketleriyle de bir kan bağına sahip olduğunu ortaya koyuyor.
- Henüz kategori yok.
-
Arnold Schwarzenegger'dan The Running Man Remake'ine T…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Rafa Silva'nın Geleceği Belirsiz: Saha İçi…08.11.2025
-
Cengiz Ünder'den 8 Milyon Liralık Göz Kamaştıran Evlil…08.11.2025
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Hayvanların hakları olduğu ve bu hakların mülkiyet haklarının üstünde olduğu kabulüyle ALF’in hayvan sömürüsü endüstrileri, devlet ve medya tarafından öne sürüldüğü gibi terörist değil tam tersine karşı terörist ve yeni özgürlük savaşçıları olduğunu öne sürüyorum. Nazi direniş hareketi gibi işkence etmek ve öldürmek için kullanılan alet ve araçları yok ediyor; Underground Railroad gibi köleleri kurtarıp onları özgürlüğe taşıyor ve şu anda yaşanan bütün insan hakları mücadelesi gibi barış ve adalet arıyorlar.
İsrail ile ABD’nin gözünde terörist olan Filistinli örgütler, Filistinlilerin gözünde ülkelerinin işgaline direnen özgürlük savaşçılarıdır. Keşmir’in bağımsızlığı için çalışan gruplar Hint devletinin gözünde teröristtir, ama Pakistanlıların çoğunluğunun gözünde bağımsızlık savaşçılarıdır. Reagan yönetiminin özgürlük savaşçıları olarak göklere çıkardığı kontra-gerillalara, onların şiddetine maruz kalan Nikaragua halkı -daha isabetli bir şekilde- terörist gözüyle bakıyordu. ABD 1980’lerde Bin Ladin’i özgürlük savaşçısı diye göklere çıkarırken, aynı dönemde pek çok hükümet yetkilisi Nelson Mandela’dan terörist diye söz ediyordu. ABD’nin şirket-devlet kompleksi, ALF (Hayvan Kurtuluş Cephesi) üyelerini terörist diye damgalarken, pek çok hayvan hakları aktivisti onları özgürlük savaşçısı olarak savunuyor.
Bugün ABD ve Britanya gibi ülkelerde çatışmalara sebep olan esas konular ırk, toplumsal cinsiyet, sınıf, küreselleşme veya savaş değil, hayvanların ve yeryüzünün sömürülmesi. Sınıf mücadelesi dönemi bitti; ana-akım feministler, gey ve lezbiyenler, siyahlar, parçalı kimlik politikalarıyla sisteme zarar vermeyecek biçimde marjinalleşmiş durumdalar; solcular ve postmodernistler de kendi içine kapalı seminer ve konferans ağlarında teori parçalayıp “radikal” olma iddiasındalar. Bu arada, yeni eko-savaşçılar, hayvan esirlere ve yeryüzüne özgürlük talepleriyle karanlık gökyüzünü alevlerle aydınlatıyorlar. Britanya’da bir terör uzmanı, Kuzey İrlanda’yla yaşanan gerilimlerin azalmasından beri hayvan hakları hareketinin ülkedeki en büyük “şiddet” kaynağı olduğunu söylüyor. ABD’de “yurtiçi terörist” gruplar listesinin başında kar maskeli ALF ve ELF üyeleri yer alıyor.
Hayvan hakları hareketi küresel bir çerçevede büyük bir yoğunluk gösteriyor, toplumda, etik ve insan bilincinde güçlü değişimler yaratıyor. Doğrudan eylem bölümleri her gün düzinelerce kez endüstrilere saldırı düzenliyor, İngiltere’de bu durum o kadar etkili ki ekonomiye her yıl milyarlarca pound zarar veriliyor, bugün artık uluslararası biyoteknoloji ve ilaç şirketleri para kaybediyorlar. İngiltere’deki doğrudan eylem düzenleyen anti-dirikesimci hareket bu yüzden El-Kaide’ye kıyasla ekonomi için daha büyük bir tehdit olarak algılanıyor. ABD’de ELF ve ALF en önemli iki “yerel terörizm” tehdidi olarak görülüyor, bunu FBI’ın terörizm tanımlarına inandığım için değil, hayvan özgürlüğünün şirketler ve tür ayrımcısı değerlere yönelik tehdidini göstermesi açısından söylüyorum. Hayvan hakları küresel anlamda sadece ilgi çekmekle kalmıyor, bu gerçekten de küreselleşmiş bir hareket, insan hakları hareketlerine kıyasla insan paradigmalarını daha radikal şekillerde değişime uğratıyor. Gerçekten de, etiği insanlarla sınırlayan insancıllıktaki hataları düzeltip etiği daha geniş bir ölçeğe yerleştiriyor.
