Dünyayı yaratan hamiyetli bir tanrı var olsaydı ve hem Evren'de hem de ölümden sonraki hayatta ahlaki bir düzen yaşansaydı, kendimize bunun çok iyi bir şey olduğunu söyleyebilirdik; oysa tam da bunları dilemeye mecbur bırakılmamız oldukça can acıtıcı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
- Henüz kategori yok.
-
Lando Norris Sao Paulo Sprint'i Domine Etti, Piastri'n…08.11.2025
-
West Ham United, Burnley Karşısında Kritik Maça Çıkıyo…08.11.2025
-
Türk Telekom - Karşıyaka Maçı Öncesi: Yükselişteki Baş…08.11.2025
-
Bundesliga: Union Berlin, Zirvedeki Bayern Münih'in Ye…08.11.2025
-
Amedspor Taraftarından Hatayspor'a Sıcak Karşılama, Gö…08.11.2025
-
LaLiga'da Kritik Randevu: Sevilla ve Osasuna Düşüşü Du…08.11.2025
-
Hull City Zirve Takibinde: Art arda Gelen Galibiyetler…08.11.2025
-
Rochester Adams, Stoney Creek'i Yenerek Bölge Şampiyon…08.11.2025
-
Kompany'nin Rekor Peşindeki Bayern Münih'i Union Berli…08.11.2025
-
Ankara'da Elektrik Kesintileri: Başkent EDAŞ'tan Şebek…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
Muhammed; Yahudilerden ve Hıristiyanlardan edindiği bilgilerle kafasında şekillendirdiği Tanrı'yı Arap karakteriyle, Arap zihniyetiyle, Arap'ın dünya ve ahlak anlayışıyla ve Arap geleneklerine bağlı inançlarla donatıp, Arap diliyle konuşur göstermiştir. Gerçeği söylemek gerekirse, Muhammed'in getirdiği "Tanrı" anlayışı, onun kendi günlük siyasetinin gereksinimlerinden doğma bir sonuçtur. Bundan dolayı, Tanrı'yı bazen hoşgörülü, özgürlükçü, dikhakçı, dürüst, adil, merhametli, barışçı vs... imiş gibi göstermiş, fakat işine geldiği zaman hoşgörüsüz, bağnaz, gaddar, kindar, ödün (taviz) verici, kıskanç, savaşçı vs. gibi, gerçekten olumsuz niteliklerle tanımlamıştır.
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle! Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle; Bana kötü deyip kötülük edeceksen, Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Arzu! İnsanın ta can evine işlersin sen; olmaz sanılan şeyleri oldurursun, düşlerle haberleşirsin; nasıl olur? Gerçek olmayanla düşüp kalkarsın, yoklukla arkadaşlık edersin sen; öyleyse gerçek olanlarla birleşebileceğin inanılır bir şey pekala; ve sen Arzu, yasayı çiğneyerek yaptığın bu işi, anlıyorum.
Dünyadaki en garip yaratık hiç şüphesiz 'insanoğlu' diye mırıldandı. Bir kartal gibi uçmak istiyor, ama kanatları yok! Bir aslan kadar kuvvetli olmak istiyor, ama pençeleri yok! Onu ne kadar noksan yaratmışsın ey Tanrı! Üstüne üstlük bir de onu cezalandırmak için noksanlarını idrak etme yeteneğini de vermişsin.
Eğer Tanrı evreni insanlık için özel bir yer olarak yaratmışsa, insanın hiç ortaya çıkmayacağı çok büyük miktarda uzayı israf etmiş demektir.
İlk yoksunluk tanışılan ilk gerçekliktir, bu durumda insana yüklenen gerçek amaç tam doygunluk şeklinde mükemmele ulaşmak olsa bile, onun bizdeki yanılsaması gerçeklerden kurtulmak, yani mutlak özgürlük şeklindedir.
Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, bilim kurallarını koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez.
Bilimi anlamaya başlamadan önce, Tanrı'nın evreni yarattığına inanmamız doğaldı. Fakat artık, bilim çok daha ikna edici bir açıklama sunuyor. 'Tanrı'nın aklını okuyabileceğiz' sözüyle kastettiğim şayet bir Tanrı söz konusu olsaydı, ki yok, bu Tanrı'nın bileceği her şeyi bilebileceğimizdi. Ben ateistim.
Sonsuz uzayda etrafında bir düzine daha küçük kürenin döndüğü yuvarlak, ortası sıcak, üzerindeki küflü tabakanın canlı ve bilinçli varlıklar ürettiği soğuk sert bir kabukla kaplı sayısız aydınlık küre - bu ... gerçek dünya.
Bir felaketin ardından hayatta kalanlar için, şefkatli bir tanrı tarafından affedildiklerine, aynı tanrının beşiklerde bebekleri boğduğunu bile bile inanmanın ahlaki açıdan ne denli sorgulanabilir olduğunun yalnızca ateistler farkındadır.
Doğada ne ödül ne de ceza vardır, yalnızca sonuçlar. Evet, bir insan Tanrı'nın, köleliği desteklediğine; kadınları ve çocukları öldürmeleri için askerleri komuta ettiğine; çokeşliliğe inandığına; sırf onun takdirinde diye zulmettiğine; sonsuza kadar cezalandırdığına ve inançsızlardan nefret ettiğine gerçekten inanıyorsa, bunun benim algıma etkisi kötü olacak.
Tanrı'nın, erdemli insanları ödüllendireceğine ve günahkarları cezalandıracağına dair eski öğreti akıllardan yavaş yavaş siliniyor. Kötü insanlardan bazılarının, herkesin başarı dediği şeye sahip olduğunu biliyoruz. İyi insanlardan bazılarının da başarısızlık hasırında uzandığını görüyoruz. Hırsızların ziyafetlerde, dürüstlerin de aç olduğunu biliyoruz. Erdemlilerin genelde çaputlara sarılı olduğunu, oysa ahlaksızların her türlü rahatlığa sahip olduğunu biliyoruz.
Kutsal kitaplar sanki sevgi dolu bir tanrı tarafından değil de, ırkçı, homofobik, sadist, cinsiyetçi ve cinsel gerginliği tavan yapmış erkekler tarafından yazılmışlar gibi. Ne tuhaf değil mi?
Şimdiye kadar yapılmış, evrenle olan ilişkimiz hakkında yapılmış, hikayelere inanamıyorum. Orada ne var bakın; bir orantı içinde değil.