Dünyanın işlenmesinde son ulaşıldığında DNA da protein işleme makinesi için yer kalmadığından bir problem ortaya çıkar Bu problem olarak dinle uçta tekrarlanan bir grup nükleotidin var ile çözümlenir Eğer özel bir enzim uzunluklarını yenilemezse bunlar her bölünmede kıskanırlar daha fazla bölünme sonucu terlemeler daha çok kısalır ve eğer yok olurlarsa daha fazla DNA eşlemesi yapılamaz Bu da yaşlanmaya sebep olur.
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
DNA hasarı varsa, DNA sentezi başlamaz. bu kontrol, p53 olarak bilinen çok önemli bir protein içerir; bu protein, hasar düzelene kadar DNA sentezini geciktirir ya döngüyü ertele ya da hücrenin kansorejen olmasındansa intihar etmesine ve ölmesine neden olur.
İmprinting, Bir genin işlevini engellemenin bir yoludur ve DNA'nın özel bölgelerine genlerin kopyalanmasını durduran bir kimyasal bileşik olan Metil grubunun yerleşmesiyle yani metilasyon yoluyla gerçekleşir.
Kodonlar örtüşüyor mu? Başka bir deyişle, genetik mesajı okurken, iki veya daha fazla kodonun üyesi olan bir temel buluyor muyuz? Artık kodonların çakışmadığı oldukça kesin görünüyor.
Kalıtım bilimi konusundaki çalışmalarım su götürmez bir şekilde gösterdi ki Darwin canlıların uzun bir zaman alarak doğal seçilimle nasıl meydana geldiğine, ortak bir atadan nasıl türediğine ilişkin söylediklerinde haklıydı. Darwin'in moleküler biyoloji bilmediği düşünülünce onun ne kadar ileri görüşlü olduğu ortaya çıkıyor. Şimdi DNA'nın dijital koduna ulaştık ki bu evrimin en sağlam kanıtı.
Kendimi 40'lı yaşlara hazırlıyorum. O yüzden de arkadaşlarıma, “40 bakımına girdim” ya da “Tadilattayım” diyorum. Şunu fark ettim ki ben, cilt sorunu yaşayan genç kızlarımıza karşı da bir misyon üstlenmiş oldum.
Şunu söyleyeceğim ama siz yaşamdan soğumayın yine de: Yılları yağ edinmek için geçiriyoruz!
Süt, sevgi, bilgi... Bebek her şeyi içine alarak büyür. Hareket, besleme, sevme, düşünme... Aldıklarını bedenine, zihnine yayarak olgunlaşır. Altından, ağzından, elinden kaçırma... Aldıklarını tutamayarak ölür.
İnsanın hayatı üzerinde kendisinin olduğu kadar eski kuşaklarının da bir yürüyüşü vardır; onların ve kendisinin biriktirip de yapmadığı mutasyonlar yaşlılıkta peş peşe gelir çünkü, 40 yaşına kadar 660 defa bölünüp de başına pek bir şey gelmeyen spermatogoidin sonraki birkaç yüz bölünmesinde diz boyu saçmalıkları olur, bu nedenle yaşlı erkek çocuğu ya biraz şehla ya biraz obur ya biraz mecnundur.
Bir zihni muhakeme edebilir durumda tutmak için beyni hangi yaşta ne kadar yorabiliriz; yorgunluğun dağılma yarattığı nokta bunama, yorgunluğun daha büyük yorgunluklar için rezerv topladığı zaman çocukluk yılları mıdır acaba?
AIDS ve vebadan koruyan aynı gendir, veba Avrupa’da heladan, AIDS Afrika’da maymundan gelmişken, bedenin kendine verdiği görevi dün yaptığından farklı olarak bugün beyin zihne vermiyor ki Avrupa yaşıyor, Afrika ölüyor.
Doğa ne naziktir, ne de kaba. Ne acıya karşıdır, ne de acıdan yanadır. Doğa, DNA'nın varkalımını etkilemedikçe, acıya hiçbir şekilde önem vermez. Örneğin, öldürücü bir ısırığa maruz kalmadan önce ceylanları uyuşturan bir gen düşünmek kolaydır. Doğal seçim böyle bir geni tercih eder miydi? Ceylanı uyuşturma eylemi genin sonraki kuşaklara aktarılma şansını artırmadıkça, hayır.
...DNA bilmez de, umursamaz da. DNA yalnızca vardır. Ve biz, onun müziğiyle dans ederiz.
Çoğu türde, anne, yavrularının kimliğinden babadan daha fazla emin olabilir. Elle tutulabilir kanıt olan yumurtayı yumurtlayan ya da çocuğu karnında taşıyan annedir. Kendi genlerinin taşıyıcılarını kesinlikle bilebilme şansı vardır. Zavallı baba! Kandırılmaya çok daha açık. Bu nedenle de, çocukların yetiştirilmesinde babaların annelerden daha az çaba harcaması beklenen bir şey olmalıdır.
Uzak bir gelecekte, bir gün, akıllı bilgisayarlar kendi kayıp başlangıçlarını arayacaklar mı? İçlerinden biri, kendi vücutlarının silisyuma dayalı elektronik ilkeleri yerine organik karbon kimyasını temel alan, çok çok uzak, ilksel bir yaşam biçiminden ortaya çıktıkları gerçeğini -kendilerine çok aykırı da gelse- öne sürecek mi? Cairns-Smith adında bir robot Electronic Takeover (Elektronik Devralış) başlıklı bir kitap yazar mı acaba? Kemer benzetmesinin elektronik bir eşdeğerini keşfeder ve bilgisayarların bir anda, kendiliklerinden var olmadıklarını, daha önceki bir birikimli seçilim sürecinden geçerek ortaya çıktıklarını anlar mı? Ayrıntılara dalar ve elektronik gasbın kurbanı olmuş, akla uygun bir kopyalayıcı tasarlar mı? Yeterince uzak görüşlü olup, DNA’nın da daha ırak ve ilkel kopyalayıcıların inorganik silikat kristallerinin rolünü çaldığını tahmin eder mi? Eğer bu robotun şiirsel bir yanı varsa, sonunda silisyuma dayalı bir yaşama geri dönmenin adaletin yerini bulması olduğunu, DNA’nm perde arasından, çok çok uzun sürmüş bir perde arasından başka bir şey olmadığını düşünür mü dersiniz?