Dünya ve Türk siyasetine böylesi gelmemiştir. Daha kundaklar böylesini sarmamıştır. Kendisi üçkağıtçı siyasetin duayenidir. Demogoji siyasetinin, münafık siyasetin duayenidir. Daha sayayım mı?
- Henüz kategori yok.
-
Uzun Süreli Melatonin Kullanımının Kalp Sağlığına Olas…08.11.2025
-
Körfez'in Nefes Kesen Derbisi: Al-İttihad ve Al-Ahli K…08.11.2025
-
Yeşil Vatan Seferberliğiyle Geleceğe Nefes: Sinop ve S…08.11.2025
-
Arteta'dan Sunderland Maçı Öncesi Arsenal Değerlendirm…08.11.2025
-
Beşiktaş'ta Yeni Futbol Komitesi Göreve Başladı: Tammy…08.11.2025
-
Bundesliga'da Büyük Çalkantı: Bayern Serisi Bitti, HSV…08.11.2025
-
Juventus-Torino Derbisi: Serie A'da Zirve Mücadelesi v…08.11.2025
-
Marsilya'nın Gözü İsmail Yüksek'te: Fenerbahçe Satışa …08.11.2025
-
Atletico Madrid, Metropolitano'da Levante'yi Ağırlıyor…08.11.2025
-
Sunderland - Arsenal Karşılaşması Öncesi Kapsamlı Bakı…08.11.2025
- Tahir Musa Ceylan 534
- Abdülkâdir Geylânî 488
- Yalçın Küçük 436
- Recep Tayyip Erdoğan 253
- Adolf Hitler 252
- Schopenhauer 200
- Johann Wolfgang von Goethe 197
- Haruki Murakami 191
Liste
Benzer Sözler
12 Mart Süleyman Demirel’i başbakanlıktan indirdi. Ancak, esas olarak Süleyman Demirel’in politikasını uyguladı. Demirel’in bütün rakiplerini, politika sahnesinden sildi. Türkiye İşçi Partisi’ni kapattı, İnönü’yü tarihin derinliklerine gönderdi. Necmettin Erbakan’ın partisini, kendisini İsviçre’ye ikamete raptetti. Şimdi daha kapsamlı bir askeri müdahalenin bunun tersini yapması mümkün. Tersi şu: Erbakan’ın temsil ettiği İslamcı-dinsel politikayı daha yoğun bir biçimde uygulamak.(1979)
Ben Genelkurmay Başkanı olarak hep Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le çalıştım. Demirel’in çok güzel bir sözü vardır. Şöyle derdi: “Türkiye’de en önemli kurum, TSK’dır. Allah korusun, TSK bir zaafa uğrar, bölünürse, Türkiye bölünür.” Bu çok doğru bir sözdür. Şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar. TSK’yı bölmeye, yıpratmaya uğraşıyorlar. TSK aleyhine bir hava yaratmaya çalışıyorlar, onu hedef alıyorlar. Demirel’in bu sözünün ne kadar doğru olduğu anlaşılıyor.
'Süleyman Demirel' denince benim aklıma 1961 Anayasası'na, Mehmet Ali Aybar ve sendikacı arkadaşlarının Türkiye İşçi Partisi'ne, her türlü demokratik açılıma tahammül edemeyen, politik hoşgörüden yoksun, 'Bana milliyetçiler (sağcılar) suç işledi dedirtemezsiniz!' diye haykıran tekboyutlu bir politikacı geliyor.
— Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz... Sana, «Yahya Demirel devleti dolandırmıştır» da dedirtmek mümkün değildir, biliriz! Tabii, şu kanlı katilleri, şu alçak sürüsünü, şu namussuz alayını suçlamak için ağzından bir tek söz çıkmayacak.
Ve Süleyman Demirel, evlerinde çoluklarıyla çocuklarıyla boğazlanan Kahramanmaraş halkının kanlı cesetlerine bakarak konuşuyor: — Bana, "Sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor." dedirtemezsiniz. Demirel'in insanlığını anlamak için bu sözler yeter. Böylesi bir politikacıya bugüne dek ne dünya tarihinde rastlanmıştır ne de Türkiye'de! Demek iktidar hırsı insanların gözlerini ve vicdanlarını böyle karartabiliyor.
Her çağda insan doğasının en aşağılık örneklerine demagoglar arasında rastlanır.
Kendileri sırça köşklerinde keyif sürerken, bu milletin masum evlatlarının kanı üzerinden demagoji yapanlar sadece korkak değil, aynı zamanda alçaktır.
Devlet, beylik demegojilerle geveze bir ihtiyar durumuna düşürülemez. Mülkün esas sahibi olan halk tarafından da başıboş bırakılamaz.
İktidara aday partiler gerçekçi olmak zorundadır. Programı, iktidarda, gerçekçilik testine tabi tutabilir, yapacağı her türlü demogojiyi bir gün geri tepebilir... Mümkün olandan fazlasını vaad etmemelidir. Teorik sorunlarından çok somut problemlere önem vermek zorundadır. Çünkü devlet teorilerle yönetilmez.
İkisinden de randevu talep ediliyor. Tesadüf bu ya, ikisi de saat 10.00'u vermişler. Adamcağız rica etmiş, birisi değiştirsin... Başlamışlar, "O değiştirsin, o değiştirsin." diye. Sonunda ikisi de değiştirmemiş. Bakın hâlâ daha büyüklük kompleksi içindeler! Ne olur? Biri, "11.00'de gel." dese ne olur? Hayır! İşte milletin böyle kin içerisinde birbirlerinin boğazına sarılanlara artık tahammülü kalmadı!
Çok açık ve çok ağır konuştum Genelkurmay Başkanı'yken. Yani o kadar açık konuşmalarım var ki işte anılarımda vardır onlar. "Geliyoruz!" dedim yani, "geliyoruz." "Birleşin, bu iki parti birleşsin. Başka türlü Türkiye'nin kurtulması mümkün değil. Bu sağ-sol çatışmasını başka türlü önleyemeyiz." Ecevit kabul etti: "Ben razıyım." dedi. Demirel kabul etmedi: "Ben komünistlerle iş birliği yapmam." dedi.
Süleyman Demirel'in 1965 ve 1969 seçimlerinde, Turgut Özal'ın 1983 ve 1987 seçimlerinde tek başına iktidara gelmeleri dışında 1960 darbesinden beri koalisyonla yönetiliyoruz. En son 1991'den 2002'ye kadar uzun bir koalisyon dönemi yaşadık. Ki sanırım 1991- 95 arasındaki DYP-SHP koalisyonunu saymazsak, ömrü iki seneyi bulan bir koalisyon yönetimi olmadı.
“Demokrasi” ve “demokratik devlet” kavramlarının kullanımı konusunda büyük bir eksiklik vardır. Bu kelimeler açıkça tanımlanmadıkça ve anlamları üzerinde uzlaşılmadıkça insanlar bu anlam karmaşası üzerinde yaşamaya devam edeceklerdir ve bu tartışmalar demagoji yapanların ve despotların işine yarayacaktır.