Bir insanın ya da insan türünden olmayan bir aile üyesinin hayatını kurtarmak için kim bir katilin kapısını kırmaz ya da şiddete başvurmaz? Binlerce deniz hayvanını, yunus ve kaplumbağaları yok etmek için okyanusa atılan ağları toplayan Paul Watson’ın eylemlerine kim gerçekten karşı çıkabilir? Kim yavru fokların kafasına inecek o metal sopaları fok katillerinin elinden almaz Watson gibi? Greenpeace hariç kim bir fok katilinin mal/mülk edinme hakkını masum bir fok balığının hayatta kalma hakkının üstünde olduğunu savunur ki? Kim ama kim her bir Nazi’yi öldüren ve karşılaştıkları her bir gaz odasını yakıp yıkan Yahudi direnişçilerde bir hata bulabilir? Eğer bu türden bir mücadeleye ve mal/mülk/eşyanın yıkımına destek veriyorsak neden ALF’e de destek vermeyelim? Bunun sebebi o zamanların 1940’larda kalması ama ALF’in bugün olması mı? O zaman Almanya’ydı şimdi ABD (ve tüm dünya) olduğu için mi? Bunun sebebi o zamanki eylemlerin insanları savunması ama ALF’in hayvanları savunması mı? Bunun sebebi yoksa ALF’i eleştirenlerin insanların lehine sabotaj eylemleri düzenleyen ama hayvanlar uğruna kılını kıpırdatmayan tür ayrımcısı insanlar olması mı? İnsanların en çok karşı çıktığı taktikler mi yoksa? Yoksa davanın kendisi mi? Yoksa seçmenler mi? Zamanımızın en temel ironilerinden birisi ise kapitalizmin sömürücü ve materyalist değerler sistemi içerisinde cansız nesnelerin, eşyaların hayattan daha kutsal olması mı? Canlı varlıkları ve doğayı yok etmek yasal ve çoğu kez etik olarak kabul edilebilir bir işgal biçimiyken hayvanları öldürmek ya da dünyayı yağmalamak adına kullanılan nesneleri paramparça etmek yasa dışı, ahlâk dışı ve hatta bir “terör” eylemi olarak görülüyor.
Bulabildikleri her bir Nazi’yi öldüren ve her bir gaz fırınını yok eden Yahudi direnişinde hata buluyor musunuz? Eğer böyle bir direnişi ve mülkiyete zarar vermeyi destekliyorsanız ALF’i neden destekle miyorsunuz? Bunun sebebi, o zamanların 1940’lı yıllar şimdinin ise 2000’li yıllar olması mı? Yoksa o eylemler insanları savunuyordu oysa ALF hayvanları savunuyor, gerçek problem bu mu? Sebebi sizin insan çıkarlarını hiçbir mantıksal gerekçe olmaksızın her şeyin üstünde tutan bir türcü olmanız mı? Karşı çıktığınız şey kullanılan taktikler mi... yoksa savunulan türler mi? Eğer hayvanları umursuyorsanız; eğer barış, özgürlük, ve adalet değerlerini önemsiyorsanız; insanların ahlâki gelişimini umursuyorsanız; ve mantıksal tutarlılığa değer veriyorsanız, o zaman ALF’i desteklemelisiniz.
ALF’nin kullandığı fiziksel şiddeti eleştirenler devlet terörizmi, hayvan katliamları ve küresel boyutlardaki çevre kıyımı karşısında sessiz kalıyorlar. Ölüm tehditlerini kınıyorlar; ama ölümü kınamıyorlar. Eylemcilerin sömürücülere fiziksel saldırılarda bulunmasını kınıyorlar; ama eylemcilere zarar verildiğinde kınamıyorlar. ABD zaten şiddet yanlısı nefret gruplarıyla dolup taşmış durumda. Neonazilerden aşırı sağcı Hristiyan gericilere dek hepsinin de şiddet dolu bir geçmişi var. Mesela Oklahoma City’de yüzlerce insanı öldürdüler ama buna rağmen hükümet ülke içerisinde en büyük tehdit olarak ALF’yi gösteriyor. El-Kaide ve teröristler alenen ülkeyi tehdit ederken FBI, kedileri-köpekleri kurtaran eylemcileri yakalamak için milyonlarca doları heba ediyor, yüzlerce ajan tutuyor.
Günümüz dünyasında teröristler gerçekten var, ama bu teröristler ALF değil. En kana susamış ve tehlikeli suçlular bugün ABD şirketleri ve devletinin en tepelerindeler; işte halkları sömüren, hayvanları katleden ve gezegene tecavüz edenler onlar!
Şiddeti ve korkunç trajediyi durdurmak için kişi, barış şarkıları söylemekten biraz daha fazlasını yapmalıdır. Bu akımın evrim geçirip, 'İrlanda Cumhuriyet Ordusu' gibi bir akıma dönüşeceği ve şimdiki kullanılan taktikleri değil de -şimdiki kullanılan taktikler terörizm değildir- masum ve silahsız kişiler ya da hayvan deneyleriyle ilgisi olmayan bir kişi zarar gördüğünde, gerçek terörist taktikler kullanacağı imkansız bir şey değildir. Fakat bunun doğuracağı sonuçlar bazen kaçınılmazdır.
Korkularıyla yönetilen bir nesil, asıl köledir. Korkularıyla yönetilen bir nesil, egemenlerin kuludur. Özgürlüğüde olmaz, hakkıda olmaz. Ancak korkmamakla özgürlüğümüzü ve haklarımızı elde edebiliriz.
Her milletin tarihinde Çanakkale Zaferi gibi abideler görülmez. Bizde vardır ve bu bütün Doğu'da tektir. Çanakkale Zaferi, çok kolay organize olan, direnebilen, tahammül edebilen ve belirli bir hedef etrafında ısrar eden bir ordu, kumanda heyeti ve toplum olduğumuzu gösterir. Cumhuriyet'i kuran da işte bu mayadır.
Müslüman teröristtir. Müslüman'ın ilk vazifesi terörist olmaktır. Kâfirler Müslümanlardan korkacaktır. Korkmadıkları zaman Müslüman, Müslüman değildir.
Sevgili çocuklar, ananız dayak yiyorsa gücünüz yettiği kadar siz de babanıza vurun. Babalar dünyasına ilk darbeyi böyle vuracağız.
Kendi ellerimizle yonttuklarımız sadece para değildir. Kimimiz kendi ellerimizle yonttuğumuz başarıya tapar. Öyle ki o noktaya dişimizle tırnağımızla kazıyarak yontarak gelmişizdir, bu nedenle de tapınılmaya layıktır. Kimimiz kendi ellerimizle yonttuğumuz bahçelere, saraylara, köşklere tapar. Öyle ki onlar ne kadar güçlü olduğumuzun göstergesidirler ve yıkılmayacak bir mülkün abideleri olarak bize korkulardan emin, güven dolu bir gelecek vadederler. Onlara baktıkça içimiz huzurla dolar, ruhumuz secdelere kapanır. Şehrin tapınakları olan alışveriş merkezlerine , mabede gider gibi huşu içinde gideriz. Alışverişte aldıklarımızı, eşyada ruh gören ilkel dinler gibi sever okşarız. Bir tür modern animizdir bizimkisi. Dünya malını çok sever eşyaya tapınırız, haz alırız. Haz aldıkça da onun kölesi oluruz. Esaret bile değildir bizimkisi, çünkü esaret bedelli olur, asıl kölelik ruhtadır.
Padişah ve hanedan aileleri nasıl ceddimiz oluyor? Saray haramilerini değil; onları karşı çıkan, direnen, ayaklanan herkesi ecdadım olarak görüyorum. Benim ceddim Abbasilere isyan eden zenci kölelerdir, Babaîlerdir, Şeyh Bedreddinlerdir.
Ben ne ulusalcı, ne Kemalist, ne sosyalistim. Müslümanım, kapitalizme karşıyım. Egemen kimse onu eleştiririm. Yanımda direnene itikadını sormam.
Zenciler köleliği kabul eden tek halktır çünkü sahip oldukları insani özelliklerin derecesi düşüktür ve hayvanlar basamağına yakındırlar. Köleliği kabul eden diğer halklar bunu rütbe veya nüfuz kazanmak için yaparlar. Buna örnekler doğudaki Memlük Türkleri ve [İspanya'da] devlet hizmetine giren Frenkler ve Galiçyalılardır.
Söyleyin O Rus Çar'ına; başında bulunduğum bu kahramanların kalplerinde kökleşen zafer imanı,kökünden kazınmadıkça; en genç muhariplerimle, en ihtiyar naiplerime kadar tek kurşunları ve tek kolları kalıncaya kadar bu mübarek vatanı, son dağına,son köyüne ve en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni hiçbir kuvvet men edemeyecektir. Bu uğurda bütün evlad ve ailemi kılıçtan geçirseniz, en son müridimi yok etseniz tek başıma ve son nefesime kadar; sizinle yine dövüşeceğim. Son cevabım budur!...